Begüm Doğulu: Kendimden ziyade ülkemizin markalaşması için mücadele ediyorum

35 yıldır yat sektöründe hizmet vererek markalaşan Begüm Yatçılık CEO’su Begüm Doğulu 7DENİZ’e açıklamalarda bulundu.

15-19 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen Bodrum Boat Show’un sponsorlarından olan Begüm Doğulu, Türkiye’de yapılan bütün yat fuarlarının Bodrum çatısı altında birleşmesi gerektiğini belirterek “Arzu ettiğim Bodrum Fuarı’nın bundan sonra diğer markaların, diğer fuarların, charter fuarlarının, imalatçıların birleşip uluslararası fuar haline gelmesini sağlamamızdır” dedi.

Çok uzun yıllardır yat turizminin içinde olduğunu, yaklaşık 35 yıldır aynı mesleği yaptığını vurgulayan Doğulu, “Bunun 25 yılını Bodrum’da geçirdim. Bodrum’a ve Bodrumlulara bizleri kabul ettikleri için çok teşekkür etmekle başlamak isterim. Unutmayalım ki bizler buraya gelip ticaret yapmaya başladık ve buranın esnafı ve halkı bizi kabullendi. Onun için çok müteşekkiriz” dedi.

“En büyük fuar Bodrum’da yapılmalı”

“Bodrum gibi yat turizminin anavatanında bir fuar başladı. Bu girişim çoktan olmalıydı” diyen Doğulu şunları kaydetti: “Türkiye’nin birçok yerinde yapılan yat fuarının Bodrum’da birleşmiş halde olması gerektiğini düşünüyorum. Bodrum bir buluşma noktası olmalı. Avrupa’nın her yerinde yat fuarı yine yapılıyor olsa da en büyüğü Monaco’da yapılıyor. Yatçılığın temsili yeridir Monaco. Bodrum da benim için yatçılığı temsil eden kasabadır. Bence her ne kadar yan fuarlar da olsa aslında en büyük fuarın Bodrum’da yapılmasını gönül ister. Bu fuarın Bodrum’da yapılacağını duyduğum andan itibaren Deniz Ticaret Odası (DTO) olsun, belediye olsun arayıp, burada ekmeğini kazanan bir insan olarak maddi manevi ne yapmam gerektiğini sordum. Herkes imkanları kadar katkıda bulunabilir. Küçücük bir katkıda bulunabilecek bir meslektaşımızın dahi buraya çakacağı bir çivi çok değerlidir. Ben kendi adıma imkanlarım dahilinde benden ne talep edildiyse maddi manevi gerçekleştirdim. Çok gurur duyarak, kendi ellerimle 2 yılımı vererek inşa ettiğim Türk bayraklı teknemizi de burada sergiledim. Bu paralar Bodrum’da kazanıldı, Bodrum’da sergilenmeli. Burada vermek istediğim mesaj şuydu: Ahde vefa, saygı, sevgi… Bunlar bizim kültürümüzde vardır, bunları unutmayalım. Biz bir olursak büyürüz. Tek yumruk olabilmeliyiz. Bu mesajı verebilmek için fuara elimden gelen katkıyı gerçekleştirdim.

Bodrum Boat Show’da DTO Yönetim Kurulu’nun düzenlediği ödül töreninde ödül takdim ederek beni onore ettiler. Bunun bir başlangıç olduğunu görüyorum. Arzu ettiğim Bodrum Fuarı’nın bundan sonra diğer markaların, diğer fuarların, charter fuarlarının, imalatçıların birleşip uluslararası fuar haline gelmesini sağlamamızdır.”

“Markalaşma için sürdürülebilirlik gerek”

“Günümüzde en önemli, en ciddiye alınması gereken husus sürdürülebilirlik” diyen Begüm Doğulu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Marka değeri, sürdürülebilirlik olduğu takdirde olabiliyor. Yurt dışında özellikle Avrupa’ya gittiğimizde bir mağaza olsun, dükkan olsun kapısında değerini anlamamız için ‘since 1787 vs’ yazar. Bu; atadan, dededen geldiğini, bu ticaretin marka değeri olmanın uzun yılların emeği olduğunu gösteriyor. Yatçılıkta İtalyan markalarına yönelim var. Bir İtalyan markasına baktığınızda dedesi, büyük dedesi de bu işi yapıyormuş. Babadan oğula devrediyor. Bu demek ki sürdürülebilirlik çok önemli. ‘Bugün şu parayı kazandım, yarın ne olursa olsun’ düşüncesiyle bu ülkede devam edildiği sürece marka değeri yaratamayız. Bir işi para kazanılıyor diye herkes yapmaya başlarsa orda markalaşma olmaz. Ancak enflasyon olur, yozlaşma olur, kalite düşer.

Bakıyorum hiç alakasız sektörlerden sermaye sahibi insanlar geliyor; olabilir. Ticaret yapmak için bir işi bilmeniz gerekmez. Sermaye koyarsınız ama işi bilen insanları başına getirirsiniz. Kendiniz gelip de idare etmeye kalkmazsınız. Türk patron geliyor, ‘Sermaye koydum, ben şurayı bir kontrol edeyim’ diyor. Hayır, işi bilene ver. 2 sene sonra kapanıyor, o zaman yurt dışındaki güvenilirliğimiz azalıyor.

Bu işi meslek edinmiş, hayatını vermiş insanların yapması ve markalaşma ihtiyacı var bu ülkede. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. 35 yıldır yatçılık yapıyorum, ben de başka işlere geçmeyi, farklı yatırımlar yapmayı bilirdim ama bütün enerjimi buna verdim.”

“Denizcilik öğrencilerine istihdam sağlamamız lazım”

Kendisine yönelik eleştirileri de dile getiren Begüm Doğulu şöyle konuştu:

“İnsanlar bana ‘Begüm hanım yurt dışındaki bütün fuarlara sponsor oluyor, açılış kokteyllerini yapıyor, Türk olarak her yerde para harcıyor’ diyor. Bu ayıp mı, kötü mü? 56 yaşımı dolduruyorum. ‘Çoluğum çocuğum da yok, kazandığım parayla kendime bakarım’ demiyorum. Benim çoluğum çocuğum denizcilik fakültelerinde şu an okuyan 28 bin öğrenci. 14 tane denizcilik fakültesi, 50 denizcilik meslek lisesi, 7 tane de yüksekokul var. Bu çocuklar bu memleketin evladı, onlara istihdam sağlamamız lazım. Bunun için sürdürülebilir olmamız lazım. Onun için bu çocuklara farklı alanlarda iş temin edebilmek için entegre bir tesis kurdum.”

Mercedes Benz’in Türkiye temsilciliğini almasının sürdürülebilirliğin bir sonucu olduğunu vurgulayan Doğulu, “Adımı koydum bu işe. 35 senedir aynı isimle… Yurt dışında bu kadar başrolde olmak istememin sebebi, yurt dışındaki yatçılara ‘Bir Türk böyle de giyinir, lisanınızı da konuşur, sizinle aynı alanlarda bulunur, aynı bilgiye, kültüre sahiptir’ deyip ülkemi en iyi şekilde temsil etmek. Her yıl tekrarlaya tekrarlaya akıllarına Türkiye’yi, Türk kalitesini, Türklerin güvenilirliğini onlarla yaptığım her çalışmayla, her konuşmada, her katıldığım fuarda bir kere daha ispatladım. Ülkeme katma değer kattığıma inanıyorum. Kendimden ziyade ülkemizin markalaşması için mücadele ediyorum” dedi.

“Sektörün devlete izah edildiğine inanmıyorum”

STK’ların çok daha ciddi çalışması gerektiğinin altını çizen Begüm Yatch’ın CEO’su şöyle konuştu: “Bunun içine DTO’yu da katıyorum. Denizcilik nakliyeden, armatörlükten ibaret değil. Şu an DTO üyelerinin çoğu güneyde yatçılıkla, su sporları, dalış gibi faaliyetler gösteren firmalar ve acenteler. Bu kadar çok yatçılıkla ilgilenen firma varken devlete iyi izah edilmeli. Devlete hiçbir şekilde sektörün izah edildiğine inanmıyorum. 3-5 çabayla bir yere gelinmez. Okyanus kulaç atarak geçilmez. Burada devleti de suçlamayalım. Devlet bir mekanizmadır gidip doğru noktalara basmamız lazım. Yat Turizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı yapıyorum. Yatçılıkla ilgili enerjimi sonuna kadar ihtiyaçları izah etmekle geçiriyorum. Dernek olarak bakanlıkla ciddi bir çalışma yaparak yat charter lisansı denilen lisansın Türkiye’de yabancı bayraklı teknelerin ticari faaliyetlerini legalize edebilmek için çıkmasına ön ayak olduk. Devlet de bunu faaliyete geçirdi. Birçok meslektaşım bundan memnun olmadı. ‘Eskiden 300 yat geliyordu şimdi 100 tane geliyor. Begüm hanım bunu başımıza sardırdı’ dediler. Bireysel düşünerek bir yere varamayız. Devlet güçlü olursa vatandaşı da güçlü olur. Benim ülkeme haftalık kirası 2 milyon euro olan bir tekne gelecek. Tekne sahibi 2 milyon euro kira parası alıyor, broker 400 bin euro, yat sahibi de 1.6 milyon euro alıyor. Bu ülkede vergi yok, ödemiyorlar ama kendi ülkelerinde ödüyorlar. Benim ülkem 3600-4000 euro arası alıyordu. 4 bin euroya 2 milyon euro kazanacak, öyle mi? Ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak buna da göz yumarsam vatana ihanet ettim sayarım kendimi. Hakkı verilsin ülkenin. Bizde KDV alınmıyor. Bu tekneler diyor ki, ‘Yurt dışında lisans parası ödenmiyor. İyi de KDV ödüyor. İtalya’da bu yatlar yüzde 20, 400 bin euro KDV ödüyor charterı yaparken. Hem de charter başı. Benim ülkemde 150 bin euro ödüyorsa aylık 4 tane charter yapabilir. 8 milyon euro kazanabilir mesela.”

24 metrenin altındaki tekne ve yatlardan KDV alınmasına ilişkin olarak “Bu, yabancı bayraklı ticariler için” diyen Doğulu, “39 metrenin altı lisansa tabi değil. Ama üstü Turizm Bakanlığından lisans almak ve ilgili ödemeleri yapmak zorunda. 24 metre denilen ikinci eller. GİSBİR olsun, Yat İhracatçılar Birliği olsun devletle oturup Türk ticari yatlardan birçok vergiyi kaldırmaları lazım, teşvik etmek için. İmalatçı için KDV yüzde 1 olmalı” dedi.

“Türk yat kodu yok, nasıl Türk bayraklı yat inşa edeceksiniz?”

“Türk bayraklı teknelerde ben en son inşa ederken KDV’siz aldığımız, satın almasını yaptığımız malzemeleri sokamadık ülkeye, satın alamadık. Vergi memuru KDV muafiyetini verirken ‘limit geldi’ dedi. Adam bana ‘Yataklara, TV’ye KDV muafiyeti vermem. Yatak ve TV lüks’ dedi. Süper lüks yat yapıyoruz TV’siz mi olsun. Memur ‘bana ne’ diyor” ifadelerini kullanan Doğulu şöyle konuştu: “Bu, konuyu devlete izah edemeyenlerin hatası. Dünyada 2. olduk diyoruz da nasıl olduk. Biz tekne sayısı olarak 2. olduk. Yabancı geliyor, Cayman Adaları bayraklı yat yaptırıyor. Türkiye’de Türk yat kodu yok. Böyle bir ülkede Türk bayraklı yat nasıl inşa edeceksiniz? 20 tane muafiyet talebinde bulunduk devletten. Yatın inşasını, meşakkatini uzattı. Rina ile olan ilişkilerim birbirine girdi. Süre uzayınca daha çok para ödemek zorunda kaldım. Devlete niye izah edemiyorlar? STK başkanlarına soruyorum bunu. Yat kodun yok, yabancı bayraklı tekneleri yapabiliyorsun. Yabancı bayraklı oldukları için yurt dışından transit getirip malzemeleri koyuyorsun. Tasarımcı, mühendis, parçalar yabancı. Sen burada işçilikten kazanıyorsun. Türkiye’nin gururu bu değil. Türkiye’nin gururu denizcilikte pür-u pak kuralların olmasını sağlamaktır.”

Denizcilik Başkanlığı kurulması gerektiğini dile getiren Begüm Doğulu, “Denizle iş yapıyorsunuz. İşin içinde İçişleri, Turizm, Tarım, Çevre, Sağlık, Ulaştırma, Ticaret bakanlıkları var. 7 bakanlıkla nasıl başa çıkacaksınız? Yatta güvenlik gereği liman başkanı geldiğinde nerede bu ‘rescue bot’ diyor. Vergi dairesindeki memur ‘gereksiz’ diyor. Nereye gideyim bunun için?” eleştirisinde bulundu.

Yat kaptanlığının meslek olduğunun altını çizen Doğulu, “Her ehliyet alan yat kaptanı olamaz. Belli eğitimlerden geçmek gerekir. Bu kadar kolay tekne kullanabilme izni verilmesini doğru bulmuyorum. Bunun neticesini acı yaşıyoruz. Liman başkanlığı yazı kazalar peşinde koşmakla geçiriyor. Şuursuzca davranışlar sonunda insanlar yaralanıyor, ölüyor. Denizcilik Başkanlığı olmalı, denizciliğin bir patronu olmalı. Denizcilikte, yatçılıkta ya siyah ya beyaz kurallarımız olmalı” diye konuştu.

“Her firmaya stajyer bulundurma mecburiyeti getirmek için bakanlıkla görüşme halindeyiz”

Antalya’da sezon başı DÖDER’in kongresine katıldığını söyleyen Begüm Doğulu, öğrencilerin staj yeri bulma ve mezuniyet sonrası istihdamının önemine değinerek şunları söyledi: “Birçok farklı üniversiteye davet edildim. Ordu Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde konuşma yaptım. Atatürk, Bilkent, Boğaziçi, İTÜ ve Piri Reis (PRÜ) üniversitelerinden çocuklar konuşmaya çağırdı. Oralarda hayat tecrübelerimi paylaşarak hem kamuoyuna hem onlara mesajlar verdim.

DTO, ‘PRÜ’yü açtık, şu kadar öğrenci yetiştirdik, yetiştiriyoruz’ diyor. Bu kadar öğrencinin mezuniyeti esnasında yapması gereken mecburi stajları devletin denizcilikle iştigal eden firmalara kota olarak koyması için ne yaptın? Üniversiteyi açtı, çocuklar da geldi. Çocuklara istihdam sağlamak için ne yaptın? Mecburi stajlarını abi, abla diye gidip onun bunun eline yapışarak yapmaları ayıp değil mi?

Dernek olarak Bakan Ömer Bolat ile görüşme halindeyiz. Denizcilikle iştigal eden her firmanın cirosuna, hacmine, büyüklüğüne göre stajyer bulundurma mecburiyeti getirmek için… Ki bu çocuklar staj yapma imkanı bulsun. İşte budur hizmet. Üniversite açmak büyük hizmet ama istihdam da sağlayın.

Yatlarda alaylı olmayan yok. Yabancılar gelip Türk yatlarına binmekten imtina ediyor. Ama bu çocuklardan faydalanmıyorlar. Niye? Üniversite mezunu, yaz kış iş istiyor, SGK istiyor. İsteyecek. Bu çocuk kolay mı okudu? Eğitimini almış, kariyer yapmış. Bu çocuk seni utandırmaz. İstisnalar da kaideyi bozmaz.”

“Bakkal açmak acente açmaktan daha kolay”

Sektörü kontrol altına alacak Acente Yönetmeliğinin çıkmasını istediklerini belirten Doğulu şunları söyledi: “Bakkal açmak acente açmaktan daha kolay. Ülkenin yurt dışına açılan kapısıdır acente. Yat ve gemi acenteleri belli kriterlere girmeli. Durum kontrol edilemez durumda. İnanılmaz bir enflasyon var. Bir acentede bir sene kalan kişi ertesi sene acente açıyor.

TURSAB’da A-B-C grubu acenteler var. Kapsamlı bir turizm yapacaksan A grubu acente olacaksın diyor. Bunun gereklilikleri daha pahalı.

Acenteler ‘ölelim mi, iş yapmayalım mı’ diyor. Kardeşim cebinde paran yoksa niye acentelik yapıyorsun? Kapitalist bir düşünce diyorlar. Hayır, değil. Olması gereken bu. Vatandaşın bu davranışıyla devlet yönetilmemeli.

Göcek’te millet 50 bin liraya acente açmış. Yabancı vatandaşlara oturma izni alınmış. Nerede kaçak köçek insan varsa yatta çalışan gösterip oturma izni almışlar. Göç İdaresi ‘Ben yabancılara artık izin vermiyorum, bu acenteciler dolandırıcı’ diyor. Ben de acentecilerin içindeyim. Ben dolandırıcı mıyım? Devlet her 50 bin verene belge veriyor, yüzde 70’i dolandırıcılık yapıyor diye ben böyle mi anılmalıyım? Ben hayatımı adamışım. Bu ayıbı devlet durdurmalı.”

7DENİZ

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
22 Ekim 2025 – 13:32