Unutulmamalı, unutturmamalı

Ülkemizin seçim atmosferine girdiği bugünlerde, Amerikalılar tarihlerine en karanlık gün olarak geçen 6 Ocak 2021 kanlı kongre baskınını hala tartışmaya devam ediyorlar.

Seçim sonuçlarını içine bir türlü sindiremeyen ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump’ın; gerilimi artırıcı ve kışkırtıcı söylemleri ile atmış olduğu tivitler, ABD’de benzeri olmayan olayların yaşanmasına zemin hazırladı.

 

Trump’ın destekçilerini kongre binasına davet etmesiyle başlayan olaylar, Arap Baharı ve eski Doğu Bloku ülkelerinde meydana gelen kabus dolu görüntüleri anımsatmıştı.

Baskın esnasında kongre üyelerinin sıradışı davranışları ve Ulusal Muhafız Birliklerinin görev zafiyeti, Süper Güç ABD açısından düşündürücü olsa gerek.

FBI ile aynı zamanda merkezi ve yerel yönetimlerin öngörüsüzlüğü ve olaylar anındaki koordine eksikliği, yerel otoritenin sorgulanmasına neden oluşturdu.

Demokrasi geleneğinin sürdürülmesine bağlılık yemini etmiş olan sivil ve asker kesim ile yasama, yürütme ve yargı erklerinden sonra 4. erk haline gelen sosyal medyanın olaylarda göstermiş olduğu duruş, dikkat çekici özellikler taşıyordu.

Trump’ın yardımcısı Mike Pence; hukukun üstünlüğüne uygun kararlı tutum ve davranışıyla, ABD siyasal sisteminde müstesna bir yer edinmiş olabilir.

Keza aynı şekilde, Genelkurmay Başkanı Mark Alexander Milley de…

“Herhangi bir huzursuzluk anında ABD ordusunun hiçbir rolü olmayacak, Trump’ı Beyaz Saray’dan çıkarmak bizim görevimiz değil” diyerek, mahkemeleri ve kongreyi adres göstermesi, her seviyedeki politik aktörlerin ders almasını zorunlu kılmaktadır.

“Halkı galeyana getirdiği” iddialarının ardından Twitter, Facebook ve Instagram, Trump’ın hesaplarını önce geçici ardından kalıcı olarak bloke etmişti.

Sosyal medya şirketlerinin “ifade özgürlüğü” bağlamında atmış olduğu adımlar, ülkede hala tartışılmaya devam ediyor.

Görünürde başkanlık seçimleri olsa da, asıl neden ulusalcı ve küreselci rekabetin meydanlara inmesinin bir sonucuydu.

Nitekim Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasındaki kutuplaşma, ABD Temsilciler Meclisi Başkanlık seçimlerine de yansımış vaziyette.

Ülkemizde FETÖ’nün Darbe Girişimini Araştırma Raporu hükümsüz hale gelirken, ABD’de 18 aydır devam eden ve geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaşılan soruşturmaya ilişkin raporda, Trump’a atfen “Kongre’ye yönelik saldırının temel nedeninin tek bir adam olduğu” değerlendirmesi yapıldı.

Benzer olayları engellemek için tavsiyelerin yer aldığı rapor, eski başkan tarafından “siyasi bir cadı avı” olarak nitelendirilse de, önümüzdeki seçime yeniden aday olma şansını zayıflatmış görünüyor.

Kongre binası eski polis şeflerinden Steven Sund’un Newsweek Dergisi’ne verdiği demeç oldukça ilginç.

“Bunun gibi bir şeyin tekrar olabileceğinden çok ama çok endişeliyim.

Kongre olsun, Beyaz Saray olsun, istihbarat sorunlarını düzeltmezsek, güvenliği düzeltmezsek buna benzer bir şey tekrar olabilir.

Ordunun, istihbarat meselelerini politize etmesine izin verdiğini hissediyorum”

tarzındaki açıklamaları, ABD Demokrasisi’nin geleceği açısından zihinleri yakacak türden.

Sonuçları itibariyle;

  • ABD seçimlerini kazanan, seçmenin iradesini ortaya koyduğu sandık olmuş, hile ve aldatma değil.
  • Tüm ülkeler, ABD seçimlerini analiz ederek, kendi seçmenlerine içselleştirmeli ve seçim çalışmalarına yansıtmalıdır.
  • Önümüzdeki dönemde daha karmaşık siyasal sorunlarda, ABD hükümet politikalarının müdahalesinde güçlükler yaşanması olasılık dahilinde görülmelidir.

Son sözse; ABD siyasetinin, bu acı deneyimden sonra başka ülkelerin hassasiyetlerini gözetmeleri ve o ülke seçimlerini içselleştirmesi ne kadar önemliyse, diğer ülkelerin gereken dersler çıkarması da, bir o kadar değerlidir.”

İsmet Hergünşen