ATATÜRK’ÜN EN BÜYÜK BAŞARISI TÜRKİYE CUMHURİYETİ KUTLU OLSUN

“Türk milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim; Cumhuriyet’tir.”ATATÜRK

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ OLUŞTURAN

Altı Temel İlkeden Biri Olarak Cumhuriyetçilik

Türk Devrimi’nin Cumhuriyet anlayışı, kimi ülkelerde olduğu gibi kişi, zümre ya da soy egemenliğini örtmek için kullanılan, adıyla uyumsuz biçimsel bir yönetim anlayışı değildi. Batı’da ya da Doğu’da görülen hiçtir cumhuriyet biçimine benzemiyordu. Toplumu oluşturan tüm kesimleri kapsayan anlayışıyla, doğrudan ulusal egemenliği ve halkın gönencini amaç edinmişti. Türk toplumuna özgü nitelikleriyle, eskiden gelen katılımcı anlayışın günün koşullarına göre uygulandığı, halka dayalı demokratik bir yönetim biçimiydi. Toplumun ve devletin tüm gücü, yalnızca ulus ve halk için kullanılıyordu.

Yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi, azınlığı temsil eden, sınıf egemenliğine dayalı Batı parlamentola¬rından çok farklıydı. Emperyalist işgale karşı, halkın temsilcileriyle ve bizzat halkın kendisi tarafından oluşturulmuştu. Aynı durum, yürütme, yasama ya da ulusal ordunun oluşumu için geçerliydi. Bu kurumlarda görev yapan insanlar, en üstten en alta, tümüyle halk kökenliydi. TBMM yönetim anlayışını, Fransız cumhuriyetçiliğinden ya da İngiliz parlamentarizminden değil;

– Göktürk toy’larındaki katılımcılıktan,
– Anadolu Ahi paylaşımcılığından ve
– İslamiyet’in danışma (meşveret-şura)örneklerinden alıyordu.[1]

Türkiye Büyük Millet Meclisi, “dünya siyasi tarihinde örneği olmayan [2]demokratik ve mücadeleci bir yönetim organı, benzersiz bir temsil kurumuydu. Yetki ve yaptırım gücünü, kabul ettiği anayasadan çok, millet iradesini yansıtan, yazılı olmayan ve kökleri Türk tarihine giden Kuvayı Milliye Ruhu’ndan alıyordu. Kuvayı Milliye Ruhu ise, “yüksek bir siyasi olgunluk seviyesine ulaşmış bir milletin, siyasi gücünü en görkemli ve en göz kamaştırıcı bir biçimde” kullanmasından başka bir şey değildi.[3]

Kuvayı Milliye Ruhu olarak ifade edilen ve tehlike karşısında kendiliğinden devreye giren ulusal direnç, kuşaktan kuşağa geçen özgürlük tutkusunun doğal sonucuydu. Samet Ağaoğlu’nun söylemiyle, “binlerce yıldan beri dünyanın bilinen her köşesinde bağımsız devlet kurmaktan gelen” örgütçü gelenek, özgürlük tutkusunu Türklerin öz yapısı haline getirmişti. Görkemli bir tarihten bugüne taşınan birikim, Türk insanını millet bilinci konusunda, “en mükemmel üniversitelerden çok daha iyi yetiştiriyordu.”Devlete sahip çıkan bağımsızlık düşüncesi, “Türk milleti için babadan oğula geçen toplumsal bir mirastı.”[4]

Kurtuluş Savaşı’nı yürüten Meclis’te, toplumun hiçbir kesimi temsil dışı kalmamış; köylüler, askerler, din adamları, tüccarlar, aşiret ve tarikat şeyhleri, esnaf temsilcileri doktorlar, avukat ve gazeteciler, aynı çatı altında tek bir amaç çevresinde birleşmişti. İzmir Milletvekili Mahmut Esat (Bozkurt), Meclis’i oluşturan milletvekilleri için, “belki elbisesiz, yakalıksız ya da bastonsuzdular ancak ayaklarındaki çizmeleriyle mübarek çekiçleriyle demircileri, çiftçileri, yani ülkenin tümünü burada Meclis’in içinde görüyoruz” diyordu.[5]

Cumhuriyetçilik anlayışı böyle bir meclis içinde oluştu, geçmişten ve yaşamın içinden gelen özellikleriyle ilkeleşti.Birinci Meclis, cumhuriyeti ilan etmedi ama özgün yapısıyla cumhuriyet düşüncesi, ilke ve işleyiş olarak onun içinde yaşıyordu. Halk adına; yasa çıkarıyor, uyguluyor, hatta yargılıyordu.

Mustafa Kemal, yeni Türk Devleti’nin yönetim biçimi ve ona biçim veren Cumhuriyetçilik anlayışı için şu değerlendirme¬leri yapacaktır:

*“Türkiye; milliyetçi, halkçı, devletçi ve devrimci bir Cumhuriyettir.. Yurttaşların kişisel ve toplumsal özgürlüğünü, eşit ve dokunulmaz kılmak, mülkiyet haklarını saklı tutmak, Cumhuriye-tin temel özelliğidir. Bu hakların sınırı, devlet varlığı ve otoritesi için¬dedir. Gerçek ve tüzel kişilerin faaliyeti, genel yararlara aykırı olmayacak, yasalar bu temele göre yapılacaktır.”[6]

* “Başardığımız işlerin en büyüğü, Türk kahramanlığı ve yüksek kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.Bu başarıyı Türk ulusunun ve onun değerli ordusunun, bir ve beraber olarak, kararlı bir biçimde yürütmesine borçluyuz.”[7]

* “Türk milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim; Cumhuriyet’tir.”[8]

1. Türkiye Cumhuriyeti

Varoluş ilkeleri üç uygulama ilkesi ile somutlaşır, gerçekleşir, hayata geçirilir. Bunlardan ilki Cumhuriyetçilik ilkesidir. Cumhuriyet Millî Egemenliğin ete kemiğe bürünmesidir. Bütün ülkeyi kaplamış dal dal ayrılan dev bir örgüt olarak karşımıza çıkar. Cumhuriyetçilik İlkesi Millî Egemenliği somutlaştırır. Tam Bağımsızlığı destekler. Eğer Millî Egemenliği ruha benzetirsek, Cumhuriyet o ruhun bedenidir.[9]

“Benim için tek bir hedef vardı: Cumhuriyet hedefi!… Bu hedefe ulaşmak için belirli yolda yürüyen arkadaşların başarılı olması için, girişilen doğru yolda, namus yolunda çalışmak ve faal olmak lâzımdı. Yeni Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun ilk maddeleri şöyleydi: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, kanun yapma yetkisi, milletin biricik gerçek temsilcisi olan Meclis’te tecelli eymiş ve toplanmıştır. Bu iki maddeyi bir sözcükte özetlemek mümkündür: “Cumhuriyet”…”

Atatürk’ün Onuncu Yıl nutkunda söylediği gibi Türkiye Cumhuriyeti, Milletçe en büyük eserimizdir:

“Bir kutsal ülkünün tecellisi, Milli azim ve bilincin eseri (dir Cumhuriyet).. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimle yürümesine borçluyuz.”

“Türk ulusunun yönetim şekli “kuvvet birdir” esasına dayanır. Tür¬kiye cumhuriyetle idare edilen bir devlettir. Devletimiz; Millî Ege¬menlik idealini en iyi ve en güvenilir şekilde temsil edip uygula¬yan devlet şeklinin, Cumhuriyet olduğuna inanmıştır. Bu sarsılmaz inançla Cumhuriyeti her tehlikeye karşı, her aracı kullanarak korur ve savunur.”

Atatürk’e göre Cumhuriyet, demokrasi esa¬sına dayanan cumhuriyet; yurttaş özgürlüğünü tanıyan, ona saygı gösteren, onun sağlanmasını ve korunmasını en birinci görev bilen siyasi yönetimdir:

“Dünya tarihinde, dünya üzerinde mutlakıyet yönetimi olmuştur, meşrutiyet yönetimi olmuştur. Bir de cumhuriyet hükümetleri vardır. Cumhuriyet halk idaresidir, demokrasi sistemi ile devlet şeklidir. Demokrasi prensibinin, en çağdaş ve mantıklı şekilde uygulan¬masını sağlayan hükümet şeklidir. Demokraside yöneten millettir, devletin son iradesini ortaya koyan da millettir. Demokrasi esa¬sına dayanan cumhuriyet; yurttaş özgürlüğünü tanıyan, ona saygı gösteren, onun sağlanmasını ve korunmasını en birinci görev bilen siyasi yönetimdir. Eski devirde özgürlüklerin korunması gibi kir sorun yoktu. Çünkü özgürlük yoktu.”[10]

2. Cumhuriyetçilik İlkesinin Esasları ve Nitelikleri:

Cumhuriyet bir yönetim biçimidir. Cumhuriyetçilik ilkesi buna daya¬nır. Cumhuriyetçilik ulusal egemenliğin ve özgürlüğün temelini oluşturur.

Cumhuriyet yönetimi halkın kendi kendini yönetmesi gerçeği ve gere¬ği üzerine kurulmuştur. Yani ulus, bu düzende kendi yönetimini elinde tu¬tar. Kendi egemenliğine sahiptir.

Öteki yönetim biçimlerinden “mutlakıyet”te bu yoktur.

“Meşrutiyet”te ise kısıtlıdır.

Türkler tarih boyunca mutlakıyet ile yönetilmelerine karşın, meşrutiyet ve cumhuriyet yönetimlerinde var olan “kurultay”lar ve “danışma meclisleri” ni daima oluşturmuşlardır. Hakan ve padişahlar böyle bir meclis toplamadan hiçbir zaman büyük kararlar vermemişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğunda bu danışma meclisleri genişletilmiş kubbe altı toplantıları biçiminde olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğunun gerileme dönemlerinde de bu meclisler toplanmıştır. Ama buna karşın, genel olarak bilgisiz kişilerle milletimize düşman unsurlar devlet yönetiminde yer aldıklarından, bu genişletilmiş kubbe altı toplantılarında alınan kararlar ülkeyi yüceltecek nitelikte ola¬mıyor ve bu toplantılara katılanlar padişahı memnun etmek için, onun her türlü isteğine boyun eğiyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde “meşrutiyet” yönetimi denenmiştir.

-Bilgisizlik,
-Siyasal alanlarda deneyimsizlik,
-İmparatorluğun Türk olmayan unsurlarında uyanan bağımsızlık düşünceleri sonunda, devletin kısa sürede dağılmasına neden olmuştur.

Osmanlı imparatorlu¬ğu dağılıp, bütünüyle Türklerin olan toprakların da yağmalanmasından, sonra, Türk ulusu bir ölüm kalım savaşı demek olan Kurtuluş Savaşı’nı yapmıştı. Bu savaş zaferle sonuçlanıp bağımsızlık elde edildikten sonra, ulusun, yeniden eski karanlık dönemlere, mutlakıyete ya da meşrutiyete dönmesi söz konusu olamazdı. Ülkenin yönetimini ATATÜRK, o ülkeyi yağmalanmaktan kurtaramayan padişahlara bırakamazdı.

Seçilecek yeni yönetim biçimi,

* İnsan onuruna en çok yaraşan,
* Ege¬menliği hiçbir koşul tanımadan ulusa veren,
* Ülkenin yönetiminde doğrudan doğruya halkı söz sahibi yapan cumhuriyet olabilirdi.[11]

İşte bu nedenledir ki ATATÜRK, Cumhuriyeti, Türk ulusunun onu¬runa en uygun yönetim biçimi olarak görmüş ve değerlendirmiştir. O’nun anlayışına göre cumhuriyet, halkın halk tarafından yönetilmesidir. Bu yönetimde Egemenlik kısıtsız ve koşulsuz halkındır. Türkiye Cumhuriyeti esasen halkın sınırsız özverileri kar¬şılığı olarak kurulduğu ve Türk ulusu, bu uğurda neler yap¬mış, nelere katlanmış, nasıl mücadele etmiş olduğu bilinmektedir.Bütün bunları anlatmaya kütüphaneler dolusu kitaplar yetmez bile.

3. Atatürk’e Göre Cumhuriyet Yönetimi ve Anlamı

“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk; o, on yaşını doldururken demokrasinin bütün gereklerini sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.”(1933)[12]

“Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir.”[13]

“Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıklı uygulamasını sağlayan hükümet şekli, cumhuriyettir.”(1930)[14]

“Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve haklı olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her görüş bizce saygıya değerdir. Yalnız, karşı çıkanlarımızın insaflı olması gerekir.”(1923)[15]

“Cumhuriyet, imkân demektir. Cumhuriyet, yalnızca adıyla bile birey özgürlüğünü aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir ki cumhuriyet imkânları olan her memleket, özgürlük davasında er geç başarılı olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri aşamalara götüren imkânları verir. Bağımsızlık ve özgürlüğüne sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip demektirler. O halde cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır. Cumhuriyeti bu anlamıyla ve bu kapsamıyla anlamak gerekir.”[16]

Doksan sekiz yıl önce Türk Milletinin Müdafayı Hukuku için başlatılan Kuvayı Milliye Hareketi ile kazanılan Özgürlük ve Tam Bağımsızlık ile Misakı Milli sınırları içinde Atatürk tarafından kurucu değerler üzerinden Milletin Egemenliğini temsilen 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Bugün 98 yıl sonra Anayasamızın ilk altı maddesini özümsemiş, içselleştirmiş 21. yüzyılın silahsız Kuvayı Milliyecileri tarafından Demokrasi ve Hukuk için sandıktan çıkacak milletin hür iradesiyle Cumhuriyetimiz yeniden kurucu değerleri üzerinden kurulmayı bekliyor. Bugünkü yurttaşlık borcu ve görevimiz bu olmalıdır.

SEDAT ŞENERMEN

Kaynakça
{1[ Metin AYDOĞAN, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam 2, ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ, İzmir, 2020, 14.Baskı, Gözgü Yayıncılık, s.389.
[2] Samet AĞAOĞLU, Kuvayı Milliye Ruhu, Ankara, 1981, Kültür Bak. Yy, s.11.
[3] ve [4] Samet AĞAOĞLU, Kuvayı Milliye Ruhu, s.11, 12.
[5] S.AĞAOĞLU, Kuvayı Milliye Ruhu, s.88.
[6] Ulus gazetesi, 7 Mayıs 1935.
[7] S. TURAN, Atatürk’te Konular Ansiklopedisi, 1995, Yapı Kredi Yy, 2B, s.129.
[8] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1954, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, c.III, s.74; Metin AYDOĞAN, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam 2, Atatürk ve Türk Devrimi, İzmir, 2020, 14.Baskı, Gözgü Yayıncılık, s.390, 391.
[9] ve [10] Prof.Dr. Cihan DURA, ATANAME, İstanbul, 2017, s.328, 329.
[11] Osman Güngör FEYZOĞLU, Atatürk İlkeleri ve İnkılâbımız, İstanbul, 1982, Milli Eğitim basımevi, s.57.
[12 ]Prof.Dr.Afet İNAN,Atatürk Hakkında Hatıralar veBelgeler,Ankara, 1959, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.251.
[13] Gazi’nin Nutuklarından Alınmış Vecizeler, Muhit Mecmuası, Sene: 3, No: 32, 1931,s.7-8’denaktaran:Prof.Dr.Utkan KOCATÜRK,Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 2007, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınlatı, s.186.
[14] Prof.Dr.Afet İNAN, Medenî Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları,Ankara, 1969, T.T.K. Yayını, s.410-411.
[15] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c.III, s.71.
[16] Münir Hayri EGELİ (Nakleden), Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar’dan aktaran:Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.186.