Geçtiğimiz günlerde karasularımız içinde ve dışında ardı ardına yaşanan ölümlü ve yaralanmalı dikkat çekici deniz kazaları oldu.
Daha mürekkebi bile kurumayan “Kazalar Ülkesi” yazımda, mealen şöyle demiştim:
Olduğu yer itibariyle ana akım medyada yer alması zor gözüken deniz, göl ve ırmaklarda olan kazalara ne demeli?
Gemi ve teknelerin çatması, karaya oturması, yanması ve havaların ısınmasıyla birlikte pek çok boğulma olayı.
Giden canlar, sakat kalanlar ve kaybedilen milli servet.
Son tekne kazalarının yazılı, görsel ve internet basınında olay bağlantılı yer alması olumlu gelişmeydi.
“Keşke olmasaydı ama oldu bir kere” denilemeyecek şekilde sonuçlanan bu kazalardan amatör denizcilerin çıkartması gereken çok önemli dersler vardır.
Günümüzde toplumların denizcilikleri, spordan geziye, oradan taşımacılığın en iddialı türüne kadar açılan yelpazede yer alışlarıyla, dünya ekonomisine katkıları ve ondan aldıkları payla değerlendirilmekte.
Denizi bir spor ve gezi alanı, denizciliği bir yaşam biçimi olarak seçmiş amatör denizcilerin varlığı, bu payı büyüten önemli unsurdur.
“Sadun Boro’nun dünya seyahati Türk Amatör Denizciliği için bir milattır” demiştir, Necati Zincirkıran.
Daha sonraki yıllarda Osman Atasoy’un “Uzaklar” teknesiyle yapmış olduğu dünya denizlerindeki seyahatleri bir diğer önemli aşamadır.
Uluslararası bir faaliyet olan denizcilik, ülkemizde de SOLAS, MARPOL ve STCW gibi ana sözleşmelerin belirlediği kurallar çerçevesinde sürdürülmektedir.
Dünyanın sürekli değişen koşulları içinde denizcilik, amatörce olsa da bilgiden yoksun uygulanması söz konusu değildir.
Ülkemizde bu kapsamda sürekli el altında bulundurulması gereken en önemli başvuru dokümanı, Amatör Denizcilik Federasyonu tarafından hazırlanmış olan “Amatör Denizci El Kitabıdır.”
Gelelim asıl konumuza.
Kazalar oldukça karmaşık tesadüflerin sonucudur. Katkıda bulunan çok sayıda faktör arasında insan hataları baskın bir rol oynamaktadır.
İnsan hatasının önlenmesi, kazaların önlenmesinde umut verici bir hedeftir.
Herhangi bir tutarsızlık hatalar zincirinin başlamasına neden olabilir.
Yanlış alışkanlıklar, yanlış teşhisler, dikkat eksikliği, stres, detayların atlanması, yorgunluk, aşırı güven, eğitim eksikliği ve uygun olmayan kişilik kazaların ana faktörleridir.
Bu sorunlar istenmeyen davranışların değiştirilmesine yönelik özel tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar.
En önemlisi de karar verme sürecinin anlık olarak uygulanmamasıdır.
Bir gerçekte; deniz kazalarının oluşumunda mühendislik, teknoloji ve insan arasında korelasyonun tam kurulamamasıdır.
Hava şartlarının dikkate alınmaması, coğrafyanın bilinmemesi ve her şeyden önce seyredilecek sulara yönelik zihni bir hazırlığın yani seyir planlamasının yapılmaması da düşündürücüdür.
Hatırlanması gerekense “Denizde 360 derece düşünme zorunluluğudur.”
Ülkemizde tutulmuş bir istatistik yok ama ABD Sahil Güvenlik yetkilileri teknelerde ölümlerin yüzde 80’inin can yeleği giyilmemesinden kaynaklandığını belirtiyor.
Bu yıl hava sıcaklığının rekor seviye ulaştığı Türkiye’de 3 ayda deniz, gölet ve sulama kanallarına giren ya da kazalar nedeniyle su kaynaklarına düşen 216 kişinin boğulması korku vericidir.
İnsan hatasını tetikleyen unsurların başında neden sonuç ilişkisini yeterli düzeyde analiz edemeyen eğitim ve öğretim sistemimiz ile çevresel ve durumsal faktörleri de göz ardı edemeyiz.
Diğer kazalarda olduğu gibi deniz kazalarının önlenmesinin yolu da!..
Eğitim, eğitim ve yine eğitim.
Ama doğru ellerde ve doğru yerlerde.
Amatör denizciliğimizi iyileştirmeden denizciliğimizi geliştiremeyiz ve denizci ülke hedefini yakalayabilmemiz de mümkün olmaz.
- yılda bir milyon amatör denizci hedefine ulaşma gayretinde olan Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’na önemli görevler düşmektedir.
Amatör Denizci ve Kısa Mesafe Telsiz Belgelerinin geçmişte olduğu gibi “yüz yüze yapılacak eğitimlerle verilmesi” bir kez daha değerlendirilmelidir.
Amatör denizcilerin kullanacak oldukları “tekne boyutu ve motor gücüne” yönelik kısıtlamalar da düşünülmelidir.
Türk vatandaşı sahipli teknelere “Türk bayrağı” taşıma zorunluluğu getirilmelidir.
En önemli husus, denizciliğin tüm bileşenlerini kapsayacak “denizcilik dersi” ilk ve orta öğretim ders müfredatlarına konmalıdır.
Böylelikle; büyük önder Atatürk’ün “Denizci Millet ve Denizci Ülke” vizyonuna gerçek anlamda ulaşılacaktır.
Son sözse; bir Portekiz atasözü…
Denizde dikine değil, huyuna gidilir.
İsmet Hergünşen