Hitler Dönemi Alman Sineması ve Propaganda
Sinema sanatının kitleleri harekete geçirme gücünü Lenin’den sonra fark eden Hitler, sinemada propaganda uygularken farklı semboller kullanarak, akılda kalıcı mesajlar vermeyi amaçlamıştır. Bu bağlamda hitap yeteneğini kullanıp halka birçok vaatte bulunarak onları kontrol altına almış ve söylediği tüm sözlere halkın inanmasını sağlamıştır.
Hitler kendi propaganda ilkelerini açıkça belirtmiştir: “Soyut kavramlar kullanımından kaçının, duygulara hitap edin. Az sayıda ve belirli düşünceyi, basmakalıp ve klişe ifadelerle sürekli tekrar edin. Tarafsızlıktan kaçının. Tartışmanın sadece bir yönünü ortaya koyun. Düşmanları sürekli bir bicimde eleştirin. Özellikle yermek için belirli bir düşman yaratın”.
Bu belirlediği ilkelerle Alman propagandasının şeklini çizen Hitler, kurduğu sistemin gücünü gösterebilmek için çevresindeki herkesi kullanmış ve kullanabileceği her araçtan yararlanmıştır. “Hitler, propagandanın imkan verildiğinde tüm dünyanın etkilenebileceği ve sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceği konusunda dünyaya unutulmaz bir örnek sunmuştur”.
1933 yılında Alman Devleti’nin başına Nazi Partisi’nin gelmesiyle propaganda, sadece siyasi gücün arttırılması ve Alman toplumunun ırkçı bir toplum haline gelmesi için kullanılmıştır.
Hitler, tüm kitle iletişim araçlarını kendi ideolojisini yaymak ve halkı savaşa hazırlamak için bir silah olarak görmüş ve radyoda yakaladığı propaganda başarısını sinemada da uygulamak istemiştir. Bu doğrultuda Hitler döneminde çekilen tüm filmlerin halka ulaştığı ve kusursuz bir şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. Böylece Hitler kendi siyasetini, Propaganda Bakanı Goebbels ile Alman halkına kabul ettirmiştir.
Nazi Partisi’nin bu anlamda verdiği ilk çalışma örneği Hitler’s Flug Uber Deuttschland (Hitler’in Almanya Gezisi) filmi, içeriğinde secim kampanyalarında yaptığı tüm seyahatleri barındırmaktadır. Daha cok savaş ve belgesel türünde filmler tercih eden Goebbels, 1935 yılında Hitler’in isteği üzerine yönetmen Leni Riefenstahl’e İradenin Zaferi filmini çektirmiştir.
Bir propaganda filmi olarak Hitler’in Almanya için yaptıklarını dile getirirken, izleyiciye söyledikleriyle Alman toplumunun ustun bir ırk olduğunu ve gelecekte tüm dünyanın kendilerine ait olacağı hissi uyandırmıştır. Yanı sıra Alman askerlerinin ve gençlerinin nasıl olması gerektiği hakkında bilgi verirken, aslında dünyaya vermek istedikleri mesajları içermektedir. Nazi iktidarının sinema haricinde tüm radyo gibi kitle iletişim araçlarını yoğun siyasi propaganda ile donattığı görülmektedir.
“Nazi iktidarı boyunca çarpıtılmış haber filmleri veya propaganda belgeselleri dışında, yoğun siyasal mesajlar veren sanatsal filmler de yapılmıştır”.
Alman sinemasının büyüklüğü, daha çok ırkçı duygu bütünlüğünden kaynaklanan bireysel kamera serbestliğinden kaynaklanmaktadır. “Alman sinemasının Hitler döneminde kendi içinde başladığı ve bittiği ifadesi son derece doğrudur”.
Çünkü Almanya 1920’ lerde Alman dışavurumculuğu adı altında Das Kabinet Des Dr. Caligari (Dr. Caligari’nin Muayenesi), Nosferatu, Metropolis gibi filmler ortaya koyarak yükselişe geçerken, Hitler’in yönetiminde birçok sinema emekçisi ülkeyi terk etmiştir.
“Reichsfilmkammer’in (Reich Sinemacıları Birliği) kuruluşuyla beraber geri kalan tüm sinemacılar Joseph Goebbels kontrolündeki Reichskulturkammer’e girmiştir”.
Hitler döneminde sadece propaganda amacıyla kullanılmaya başlayan Alman sineması, Hitler döneminin bitişiyle önemini kaybetme eşiğine gelmiştir.
VURAL ÇAVUŞOĞLU