Sektörde kendimizi ispat etmiş bir firmayız ve Uluslararası olma yolunda ilerliyoruz

“Biz alanında kendini ispat etmiş, başarıya ulaşmış bir firmayız” diyen Bridge Denizcilik Sahibi Şendoğan Göksu, sözlerine şöyle devam etti: Bridge Denizcilik ya da sektörün, bilinen terminolojisiyle Bridge S&P (Sale&Purchase) 2015 senesinde gemi alım satım brokerliği yapmak için kurulan bir firmadır. Daha öncesinde şahsi çabalarım, şirketin temelini oluşturmuşken bu temelin üzerine brokerliği kurumsal bir isim altında ve marka olarak şekillendirmek istememden dolayı ‘Bridge’ ismini tercih etmiştim. Hedefime ulaştığım için de kararımdan çok memnunum. Temel yaklaşımımızın tüm hizmet sektörlerinin vazgeçilmezi olan şeffaf ve disiplinli çalışmamızdan geçtiğini söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Her brokerin yapması gerekenleri, bu zamana kadar uzun soluklu olarak sürdüren ve sürdürmeye çalışan bir firmayız. Alanımızda kendimizi ispat ettiğimizi ve başarıya ulaştığımızı söyleyebilirim. Başarının gelmesi ekip işidir eğer çalışma arkadaşlarınızın işi sahiplenmesi anlamında eksiklikleri olursa bu sürecin tamamlanmasını bekleyemezsiniz.

Müşteri portföyümüz gelişmekte ve bizi dinamik tutmakta

Koster alanındaki uzmanlıklarının şirkete sağladığı kazanımlardan bahseden Göksu, “Koster, Türk denizcilik sektörünün tartışmasız ana etkin tonajıdır. Her ne kadar son yıllarda yaşanan birtakım gelişmeler Türk armatörü koster dışında daha büyük tonajlara itmiş olsa da halen bölgemizin büyük çoğunluğunu bu segment oluşturmaktadır. Bu hususlardan kısaca bahsedecek olursam, nitelik ve nicelik olarak personel yoksunluğu ve ikinci el koster fiyatlarının pandemi sonrası beklenmedik artışını başta sayabilirim ki bu rakam artışları diğer tonajlar ile arasındaki makası kapatınca yatırımcıları koster tonajının cazibesinden bir miktar uzaklaştırmıştır. Ancak yine de koster, bu bölgede sayıca üstünlüğünü korumaktadır. Bu da bizim iş yaptığımız müşterilerimizin sayıca fazla olması ve alım satım emisyonun yüksek olması anlamına gelmektedir. Bu kadar revaçta ve yüksek olan satışlarımız neticesinde müşteri portföyümüz her gün gelişmekte ayrıca yapılan satışlar bizi daha dinamik tutmaktadır. Bu tecrübe büyük ölçüde gelişmemizi desteklerken aynı zamanda müşterilerimize hızlı çözümler üretebilmemizi ve piyasayı yakinen takip etmemizi sağlamıştır. Elbette ki armatörlerimiz hem marketin yakından takip edilmesini hem de işlerinin karşılaşılan tecrübeler ile pratik bir şekilde halledilmesini isterler. Bu yoğunluk, hızla artan yeteneğinizi kar topu gibi büyüterek başka iş fırsatlarını da beraberinde de getirmektedir” dedi.

Avrupa pazarlarında zamanla oluşturduğumuz güven ve itibar söz konusu

“Almanların da coğrafya etkisiyle Baltık denizi özelinde koster tonajında geniş bir hakimiyetleri var bunun bizim Akdeniz ve Karadeniz de olan etkimiz ile örtüşmesi bizi benzer karakterleri olan gemilere sahip olmamızı sağlamış. Ayrıca tarihsel yakınlığımız ile kurduğumuz bağlarımız sonucunda da bu gemilerinin alışverişlerini yapmışız” diyen Göksu, “Bizim dönemimizde de bu ilişkilerin olumlu yönde artarak devam ettiğini gördük. Tabii bu ilişkilerin temelinde de şirketimizin Avrupa pazarlarında zamanla oluşan güven ve itibarın olduğu yadsınamaz bir gerçek. Batı her zaman anlaşma yapması zor ama anlaşma sonrası uygulamanın kolay olduğu bir coğrafyadır. Bizim topraklarımız ile ortak bir iş yapış tarzı geliştirmek ise kolay olan bir şey değildir. Fakat seneler içerisinde bunu başarırsanız, bugün şirketimizin olduğu nokta da yani sorduğunuz sorulara hızlı dönüşler alabildiğiniz, dikkate alındığınız ve müşterilerinizin isteklerinin daha kolay dinlendiği bir yer de olursunuz ki bu da sanırım hem iş hem de insan olarak gurur duyabileceğiniz en son noktadır” yorumunda bulundu.

Avrupa’daki butik yatırım bankalarıyla olan bağlantılar  

Avrupa’daki butik yatırım bankalarıyla olan iş bağlantılarından da söz eden Göksu, “Benim bu bankalar ile tanışmam açıkçası 2008 krizinin giderek derinleştiği ve gerekli toparlanmanın yapılamayacağının artık kanaat edildiği bir döneme denk geliyor. Ancak bu 2008 sonrası direnen bir marketin ta ki 2012-2015 periyodunda bunu uygulamaya koyduğunu hatırlamak gerek. Sistem öncelikli olarak çöken KG finansmanını tasfiye etmesine karar vermesi ile başlıyor. Bankalar bu süreçte geri ödeme de zorluk çeken armatörlerin gemilerini insolvency adını verdikleri bir mekanizma ile boşaltmaya başladılar. Bu yöntemlerden sadece biriydi ve hukuki bir süreci vardı. Bunun yanı sıra sadece bankaların alacaklı olduğu fakat aktiflerinde göstermediklerinden dolayı başka bir aracı ya da işletici firma tarafından satışa çıkarılan gemilerin alınması da o yıllarda gerçekleşiyordu. Kısaca Avrupa bankaları kendilerini teferruata boğmayan, hızlı hareket edebilen alıcılar ile güvendikleri bir aracı vasıtasıyla basit bir satış peşindeydi. Tabii bunun da karşılığında gemileri büyük zarar göstererek uygun rakamlara satmaya hazırdılar. Bugün ise o yaşanılan günlerin korkusu ile daha ağır şartlarda kısa dönemli kredilerden başka sunacakları pek bir şeyleri maalesef bulunmuyor. Bunları da limitleyerek müşteri seçimi yapıyorlar ki bizim bunlardan yararlanmamız şu anlık pek mümkün gözükmüyor” açıklamasını yaptı.

Gemi sahiplerine ve potansiyel gemi alıcılarına finansman sağlama hususundaki çalışmalarından da bahseden Göksu, “Pandemi sonrası başlayan para basımı ve arza yönelik sıkıntılardan dolayı oluşan enflasyonu kontrol altına alabilmek için devletler faiz arttırımlarına gitmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla yükselen bir finansman maliyeti hesabı ile karşı karşıya kaldık. Bu husus iyi markette göz ardı edilebildi ama şu an için giderlerin içerisine finansman maliyetini de koyduğunuzda armatörün öz sermayesinden ilave bir ödeme yapması gerektiği çok açık. Lakin geçmişte gerek yeşil dönüşüm amaçlı ulaşılabilen Avrupa yeni inşa kredileri gerek ise Uzak Doğu’dan gelen fonların kendi ülkelerinden daha ucuza borçlanarak finansman sağlanması ile yapılan işler bulunmakta ama bugün özellikle fonların getirdiği finansmana sadece kısa dönem palyatif bir seçenek olarak bakmak daha doğru olacaktır” dedi.

Gemi finansmanındaki en büyük zorluk muhasebe  

Gemi finansmanı alanında karşılaştıkları zorlukları da dile getiren Göksu, “Herhalde muhasebe olarak yaşanılan zorluklar bunların başında geliyor. Denizcilik sektörü yapısı gereği off-shore sistemleri üzerine kurulu. Bu da şirketin muhasebe defterini tutmasını zorunlu kılmıyor. Gelir gider ve kar/zarar oranlarını tespit etmek, gemi bazında işletmenin kazancını hesap etmek ve ipotek alınacak gemiyi belirlemek matematiksel olarak zorlaşıyor. Bunun için benim gördüğüm en uygun yolun şirket içinde bağımsız bir müşavir firmasına uygun bir zaman diliminde çağırıp denetlettirmek olabilir. Bunu sadece finansman için düşünmemek lazım. Kendi muhakememizi yapmamız için hatta artık pek çok yerde istenen KYC dokümanlarının içeriğinde de kullanmak amacıyla olabilir çünkü otoriteler bu tarz belgeleri gördüklerinde diğer detayları görmezden gelebiliyor ya da hafifletebiliyorlar” ifadelerini kullandı.

Geleceğe dair beklentiler

“Kritik bir zaman dilimindeyiz. Önümüzdeki haftaların daha belirleyici olacağını düşünüyorum. Fakat benim daha ihtimamlı söylemlerimin yanında koster tonajında ortak bir söylem olarak konuşulanları aktarabilirim. O da kısaca içinde bulunduğumuz senenin 2024 senesine kıyasla karşılaşmış olduğumuz negatif etkilerin daha az olacağı beklentisidir. Bu sene Uzak Doğu’dan gelen gemilerin tonaj arzına, faiz oranlarının yüksekliğine, seçim belirsizliklerine ve savaşların olmadığı bir ortama girdiğimizi varsayıyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemin geçmişe nazaran daha iyi geçeceğini düşünmek açıkçası bana da pek mantıksız gelmiyor” diyerek devam eden Göksu, şirket olarak kendi hedeflerini şu sözlerle aktardı: Daha uluslararası bir firma olma yolunda ilerlemekteyiz. Dolayısıyla yapımızı bu şekilde oluşturmaya çalışıyorum. Bu konuda da çeşitli bölgelerde birleşme, şubeleşme veya iş ortaklıklarına karşı şirket menfaatleri doğrultusunda çalışmalar yapıyoruz. 

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DenizHindi
1 Mart 2025 – 12:45