Büyüyen Tayvan krizi ve denizde durum-1

Tayvan’ın Demokratik İlerleme Partisi lideri Lai Ching-te 20 Mayıs 2024 günü Tayvan’ın yeni Cumhurbaşkanı olarak görevine başladı. Lai göreve başladıktan sonra yaptığı konuşmada “Çin’in (Tayvan) varlığının gerçeğiyle yüzleşeceğini, Tayvan halkının tercihlerine saygı duyacağını ve iyi niyetle çatışma yerine diyaloğu seçeceğini umuyorum’’ diyerek ‘’ada demokrasisinin Çin’den gelen birçok tehdit ve sızma girişimi karşısında kendisini savunmaya kararlı olduğunu’’ vurguladı. Bu konuşmaya Çin’den cevap gecikmedi. Tayvan işlerinden sorumlu Çin Dairesi bu konuşmayı “ayrılıkçılık yanılgısını ve çatışmayı teşvik ettiği ve bağımsızlık için yabancı güçlere bel bağladığı’’ gerekçesiyle eleştirdi. Çin Devlet Konseyi sözcüsü Chen Binhua, “Tayvan’ın bağımsızlığına yönelik ayrılıkçı faaliyetlerin herhangi bir biçimine asla müsamaha göstermeyeceğiz veya göz yummayacağız” dedi. Soochow Üniversitesi akademisyenlerinden saha uzmanı Prof. Victor Gao da şunları söyledi: “Lai Ching-te’nin 20 Mayıs’taki konuşmasının bir savaş ilanı olduğuna inanıyorum, çünkü o, Çin’i Tayvan’dan açıkça ayırdı ve tek Çin ilkesini tamamen yok etti.’’

TAYVAN KRİZİ BÜYÜYECEK

Tayvan’ın yeni devlet başkanının açıklamalarından sonra 23 Mayıs 2024 tarihinde Çin Donanması (PLAN) Tayvan Adasının her yönünü çevreleyecek saha ilanları (NAVTEX) ile geniş çaplı Müşterek Kılıç 2024 tatbikatını başlattı. Bu tatbikat sırasında Amerikan Uçak gemisi USS Ronald Reagan, Filipinler Denizinde kaldı. Aynı günlerde Çin Devlet Başkanı Xi Jinpin tarafından yeni askeri eğitim yılı açılışı 4000 ayrı noktada büyük askeri geçit gösterileri ile başlatıldı. Bu gösteriler tarihte ilk kez bu kadar büyük çaplı icra edilmiş oldu. Görünen o ki Batı Pasifik’te önümüzdeki günlerde gerilim ve tırmanmanın artacağı günlere gireceğiz. Çin ile Tayvan’ın birleşmesi konusunda Çin yönetiminin iradesi kesin. 3 Ocak 2019 tarihinde Çin Devlet Başkanı Xi Jingpin‘’Çin ile Tayvan’ın birleşmesinin kaçınılmaz olduğunu ve gerekirse askeri güç kullanımının bir seçenek olduğunu’’ deklare etmişti. Diğer yandan bölgedeki tansiyonun 17 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleşen Xi ve Putin buluşmasından sonra arttığını hatırlatalım. Bu tarihten sonra Filipinler ile Çin arasındaki gerginlik bir basamak daha tırmanışa geçerken, Biden Hükümeti kısa süre içinde Çin ekonomisine zarar verecek vergilendirme ve önlemler paketini açıkladı.

TAYVAN VE DENİZLER ÇİN’İN AĞIRLIK MERKEZLERİ

Batmayan bir uçak gemisine benzetebileceğimiz Tayvan adası ve Çin ana karası ile Tayvan arasındaki dört ada (Matsu, Wuqju, Kinmen, Penghu) 1949 yılındaki ayrılıktan bu yana Çin için en büyük jeopolitik zafiyet alanı. Tayvan’ın ve bağlısı 4 adanın Anglosakson Deniz Hegemonyasının etki alanındaki bir devlet olarak jeopolitik varlığını sürdürmesi, Çin için 1949’dan bu yana jeopolitik varoluşsal bir tehdit olarak algılanıyor. Diğer taraftan Güney ve Doğu Çin denizlerinde 1949 yılından bu yana devam eden deniz yetki alanları sorunları devam ediyor. Bu konuda Devlet Başkanı Xi Jingpin şöyle söylüyor: ‘’18 bin km kıyı şeridi ve 3 milyon km kare deniz yetki alanı ile Çin, önemli bir kıyı devletidir ve ciddi deniz güvenlik tablosu ile karşı karşıyadır. Çin, deniz çıkarları ve hakları için ciddi mücadele içindedir.’’  26 Mayıs 2015 günü Çin, tarihinde ilk kez askeri stratejisi üzerine beyaz kitabını (White Paper) yayımlamıştı. Dokümanda, dört seçilmiş ağırlık merkezi dikkat çekiyordu: Okyanus alanları, uzay, nükleer kuvvetler ve siber savaş. Kitap deniz ortamının kritik güvenlik ortamı olduğunu belirtiyor ve Çin’de yaygın olan, ‘’karaların denizden daha önemli olduğu’’ görüşünün artık terk edilme zamanı geldiğini şu şekilde deklare ediyordu: ‘’Çin, ulusal güvenlik ve kalkınma çıkarlarıyla uyumlu; ulusal egemenliği ile deniz hak ve çıkarlarını kollayabilecek; stratejik deniz ulaştırma rotaları ile denizaşırı çıkarlarını koruyabilecek; uluslararası deniz işbirliği faaliyetlerine katılabilecek ve Çin’in bir denizcilik gücüne dönüşmesine stratejik destek sağlayacak modern bir deniz kuvvetleri yapısı geliştirecektir. ’’

DENİZCİLİK GÜCÜNE DÖNÜŞEN DEV EKONOMİ

1978 sonrası büyük ekonomik uyanışa geçen ve fert başına gelirini o günlere kıyasla bugün 25 kat arttıran Çin’in ekonomik ve teknolojik gücünün 2000’li yıllardan itibaren deniz ve denizcilik gücüne yansıması sonucu, Xi Jingpin liderliğindeki iktidar, Tayvan’ın ana vatanla birleşmesini ve Doğu/Güney Çin Denizlerindeki egemenlik sorunlarını kendi lehinde sonuçlandırma kararlılığına sahip görülüyor. Bu kararlılığın oluşumunda ana neden Çin’in sadece donanma gücü olarak yükselişi değil, aynı zamanda denizcilik gücü olarak tarih sahnesine çıkmış olmasıdır. Diğer bir deyişle Çin deniz/denizcilik gücü artık sadece Tayvan’ın anavatanla birleşmesi ya da çevre denizlerdeki deniz egemenlik sorunlarının çözülmesine yönelik bir güç olarak değil, Çin’in küresel bir deniz gücü olarak çok kutuplu dünya düzeninde söz sahibi olmasının kapısını açan belirleyici güç unsuru olarak ortaya çıkıyor. Çin donanmasının yakın bir gelecekte Pasifik ve Hint Okyanuslarının dışına çıkması artık beklenen bir gelişmedir.  Çin’in okyanuslara çıkışını Sovyet Donanmasının Amiral Gorshkov döneminde 1200 gemi ile dünya okyanus ve denizlerinde boy göstermesine benzetebiliriz. Ancak arada en büyük fark Sovyetlerin söz konusu küresel deniz gücünü destekleyecek ekonomik alt yapıyı idame edemeyişidir.

250 YILLIK DENİZ HEGEMONYASI BİTİYOR

Çin’in okyanuslara çıkışı 1800’lerin başından bu yana okyanus ve denizlerin hâkimi olan Anglosakson dünyayı (ABD/İngiltere) alarma geçirmiştir. Ancak alarm durumu farkındalığında dahi kabaca 20 yıl geç kalınmıştır. Bugünlerde ABD ve İngiltere’de deniz gücü analizleri ve tavsiye raporları çok sıklıkla ortaya çıkmaya başladı. Hepsinin ortak noktası geç kalınmış olması. ABD ve batı dünyası 11 Eylül 2001 sonrası savunmadan (defense) güvenlik (security) paradigmasına geçtiler. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahalelerinde terörle küresel savaş (GWOT) mantrası altında 2 triyonu Afganistan’da olmak üzere 6,4 trilyon USD yakın harcama yaptılar. Bu harcamalar ne dünya barışına ne de Amerikan halkına katma değer sağladı. Bu durum yaklaşık 20 yıl devam etti ve bu süre içinde başta Çin ve Rus deniz güçleri olmak üzere ABD ile rakip durumda olan Asya deniz güçlerinin Pasifik ve Arktik Okyanusunda büyümesine seyirci kaldılar. Bugün Amerikan gücünün temeli olan deniz gücü gerek kenar kuşak jeopolitiği gerekse okyanus düğüm noktalarının kontrolünde yetersiz kalmaktadır. Çin’in zayıf bir deniz gücünden dünya standardında üst seviyeye tırmanması özellikle son 30 yılda gerçekleşti. Uzun yıllar Çin, kıyı savunma donanması olarak birinci adalar zinciri olarak adlandırılan Japonya, Okinawa Adası, Kore yarımadası, Tayvan, Filipinler ve Avustralya’yı birleştiren hattın içinde Anglosakson deniz gücüne karşı savunmada kalırken, bugün aynı hattı stratejik taarruz ve kesin kontrol alanı olarak görmekte ve kullanmaktadır. Birinci Adalar Zinciri emniyete alındığında Tayvan, Senkaku (Japonya ile sorunlu) Paracel ve Spratly (Filipinler ile sorunlu) adalar bölgesi tam kontrol altına alınmış olacaktır. Eriştiği ateş gücü intikal yetenekleri ve üslenme kolaylıkları sayesinde bugün ikinci adalar zinciri olarak adlandırılan Japonya, Guam Adası ve Mikronezya’yı birleştiren hattı da ilgi alanından etki alanına çeviren Çin’in Tayvan ile birleşmesinden sonra diğer okyanus alanlarında ilgi ve etki alanları yaratması sürpriz olmayacaktır. Başta Amerikan RAND olmak üzere belli başlı Amerikan ve İngiliz düşünce kuruluşları ile İstihbarat ajanslarının değerlendirmelerine göre Çin Halk Cumhuriyeti Donanması (PLAN) bugün için ABD’den sonra dünyanın en güçlü açık deniz (blue water) donanması özelliklerine sahiptir.

TEMEL GÖREVLER VE DENİZ STRATEJİSİ

Çin’in resmi dokümanlarında ilan edilen denizcilik stratejisinde Deniz Kuvvetlerinin (PLAN) Temel Görevleri şöyle özetlenebilir: 1.ABD ve müttefiklerinin saldırılarına karşı ana vatanı savunmak. 2.Uluslararsı deniz ticaret rotalarını açık tutmak.3.Küresel çapta siyasi ekonomik ve güvenlik çıkarlarını korumak 4. Tayvan başta olmak üzere deniz yetki alanları gibi egemenlik sorunu olan alanlarda Çin’in çıkarlarını korumak.  Çin birinci adalar zinciri dışına çıkmak için 2003 sonrası Uzak Denizler Konseptini oluşturdu. 2009 sonrası Aden Körfezinde artan deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında ‘’Yakın denizlerin savunulmasından uzak denizlerin korunması’’ konsepti oluşturuldu. 2010 sonrası   Aden Körfezi/Somali açıklarında deniz haydutluğu ile mücadele ve RIMPAC ve TALISMAN SABER gibi ana üslerden uzak alanlarda davet tatbikatlarına iştirak, Çin Donanmasının açık deniz lojistiği ve bakım alanlarında tecrübe birikimini ve en önemlisi kendine olan güvenini sağladı. Çin, kriz ve savaş zamanı kendi kıyılarına ateş gücü intikal ettirecek unsurları en uzaktan tesirsiz hale getirmeye ve uzak tutmaya çalışacaktır. (Erişimi Engelleme). Eğer bu başarılamaz ise tehdit veya risk teşkil eden yüzer ve uçar tüm yabancı unsurlar hayati sahaya girmeden imha edilecek ve dolayısı ile söz konusu deniz alanı düşmana kullandırılmayacaktır. (Saha Yasaklanması) Bu kapsamda Çin askeri külliyatında öne çıkan silah güç kullanım yaklaşımları da şöyle özetlenebilir. Bu kaynaklara göre ‘’Çin kendisine saldırılmadıkça saldırmaz. Ancak Çin’e birisi saldırırsa kesinlikle karşı saldırıda bulunur.’’  26 Mayıs 2015 günü Çin, tarihinde ilk kez askeri stratejisi üzerine Beyaz Kitabını (White Paper) yayımlamıştı.  Kitap’ta yer alan bilgiler ışığında Çin denizde statükonun değişmesini bir saldırı olarak kabul ediyor ve bu durumda ilk vuranın ateş gücü kullanmasa bile statükoyu değiştiren taraf olduğunu değerlendirerek, bu harekete güçle mukabele etme hakkını saklı tutuyor.

GEMİ İNŞA PATLAMASI

Çin Donanmasını 30 yıl gibi kısa bir süre içinde savunmadan taarruzi stratejik dönüşüme geçiren etkenlerin başında temel hammadde, teknolojik birikim ve nitelikli insan gücü avantajlarını kullandığı gemi inşa kapasitesi geliyor. Çin halen dünyanın en büyük gemi inşa yeteneğine sahip ülkesidir. Bu kapasitesi donanma ve ticaret gemileri ile insansız gemiler alanında her geçen gün gelişmektedir.  Çin, savaş gemilerinin makinelerini, elektronik sistemlerini ve silahlarını dışa bağımlı olmadan inşa etmektedir. Bu aşamaya gelmede şüphesiz devletin geniş sübvansiyonları Çin’in küresel çapta liderliğini sağladı. Bugün Çin hükümeti, 2000 sonrası gemi inşa sektörünün ABD hükümetlerinin İkinci Dünya Savaşında yaptığı gibi çift kullanımlı özelliğe geçişini sağladı. Amerikan istihbaratı Çin’in şu anda ABD’nin 232 katı gemi inşa kapasitesine sahip olduğunu tahmin ediyor. Çin, 2022’de dünyadaki yeni gemilerin neredeyse yarısını inşa ederken, ABD tersaneleri yalnızca yüzde 0,13’ünü üretti. Amerikan Donanma Bakanının ifadesi ile ‘’Çin, bir yılda ABD’nin 7 yılda ürettiği gemiyi üretebiliyor.’’ ABD bu alanda çok gerilerde kalıyor. Soğuk savaş başında ABD donanmasının 11 askeri tersanesi vardı. Günümüzde ise askeri tersane kalmadı. 7 civarında büyük savaş gemisi inşa edebilen sivil tersanesi var. Bu sayı Çin’de birkaç düzine. ABD’de bugün mevcut 154 sivil tersane savaş durumunda savaş gemisi üretimine yönelebilirken, Çin’de bu sayı 1200 tersane. Bu zafiyetin yanısıra 1989 sonrası ABD’de ve denizaşırı üslerde kapanan 350 onarım ve bakım kolaylık tesisi de gemi inşadan ziyade savaş zamanı yara alan gemilerin bakım ve onarım yeteneğine büyük darbe vurdu. Örneğin Çin’e en yakın Amerikan toprağı olan Guam Adasında Amerikan savaş gemilerini havuzlama olanağı 2016 yılından bu yana mevcut değil. Tüm ABD sathında ABD Donanma Bakanlığından onaylı sadece 54 savaş gemisi onarım tesisi mevcut. Amerikan Sayıştay’ı (GAO) 2021 Haziran ayında bu durumu tespit ederek eleştirel dozu çok yüksek bir rapor (GAO-21 -246) yayınlamıştı. Deniz Piyadeleri Komutanı General David H. Berger de 2020 yılındaki raporunda (Naval Campaigning: The 2020 Marine Corps Capstone Operating Concept) ABD’nin Batı Pasifik’te bir savaş çıkması durumunda muharebe kayıplarını telafi etme yeteneklerine ilişkin önemli endişelerini dile getirmiş ve onarım yeteneğinin bir caydırıcılık unsuru olduğunu kaydetmişti. Değerlendirmesinde şunlara vurgu yapmıştı: ‘’ABD hasımları, ABD’nin uzun süreli bir savaşa giremeyeceğine inanırlarsa, askeri stratejileri ve diplomasileri konusunda daha saldırgan olabilirler…Hasımlar, ABD’nin güç intikal yeteneğini zamanında yeniden oluşturamamasına bağlı olarak, uzun vadeli stratejik zaferin kısa vadeli bir yenilgide yattığını düşünebilir.’’

(Devam edecek.)

Cem Gürdeniz