Karınca kararınca bir bayram

Zaman korkanlar için uzun, mutsuzlar için yavaş, mutlular için çabuk, sevenler için sonsuzluktur.

İyi yöneteni iyi yerlere getiren, hayatın akışı içerisinde kalıcı olmayan eylemleri ölümsüz kılar.

Mazide bıraktığımız günlerin eşsiz hatıralarıyla dolu bayramlar da son yıllarda zamanın acımasızlığına terk edilmiştir.

Bayram dediğimiz, 7’den 70’e herkes tarafından benimsenen ve birlikte yürünen yoldu.

Her şeyin az, her şeyin kararında olduğu yıllardı.

Örf ve adetler zincirinin tekrarlandığı muhteşem günlerdi.

Kabul etmek lazım.

Öyle çabuk yitirmişiz ki…

Bazı gelenekler ya eksik kaldı ya da biz terk ettik o günleri.

Çocukluğu hatırlatır ve haliyle de gülümsetir bugünlerde.

Kıyafetlerin alındığı, başucunda ayakkabıyla uyunulduğu, sabahın ilk saatlerinde dedelerin ve babaların ellerinden tutularak namazlara uğurlanıldığı, sonrasında hep bir araya gelip küçükten büyüğe hasret giderildiği anlardı, o zamanlar.

İnsanların geçmişe olan özlemleri hiç bitmeyeceği için daima sürecek olan temenni cümlesiydi: “İyi bayramlar…”

Ya şimdilerde…

Yakın ve uzak çevremden sloganlaşan bir cümleyi artık yaşamımıza sığdırmışızdır.

“Nerede o eski bayramlar?”

Neredeyse yaşadığımız her bayramda’ büyüklerimizden işittiğimiz bu geçmişe özlem ifadelerini bizler de hissediyor ve dillendiriyor hale geldik.

Coşkulu birer hatıra olarak kalsa da bayramlarımızda bir nebze heyecan, bir nebze mutluluk varmış meğerse…

Dönüp geriye baktığımızda, her birinin bir güzellik olduğunu ve kıymetini çokça bilemediğimizi anlıyoruz.

İçinde bulunduğumuz süreç, şimdi her şeyi daha iyi anlamamıza neden oluyor.

Ne kalabalık ailece oturulan bayram sofralarımız ne de sevdiklerimizle sarılıp kucaklaşmalarımız kaldı.

Herkes ya konuşmalarla ya da mesajlarla hasretini dindirmeye çalışır ve bayramlaşır oldu sevdiği arkadaşları ve dostlarıyla.

Giderek yoğunlaşan iş hayatımıza bir mola, bir nefes olarak gördüğümüz eğlenceli dinlenceler, bizi sevdiklerimize iyice hasret bıraktı.

Salgın hastalık ve bir o kadar da tüm dünyayı tehdit eden savaşlar, krizler ve gerilimler tüm zorlukların, tatsızlıkların yoksunluklarını yaşattı bize.

Sadece bu mu?

Ekonomik zorluklar, yabancılarla dolan sosyal yaşamımız ve her geçen gün değerini yitiren demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti özlemimiz.

Derler ya “her şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılır…”. Ne kadar da doğru söylenmiş bir söz…

Meğer sevdiklerimize sarılmak, onlarla kucaklaşmak, karşılıklı oturup gülüş cümbüş sohbet etmek ne kadar da kıymetliymiş…

Artık sevinç değil, hüzün ve hasretliktir, bayramlarımız.

Sahipken farkına bile varamadığımız değerleri şimdi hasretle anıyor ve arıyoruz.

Son sözse: Geçmişe özlem duymayacağımız nice bayramlara sağlık, huzur ve kuvvetle “Hergünşen” kalınız.

İsmet Hergünşen