NATO’nun güney kanadının iki ülkesi Türkiye ve Yunanistan, bölgenin barış ve istikrarı açısından uzun vadeli çıkarları birbirine benzeyen iki komşu ülkedir.
Türkiye ilişkileri sağlam temele oturtmak için her daim Yunanistan’a dostluk elini uzatmış ve olumlu yaklaşmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren başlatılan diyaloglar Yunanistan’ın maksimalist talepleri neticesinde akamete uğrasa da Türkiye tek taraflı ve iyi niyetli yaklaşımlarını genelde sürdürme gayretindedir.
Önemli kozu olmasına rağmen Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşüne izin vermiş, Karadeniz Ekonomik İş Birliği projesine davet etmiş, vize mecburiyetini de çok uzun yılar öncesinden kaldırmıştı.
Dini azınlıkların sosyal ve dini gelişimine önem verilmiş, turizm başta olmak üzere ekonomik alanda çeşitli ortak girişimler önerilmiş, Ege ve Trakya’da gerginliği azaltacak politikalar izlenmeye çalışılmıştır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Peki ya Yunanistan!..
Hayali tehdit algısı yaratarak peşinden sürüklenmek ve zamanla buna inanmak Yunanistan’ın en büyük hatası olmuştur.
Yunanlı politikacılar Türk düşmanlığını sürekli canlı tutarak iç politika malzemesi yapmaktan vazgeçmemişlerdir.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkan, adaları işgal eden ve var olan antlaşmalara rağmen GASA’ları silahlandırma çabalarını hezeyanları olarak görmek gerekir.
Keza Türkiye tarafından kabul edilmesi hiçbir zaman mümkün olmayacak Deniz Hukuku Sözleşmesi çerçevesinde atmaya çalıştığı adımları da bu meyanda değerlendirmek gerekir.
Bu süreç de ABD’ye üsler tahsis etmesinin yanı sıra aşırı silahlanmaya gitmesi de ayrıca düşünülmesi gereken konulardan biridir.
Ya üçüncü taraflar…
Avrupa Birliği ve ABD; Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de ödün hattına çekilmesini istemektedir.
ABD Kongresi ülkemizi zayıf düşürecek bütün olanakları kullanmakta, düşmanca tavır içerisinde bulunarak taahhüt ettiği her silah ve platformu belirli koşullara bağlamaktadır.
Hem Yunanistan hem ABD hem de silah satan Fransa başta olmak üzere himayeci devletlere sormak gerekir!…
Yunanistan’a tehdit nereden beklenmektedir?
Türkiye Yunanistan için tehdit mi, hedef mi cevabı için 1821 Mora isyanıyla başlayan, günümüzde Batı Anadolu kıyılarına kadar yaslanan Yunanistan’a bakmak gerekir.
Türkler düşmanca niyet içeren davranışını değil Yunanistan’a, hiçbir komşu ülkeye göstermemiştir.
Kaldı ki; Yunanistan ve Türkiye birer NATO ülkesidir.
Dünden bugüne ülkemizin güvenlik politikasını şekillendiren Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” öngörüsü olmuştur.
Ulusal birliğimizin ve uluslararası antlaşmalardan doğan hak ve menfaatlerimizin korunması da bir zorunluluktur.
Davos ve benzeri nice görüşme ve toplantı iyi niyetle başlamış ama ne yazık ki arkasının gelmesi mümkün olmamıştır.
Atina yeni bir fırsattır.
Bu görüşmede öne çıkartılan 7 adaya vize kaldırılmasını sevinçle ve zafer nidası ile karşılayanlar şunu unutmasın ki, Türkiye Yunanlılara 1985 yılından beri vize uygulamamaktadır.
İmzalanan bildirge de barış iklimi ve istikrar ortamının sağlanması ve muhafazası sorumluluğu sadece Türkiye olmamalıdır.
Aynı zamanda iş birliği anlayışı içerisinde hareket etme zorunluluğunda olan Yunan makamları da iyi komşuluk temelinde davranış, tutum ve açıklamalar serisine girmelidir.
Yürürlükteki antlaşmalar çizgisine gelinebilecek durum her iki ülke beka ve refahına önemli kazanımlar sağlayacak, sancılı coğrafyaya da güven verecektir.
Yunanistan iradesini üçüncü ülkelere ve kuruluşlara bırakmayacak şekilde açık, mert ve korkusuz olmalı, oyuna gelmeme cesaretini gösterebilmelidir.
1947 yılında Bülent Ecevit’in yazmış olduğu Türk Yunan şiiri de böylece anlamını bulur.
Aramızda bir mavi büyü
Bir sıcak deniz
Kıyılarında birbirinden güzel
İki milletiz
Son sözse; “Tarih deneysel politikadır.”
İsmet Hergünşen