Kiryakos Miçotakis UNUTMAMIŞ

Geçtiğimiz yıllarda GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) lideri Nikos Hristodulidis şöyle demişti:
“1974’ü unutmuyorum.”

KKTC’nin (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümünde bu kez benzer söylemi Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis yineledi.

Sosyal medya hesabında “Unutmuyorum” paylaşımında bulunarak, harekâtın düzenlendiği 20.07.1974 tarihi ile 51 sayısını kullandığı görüldü.

O yıl 6 yaşında olan Yunan Başbakanı’na, çarpıtılmış okul müfredatları ve danışmanlarının söylemleri yerine, olan biteni kısaca aktaralım:

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; Türk ve Rumlara eşit haklar veren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Yunanistan tarafından yapılan bir darbe sonucu yıkıldığı bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

Zaman zaman ufak çaplı olaylar yaşansa da, Barış Harekâtı sadece Türklere değil, Rumlara da huzur ve sükûnet getirmiştir.

O güne kadar neler yaşanmamıştı ki!

Rumlar, başından itibaren Türk ve Rum ortaklığıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne inanmamış; bu düzeni, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için bir sıçrama tahtası olarak görmüşlerdi.

Rumların, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı silahlı saldırılar “Kanlı Noel” olarak adlandırılırken, bu saldırılar toplumlar arası çatışmaların başlangıcı olmuştur.

Türkler adadan ayrılmaya zorlanırken, Yunanlılar adaya yerleştirilmişti.

Adanın yalnızca %3’üne sıkıştırılan Kıbrıs Türkleri için 11 yıllık dönem; kan, gözyaşı, katliam, toplu mezar ve göç olarak tarihe geçmiştir.

Kıbrıs’ın devrik Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, harekâttan bir gün önce BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:

“Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı göstermeden diktatörlüğünü Kıbrıs topraklarına yaymıştır.”

Birinci Harekât sonunda Cenevre’de sürdürülen görüşmelerde anlaşma sağlanamayınca, bu kez “Ayşe tatile çıkarılmıştır.”

Her fırsatta uluslararası hukuktan söz edenler, anlaşmalara aykırı olarak GKRY’yi AB’ye kabul etmiştir. Bu da ilkesizliklerinin tarihe kazınmış örneklerinden biridir.

¨Yes be annem¨ diyerek, Kıbrıs Türklerine ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isteyenlerin bir Annan Planı var ki, asla unutulmamalıdır.

Nisan 2004’te Kıbrıs’ta yapılan referandumda oylamaya sunulan plan, Türk tarafınca %64,91 oranında kabul edilmiş; Rumlar ise %75,38 oranında reddetmiştir.

Referandumda Rumlar açık ve net bir mesaj vermiştir:

“Biz Türklerle aynı çatı altında oturmak istemiyoruz.”

Adanın geleceğine yönelik yıllarca süren çabalar, Yunan ve Rum ikilisinin olumsuz tavırları nedeniyle her defasında başarısız olmuştur.

Yakın geçmişteki Crans-Montana görüşmelerinden de sonuç alınamamış, şimdilerde ise New York devreye girmiştir.

Sayısız görüşmeden bir netice elde edilemediğine göre, aynı ırktan, aynı din ve mezhepten insanların bile birbirini boğazladığı bu dünyada, KKTC’yi tanımamaktaki bu ısrar neden?

Kıbrıs’la takıntılı hâle gelenlerin hamlelerine devam ettiği bir gerçektir.

ABD ve Fransa üs kurma çabalarına hız vermiştir.

Güney Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunun değerlendirme süresini 5 yıla çıkaran yasa tasarısı ABD Kongresi’ne sunulmuştur.

Yıllar sonra Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Rum kesimine yaptığı manidar ziyaretten sonra, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da ziyaret edeceği bildirilmektedir.

İsrail’in Gazze katliamlarını destekleyen savaş baronları, benzer olayların Kıbrıs’ta yaşanması için çaba içindedir.

“Unutmuyorum” hezeyanına kapılanların zihninde kafa karıştırıcı bir düşünce yaratacak bu gelişmeler karşısında KKTC’ye baktıklarında ne mi görecekler?

Kıbrıs’ta bir barış iklimi yaratılmışsa, mimarları; Gazi Mustafa Kemal Atatürk izinde giden “Toros” kod adlı Rauf Denktaş, onları içselleştiren Kıbrıs Türk halkı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin varlığı ile bütünleşen “Yurtta barış, dünyada barış” anlayışıdır.

Son sözse: Nefreti yaratanlar, siyasetçilerdir. 

İsmet Hergünşen