ABD Silahlı Kuvvetlerinde 80’li yıllardan itibaren, kadın erkek eşitliği politikası sonucunda her üç kuvvete yoğun kadın personel alımı yapıldı. Bu durum, günümüze kadar artarak devam eden silahlı kuvvetlerde cinsel taciz sorununu ortaya çıkardı. 2011 yılında Newsweek dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, ABD Silahlı Kuvvetlerinde bir kadın personelin cinsel tacize uğrama olasılığı, silahlı bir çatışmada öldürülme olasılığından daha fazlaydı.
Nükleer denizaltıda cinsel taciz. Bu makaleyi yazmama neden, geçen hafta ABD Deniz Kuvvetleri Enstitüsü (USNI) internet portalında yer alan bir haber oldu. ABD’nin nükleer balistik füze denizaltılarından (SSBN) USS Wyoming’de gemi personelinden 12 kişi, gemide görev yapan asker bayan personeli duş kabinlerine yerleştirdikleri kameralar ile 10 ay boyunca gözetleyip, görüntülerini kaydetmişler ve bu görüntüleri gemide paylaşmışlar. Geçen haftaki yazımızda nükleer balistik füzeler taşıyan nükleer takatli denizaltıların stratejik ve hatta jeopolitik önemine vurgu yapmıştım. Dünyanın en gelişmiş nükleer denizaltı filosuna sahip ABD Donanmasının, tek başına pek çok ülkenin değil nüfusunu yok etmek, coğrafyasını değiştirebilecek termonükleer ateş gücüne sahip bir denizaltısındaki etik değerlerin durumu, görüldüğü üzere pek de iç açıcı değil. ABD Donanmasının en seçkin birliğinde görev yapmak üzere yetiştirilen gemi personelinin, kendi silah arkadaşlarına bu tip bir davranış sergilediği bir psikososyal ortamda, düşman ya da rakip statüsündeki ötekilere neler yapılabileceğini kestirmek pek de zor değil.
Tüm bu veriler bir araya geldiğinde zihinlerde İstanbul ve İzmir Askeri Casusluk davaları canlanıyor.
Anlatacağım…
ABD Silahlı Kuvvetlerinin Bozuk Sicili. 2012 yılında ABD Silahlı Kuvvetlerinde rapor edilen ve soruşturma yürütülen 3374 cinsel taciz vakası yaşandı. Bunlar sadece rapor edilen olayların sayısı. 2012 yılında yapılan bir ankete göre, silahlı kuvvetlerde 26 bin askeri personelin sözlü saldırıdan, tecavüze kadar değişik tarzda cinsel tacize uğradığı tahmin ediliyor. Böylece her gün 55 olay yaşanıyor. Tacizlerin çoğunluğunun rapor edilmeyişin ana nedeni olarak, korku ve intikam beklentisi gösteriliyor. Bu sayının azaltılması, Obama Hükümetinin en önemli önceliklerinden birisi haline geldi. Obama, mevcut önlemler yetmiyorsa, ek reformlara başvurarak bu suçu yok etmeyi hedeflemiş görünüyor.
ABD yakın tarihinde, 1991’de Deniz Kuvvetleri Tailhook; Kara Kuvvetleri 1996’da Aberdeen ve Hava Kuvvetleri 2003’de Hava Harp Okulu cinsel taciz skandallarıyla sarsıldı. New York Times dergisi, 2007 yılında yaptığı bir araştırmada, Irak’ta OIF (Irak’a Özgürlük Harekatında) savaşan Amerikalı kadın asker personelin yaşadığı travma sonrası stres sendromunun (PTSS) bir nedeni savaş ise, en az onun kadar önemli olan diğer bir nedenin cinsel taciz olduğunu ortaya çıkarmıştı. Savaşa katılan kadın personelin yüzde 15’i tecavüz dahil, değişik tipte cinsel travma yaşadıklarını belirtmişlerdi.
Artan tacizler bir liderlik sorunu. ABD Silahlı Kuvvetlerinde ve özellikle donanmada günümüzde de en büyük sorun, cinsel taciz olmaya devam ediyor. Tabi bu durum, liderlik ve yönetim zafiyeti gösterdikleri için gemi komutanlarının cezalandırılmalarına ve hatta görevden alınmalarına yol açabiliyor. Sadece 2013 yılında, 16 gemi komutanı çoğunluk cinsel taciz nedeniyle görevden alındı. Görevden almanın bir diğer nedeni de, karaya oturtma ya da başka gemi ile çatma yaşanmasında görülen kusurlardan kaynaklanıyor. Örneğin bu sene Şubat ayında, Samsun limanında Amerikan firkateyni USS Taylor’u karaya oturtan gemi komutanı derhal görevden alınmıştı.
ABD Donanmasında gemi sayısı 1916 yılından bu yana en düşük seviyeye gerilerken, görevden alınan komutan sayısı tüm zamanların rekorunu kırıyor. Sadece gemi komutanları değil, karadaki birlik komutanları ile gemilerin ikinci komutanları ve gemi kıdemli astsubayları da sık sık görevden alınanlar arasında. Son olarak donanmanın en seçkin birlikleri arasında yer alan Mavi Melekler (Blue Angels) hava akrobasi timi lideri ve yardımcı pilotları da cinsel taciz suçlamasıyla görevden alındı.
Kumpas Davalarda Kopya Senaryolar. Kumpas davalarla paralel yapı tarafından Türk Deniz Kuvvetlerinin her biri birbirinden temiz, namuslu ve onurlu amiral ve subaylarına alçakça iftiraları atanların, hazırladıkları gerçek dışı senaryolarda Amerikan donanmasında ve özellikle Amerikan Deniz Harp Okulu’nda geçmiş yıllarda gerçekten yaşanan cinsel taciz olaylarına benzer senaryoları sıralamış olmaları, senaryo yazarlarına –bugünün moda deyimi ile- bir üst akılın yol göstermiş olabileceğini düşündürüyor. Belki de kumpasçılara, Amerikan donanmasında yaşanıyorsa bu tip ahlaksızlıklar nasıl olsa Türk donanmasında da yaşanıyor olabilir diye yol gösterilmiş olabilir. Yanıldıkları en önemli husus, Türk denizcisinin sarsılmaz ve başkasıyla kıyaslanamaz üstün ahlak anlayışıdır. Kumpasçıların alçak iftiralarının nasıl yerlerde sürünüyor olduğunu görmek isteyenler, Askeri Casusluk Davalarının mahkeme tutanaklarına baksınlar. 52 yaşında bir kadının bekâret raporu sunması vicdanları kanatan bu adi senaryonun nasıl çöktüğünün açık bir kanıtı değil mi? Hal bu iken hala İstanbul Askeri Casusluk davasında 5 tutuklu bulunmakta. 43 subay/astsubay hakkında da tutuklama kararı mevcut ve üzerlerine atılan çirkin iftiralardan kurtulabilmek için Anayasa Mahkemesinin kararını beklemekteler!
Üst akılın yönlendirmeleri, Balyoz kumpasının düzmece belgelerinde de Türkçede hiç kullanılmayan deyimler ve kelimeler ile göze çarpmıştı. (Denize atmak deyimi yerine okyanusa atmak, ya da telsiz muhaberesi yerine radyo muhaberesi, vb. gibi) Paralel yapının tercümanları ve senaryo yazarları kendilerine o kadar güveniyorlardı ki, bunları bir elekten geçirmeye bile tenezzül etmemişlerdi.
Bugün kumpasçılar attıkları iftiraların çamurunda sürünüyorlar. Ancak unutulmamalıdır ki, Deniz Kuvvetlerinin tertemiz personeli için uydurdukları akıl almaz ahlak dışı senaryolarla iftiralar sonucu kıyılan hayatlar ve çekilen acılar, bahriyeyi geleceğe daha da güçlü hazırlayacaktır. Onlar meslektaşlarına karşı işledikleri ağır ihanet suçunun bedelini er veya geç öderken, Bahriye bu ihanetten mutlaka, ama mutlaka ders çıkaracaktır. Denizin pislik tutmayacağını ve denizde iftiraların yüzemeyeceğini, kumpası kuranlar kadar, kumpasa sessiz kalan yetkililer de öğrenmelidir. İmzasız iftira mektuplarına dört elle sarılan sözde komutanlar, vicdanları ile baş başa kaldıklarında, ruhlarını huzura kavuşturacak tek şey, bu gerçeği öğrenmeleri ve bahriyenin bugünü ve geçmişinden özür dilemeleridir. Yoksa onlar salt gerçeğe dayanan yarım asırlık silah arkadaşlığını ve muazzam bir kurumsal kültürü iftiralara kurban etmenin vicdan azabını çekmeye devam edeceklerdir.
Cem Gürdeniz