BİR YARIMADA ÜLKESİ OLAN TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR KANUN OLMASINA RAĞMEN GÜNÜMÜZDE DEĞERİ BİLİNMEYEN KABOTAJ KANUNU, 8333 KİLOMETRE SAHİL ŞERİDİNİN TAMAMINI İLGİLENDİRİYOR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURUCUSU MUSTAF KEMAL ATATÜRK TARAFINDAN 19 NİSAN 1926 TARİHİNDE ÇIKARTILAN 815 SAYILI YASA İLE LİMANLARIMIZ ARASINDA SADECE TÜRK TEKNELERİNİN HİZMET EDECEĞİ VURGUSU YAPILDI. 1 TEMMUZ 1926 GÜNÜ YÜRÜRLÜĞE GİREN KANUNUN BAYRAM İLAN EDİLMESİNE RAĞMEN İÇİNİN VE ANLAMININ BOŞALTILDIĞINI BELİRTEN İKİ DENİZ İNSANI YORUMLARINI PAYLAŞTI.
“HAKLARIMIZDAN BİZE NE KALDI?”
Değerli Dostlar,
Bugün 1 Temmuz yani merhum Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ..
Sorarım size ; 96 yıl önce kazanılan haklarımızdan bugün elimizde neler kaldı ??
Kendinizi zorlamayın , kocaman bir hiç ..
Mustafa Kemal ‘in tiksindirici bulduğu, Lozan görüşmelerine bu nedenle ara verildiği “ Kapitülasyonlar “ bugün eskisinden daha güçlü uygulanmaktadır..
Ülkemiz denizlerimizde ve mavi vatanda kabotaj özgürlüğünü yitirmiştir..
Sizlerden tek ricam hiç olmazsa bu platformda Kabotaj Bayramını kutlamayalım .
İnanıyorum ki en kısa sürede bu bayramı çok daha coşkulu kutlayacağız ..
Neşe dolamıyorum…
Bugün 1 Temmuz yani merhum Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ..
Sorarım size ; 96 yıl önce kazanılan haklarımızdan bugün elimizde neler kaldı ??
Kendinizi zorlamayın , kocaman bir hiç ..
Mustafa Kemal ‘in tiksindirici bulduğu, Lozan görüşmelerine bu nedenle ara verildiği “ Kapitülasyonlar “ bugün eskisinden daha güçlü uygulanmaktadır..
Ülkemiz denizlerimizde ve mavi vatanda kabotaj özgürlüğünü yitirmiştir..
Sizlerden tek ricam hiç olmazsa bu platformda Kabotaj Bayramını kutlamayalım .
İnanıyorum ki en kısa sürede bu bayramı çok daha coşkulu kutlayacağız ..
Neşe dolamıyorum…
KAPTAN LEVENT AKSON
“KUTLAMAK İÇİMDEN GELMEDİ”
Bu sene 1 Temmuz’da hiçbir platformda Kabotaj ve Denizcilik Bayramımızı kutlamak pek içimden gelmedi. Bunun yerine, kutlama nedenimiz olan kanunun içerik, uygulama ve etkinliğini, denizcilikte ulusal çıkarlarımızı korumak ve kollamak konusundaki isteklilik ve içtenliğimizi sorgulamak istedim. Az da olsa bildiklerimden yola çıkarak, yazılıp söylenilenleri anladığımca derleyip, aklıma takılan soruları paylaşmak ve cevaplarını birlikte aramak istedim. Ticari konularda bir kanun delinmeye başladıktan sonra kanunu savunmak, karşı çıkmak gün geçtikçe daha da zorlaşır. Çünkü yeni oluşan çıkarlar kanunun yorumunu artık delinmiş haliyle yeni fiili durumuyla kabul üzerine inşa edilir. Bu durumdan doğrudan veya dolaylı çıkarı olanların oluşturdukları lobiler yeterince güçlendiğinde ve yeni fiili durum normal ve yaygın uygulamaya dönüştükten sonra artık kanunu savunmak bir çeşit bozgunculuk olarak yorumlanabilir. Bu duruma gelince de toplumun tepkisizliğine güvenerek kanunun kendisi de artık mevcut duruma uygun olarak değiştirilir, etkinsizleştirilir veya kaldırılır.
Kabotaj Kanunu ülkemizin denizcilik çıkarlarının öncelikle kendi vatandaşlarınca kullanılması için dünyanın birçok ülkesinde benzerleri olan bir uygulamadır. Örneğin, ABD gibi serbest piyasanın kalbi olan bir ülkede dahi, Amerikan limanları arasındaki taşımayı, 1920 tarihli “ABD Deniz Ticaret Kanunu” (Merchant Marine Act of 1920) uyarınca ancak amerikan gemileri yapabilir. ABD 1920 Kabotaj yasasının öncesinde de biri yolcu taşımacılığı diğeri balıkçılık ile ilgili iki kabotaj kanunu daha vardır ve halen geçerlidirler. ABD kabatojina göre kendi denizlerinde kabotaj hakkını ABD’de ikamet eden ABD vatandaşları ABD’de inşaa eden deniz vasıtaları ile icra ederler. ABD’de inşaa edilen gemiler yurt dışı tersanelerinde % 10 dan fazla değişime uğrarlarsa kabotaj haklarını kaybederler. ABD’nin 1920 senesi kabotaj kanunu bugüne kadar sadece bir kez kanunlara kod verilmesi nedeni ile hukuki zorunluluk olarak değişikliğe uğramış. Kanunun maddelerinde ise bir değişiklik olmamış. Bir keresinde bir senatör kabotaj kanunun ülke ekonomisine dolaylı nedenler ile zarar verdiğini öne sürerek kabotaj kanunun değiştirilmesi önergesi vermişse de ABD donanması ve hukukçuların da tepkileriyle kanunun değiştirilmesi kabul edilmemiş. Bizim Kabotaj kanunumuz ise 2000 yılından sonra iki kez değişikliğe uğramıştır. Kanunun ilk haliyle devlet, kabotajı ihlal eden gemiye el koyup ve idari para cezası uygulayıp, bunların yanı sıra kabotajı delen gemi ile geminin sahibine ve ortaklarına ait diğer tüm gemilerin 1 yıl süreyle Türk limanlarına girişini yasaklarken günümüzde yalnızca caydırıcı olmaktan çıkan para cezaları uygulanmaktadır.
Değerli deniz insanı ve Türk Kabotajının önemli bir savunucusu olarak gördüğüm, Sevgili Arif Ertik’ten öğrendiğim kadarıyla 2021 rakamları ile bu ceza eğer limanlar arası ihlal ise en çok 67.000 TL eğer liman sınırları içinde ise 15.500 TL den ibarettir. Üstelik bu cezalar 30 gün içinde ödenir ise %25 indirim uygulanacaktır. Kanunun son hali ile kabotaj ihlali yapan deniz vasitasina cezayı denizcilik otoriteleri değil o ilin valisi tayin eder. Kanunun maddeleri değişmese de ceza ve yaptırımlar zayıfsa veya değişikliklerle zayıflatılması durumunda kanunun da etkinliğini azalır, hatta ortadan kalkar. Sonuç olarak ancak tespit edilirse “cezayı öder, işime bakarım” dercesine bir rahatlık oluşabilir. İhlallerin takibi ve cezaların caydırıcılık seviyesine yükseltilmesi kabotajın korunması için oldukça önemli koşullardır . Kabotajı delmede mazeret olarak yeni yeni yaygınlaşan “Bayrağı yabancı da olsa da sahibi Türk” yaklaşımına karşın ABD’nin yalnızca bayrağı bile yeterli görmeyip, ikamet ve yerli inşa şartları araması, hatta yurt dışı tersanelerde yüzde onu geçen değişim durumunda gemileri kabotaj dışı bırakması önemli bir kıyaslama noktasıdır.
Biz kabotaj kanunumuzla, Türk Denizlerinde 391 yıldan beri yabancılara verilmiş kapitülasyonları sona erdirmiş olduk. Bu günden sonra yurdumuzda, limanlarımız arasında, deniz taşımacılığı yalnızca Türk bayraklı gemiler ve Türk denizcileri tarafından yapılmaya başlanmıştır.
19 Nisan 1926 tarihinde T.B.M.M’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 815 sayılı “Türkiye Sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarda Kara Suları Dâhilinde İcra-i Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun” ile yabancı bayraklı gemilere kabotaj yasağı getirildi. Yani Türkiye sahillerinin bir noktasından bir noktasına yük ve yolcu taşıma ve her türlü liman hizmetleri, Türklere ve Türk bayraklı gemilerimize tanındı. Karasuları içinde deniz avcılığı, kum ve çakıl çekme işi, batmış veya yüzeyde bulunan kazazede deniz taşıtlarının çekilmesi, çıkartılması ve boşaltılması, dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, kumanyacılık, Türk bayrağı taşıyan gemilerde kaptanlık, çarkçılık, kâtiplik, tayfalık ve işçilik, iskele, rıhtım hamallığı ve her türlü deniz esnaflığı (deniz ticaretinin her türlüsü) Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına tanındı. Yabancıların bu faaliyetleri icra edebilmesi ise hükümetin iznine bağlandı.
Deniz taşımacılığının millileştirilmesi sürecindeki bu çok önemli adımı, denizcilikle ilgili imtiyazlı taşımacılık, liman hizmetleri alanlarında faaliyet gösteren işletmelerin millileştirilmesi izledi. Son yıllarda, bazı tepkiler oluşmaya başlasa da, hâlâ bazı konularda kabotaj ihlallerinden söz edilebiliyor. Bazı konularda derken limanlar arasında deniz ulaştırmasında kabotaj kanunu ihlalleri olduğunda aynı işi yapan Türk bayraklı gemilerin sahipleri ticari çıkarlarını korumak amacıyla takipçi veya şikayetçi olabiliyorlar. Oysa ki, liman işletmeciliğinin vaktiyle yalnızca devlet eliyle yapıldığı dönemden sonra özelleştirmelerle işletme hakkının özel şirketlere devredildiği dönemde, bazen yabancı ortaklarla da olacak şekilde, her türlü deniz ticaretine başlayan girişimciler ise bu konulardaki kabotaj kanunu ihlallerini gündeme getirmek yerine genelde yeni durumdan memnun ve destekler görünüyorlar. Her türlü deniz ticaretinin her alanında girişimcisi Türk vatandaşı olmazsa kabotaj ihlali olur mu, olmaz mı? Bu kanuna rağmen limanların yabancı sermayeyle işletilmesi mümkün müdür? Özel limanlarda yabancı sermaye oranı nedir? Kanuna göre sıfır değil midir? Kanuna rağmen, TUGS ile birlikte belli oranda yabancı yatırımcı hissesine izin verilmiştir. Peki limanlar, kıyı tesisleri de ikinci sicilde gemi olarak mı kabul edilmiştir? Daha sonra bununla da yetinmeyip çoğunluk yabancı hisseye ulaşan limanlar ve kıyı tesisleri var mıdır? Buralara yatırım yapan yabancı ülke sermayelerine karşı Türk sermayesinin bu ülkelere mütekabiliyet esasları içinde yatırım yapmasının önü açılmış mıdır?
Geldiğimiz noktada, planlanan, olası, gelecek deniz ticareti projeleri için bile kabotaj kanununu bir mihenk taşı olarak kullanabiliyor muyuz? Mesela “Kanal İstanbul” adını verdikleri projeden “yap-işlet-devret” projesi olarak bahsedildiğinde, bazı istisnalar dışında kimse, “kim neyi yapacak, neyi işletecek” diye soruyor mu? Kılavuzluk ve römorkörcülük yabancı yatırımcı tarafından işletilebilecek mi? Bunun da bir hüllesi var mıdır? Hali hazırda diğer limanlarda, mevcut uygulamalarda, fiili bir durumu var mıdır? Römorkörlerin Türk bayraklı olması, Kılavuz kaptanların Türk olması yeterli koşul mudur? Bu duruma rağmen bu gelirlerin bir şekilde yabancı girişimciye gitmesi kabotaj kanununa uygun mudur? Kanaldan gemi geçiş sayı garantisi verilirken muhtemel yabancı yatırımcıya verilen gelir garantisi kabotaj kanunun ihlali olmayacak mıdır? Kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri bazılarının dediği ve herkesi inandırdığı gibi limanların ayrılmaz parçası mıdır? Türkiye deniz ticaret filosunun büyüklüğü, limanlarının sayısı, kıyılarının uzunluğu göz önüne alındığında öncelikle bir bayrak devleti mi, liman devleti mi, kıyı devleti midir? Denizcilik politikalarını ve önceliklerini bu yapıya göre mi belirlemektedir? Ülkemizin zenginlik ve refahı, gelişimi ve büyümesi için denizcilik menfaatlerimizi en yüksek seviyede koruyarak, en fazla yarar ve kazancı nasıl elde edebiliriz?
Kabotaj kanununa karşı çıkmak, koruyucu politikaları terk etmek, yabancı sermaye ve girişimcinin önünü her alanda açmak da bir ekonomik görüş, yöntem ve yaklaşımdır. Fakat bunu dürüstçe savunmak ve uygulamak yerine kabotaj kanunu varken yokmuş gibi davranmak hem hukuk hem de ticaret açısından sorun oluşturur. Çünkü ticaret, ancak hukukun işlediği, adaletin olduğu, bunun sonucu oluşan huzur ve güven ortamında gelişir. Kanuna karşı olanlar bile geçerli olduğu sürece kanuna uymak zorundadırlar.
Türk denizciliğinin gelişmesi, Türk denizcisinin bilgi, çalışkanlık ve özveri sıralamasında olduğu gibi özlük hakları ve çalışma koşulları bakımından da dünyanın gerisinde kalmaması, denizciliğin getireceği zenginlik ve refahın milletçe paylaşılması dileğiyle, denizciliği gerçekten de Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşündüğümüz, deniz ülkesi ve denizci millet olarak Türklüğe yakışan bir şekilde dünyada ön sıralarda, başkalarından bir eksiğimiz olmadan, hakkıyla başardığımız günlerde, başarılarımızı coşkuyla kutlamak, sevinç ve coşkuyla bayram yapmak umuduyla sağlık ve selametler dilerim.
KAPTAN ALİ CÖMERT
Kaynak: DENIZKARTALI Haber Portalı – https://denizkartali.com/kabotaj-nedir-ne-degildir-iki-kaptan-iki-degerli-yorum.html
İlgili Konular
ABHAZYA’DA 3 TÜRK BALIKÇIYI KAYBETTİK…
STM RİYAD’DA ULUSAL SAVUNMA
DÜNYA BALIKÇILIK GÜNÜNDE KOTA SİSTEMİ ÖNE ÇIKTI
BÜYÜKADA’DAKİ USTURMAÇA-LASTİK MEZARLIĞI DALGIÇLARI ŞAŞIRTTI
DENIZKARTALI - DAKSAR Röportajları
Donanmaların Gizli Silahı: DENİZALTILAR | Emekli Tuğamiral Alaettin Sevim ve Gökhan Karakaş
“DENİZLERİN MİLYON KATRİLYONDAKİ 0,0000000000000001’İNİ TEMİZLEDİK”
ATATÜRK’ÜN GEMİLERİ İLK KEZ KİTAP VE BELGESELDE BULUŞTU… 29 GEMİ SAVARONA, BANDIRMA, KARTAL, GÜLCEMA...