Emperyalizm karşıtı baş kaldırışın simgelerinden 1Lozan Barış Antlaşması’nın 99. yılı ve ayrılmaz bir parçası olan 2Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 86. yılı, bu yıl.
Günümüzde tarihi gerçeklerin saptırılmasından yardım uman bazı kesimlerce, her iki antlaşma çarpıtılmaya çalışılmaktadır.
Bilimsellikten uzak, hamaset içeren ve ulusal çıkarlarımıza aykırı yapılan tartışmalar, anlamsız olduğu kadar ülkemiz üzerinde yeni oyunlar kurgulanmasına çanak tutmaktadır.
Bir de; hiçbir bilgi, belge ve kaynağı olmayan Lozan’ın gizli maddelerine yönelik asılsız söylemler ve buna inandırılmak istenen bir azınlık var.
Her yıl dönümünde her iki antlaşmaya kayıtsız kalınması da ayrıca dikkat çekicidir.
Lozan; Mustafa Kemal’in Anadolu’da başlattığı İstiklal Harbi neticesinde, İtilaf Devletleri temsilcilerinin emrivakilerine boyun eğmeyen Türk Heyeti’nin, askeri zaferi diplomatik başarıya dönüştürmesidir.
Antlaşmayı siyasi nedenlerle değersizleştirmek ve İsmet İnönü’yü eleştirmek de büyük bir haksızlıktır.
Her daim hatırlanmalıdır ki, Lozan Barış Antlaşması kuvvetli bir muhalefetin olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile kabul edilmiştir.
Çetin müzakereler sonucunda adli, mali ve ekonomik kapitülasyonlara son verilmiş ve Batılıların hala unutamadığı Mondros ve Sevr çöp olmuştur.
Ulusumuza güven aşılayan antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsız bir devlet olarak hak ve hukukunun teslim edildiğinin ve medeni dünya içinde yer almasının kesin belgesidir.
Lozan olmasaydı; sadece Karadeniz’e çıkışı olan, Ankara ve çevresine mahkum edilen Türklerin belki soyu sopu kurutulamayacaktı ama sahibi olduğumuz bu topraklarda ancak köle olarak yaşayabilecektik.
Türk topraklarında işgalci devletlerin bayrakları dalgalanıyor, askerleri dolaşıyor, camilerin mahyalarında ilgili devletlerin kral, kraliçe ve imparatorlarına methiye düzülüyor olacaktı.
Öte yandan; Trablusgarp Savaşı ardından, Osmanlı Devleti ile İtalyan Krallığı arasında Lozan şehrinin Uşi (Ouchy) semtinde 1912 yılında imzalanan Uşi Antlaşmasıyla Lozan Barış Antlaşması’nın karıştırılması tuhaflıktır.
Ve ayrılmaz parçası 20 Temmuz 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi…
Halen yürürlükte olan sözleşmenin özü, Türk Boğazları’ndan ticaret gemilerinin seyrüsefer serbestliğini düzenlerken, savaş gemilerinin geçişini bir takım kısıtlamalara tabi tutmaktadır.
Montrö olmasaydı; insanlık tarihinde askerden çok sivil kayıpların olduğu en ölümcül küresel savaş olan İkinci Dünya Savaşı’na girmemiz söz konusu olabileceği gibi komisyonun tasarımı olan bayrak, bugün Türk Boğazları’nda dalgalanıyor olacaktı.
Karadeniz’de durum komşu bölgelerdeki karmaşık sorunlara rağmen görece olarak istikrarını koruyorsa, en önemli neden kıyısı olsun olmasın, ülkelerin sözleşme şartlarına harfiyen riayet etmesidir.
Ukrayna Savaşı şunu göstermiştir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti her ne pahasına olursa olsun sözleşme hükümlerinden asla ve kat’a ödün vermemelidir.
Yüzyıl öncesi dayatmalar ve oldu bittiler şekil değiştirmiş olsa da günümüzde emperyalizmin biz Türklere dayatmak istedikleri de!..
Bölücü ve gerici terör ile sığınmacı açmazına sokulmak istenen Türkiye.
Ege ve Doğu Akdeniz kıyılarına mahkum edilmek istenen Türkiye.
Beka, güvenlik ve refahımızı tehdit eden bu gelişmeler, Türklerin dirilişini simgeleyen bu antlaşmaların ruhunu adamakıllı algılamamızı ve özenle korumamızı dikte etmektedir.
Son sözse; Her iki antlaşma, yaptıklarını “Yurtta barış, dünyada barış” temeline dayandıran Atatürk’ün bir hayalperest, bir dogma ve bir ideolog değil, bilakis pratik fikirlerini doğru zaman ve doğru yerde kullanmış öngörülü bir devlet adamı olduğudur.
İsmet Hergünşen
1Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923
2Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936