“Türk denizciliğinin, uluslararası arenada rekabet edebilecek koşullara sahip olmadan, neleri başarabileceğini nasıl göreceğiz” diyen Türk Armatörler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Ergenç, sektöre dair önemli açıklamalarda bulundu. Ergenç ile küresel ekonomik dalgalanmaların sektöre yansımasından Türk denizciliğinin küresel denizcilik ekosistemine nasıl entegre olacağına, yeni yürürlüğe giren yasalardan Türk denizciliğin yeşil dönüşüme ne derece hazır olduğuna kadar pek çok konuyu masaya yatırdık.
Başkanlık sürecinde üçüncü döneme geçtiniz… Sohbetimize bu durumu değerlendirerek başlayalım mı?
Üçüncü dönemimdeyim ancak esasen iki dönem diye yola çıkmıştım. Gelecek dönem, mutlaka aramızdan bir arkadaşımızın başkan adayı olacağı yönündeki kanaatim sebebiyle bir dönem daha devam etme kararı aldığımı söyleyebilirim. Bunu bir bayrak yarışı gibi görmek lazım. Zamanı geldiğinde diğer arkadaşların önünü açmak gerekli. Bu süreçlere, gençleri entegre etmek önemli. Cihan Ergenç, önümüzdeki dönemler başkan olmayacaktır ama bu yapının içerisinde yer almaya devam edecektir. Hepimizin ana gayesi sektöre hizmet etmek. Bugün, bu görevlerde bizler yer alırız, yarınlarda bayrağı yeni arkadaşlarımıza devrederiz. Önemli olan ülke menfaatleri ile sektör menfaatlerinin aynı çizgide devam etmesidir.
Gelelim küresel ekonomik dalgalanmalar ve jeopolitik krizlerin Türk armatörlerine olan etkisine…
Küresel ekonomik dalgalanma ve jeopolitik krizlerde Türk armatörleri olarak çok ciddi bir kriz yaşamadık. Evet piyasalar aşağıya çekildi. Eski gelirler azaldı vs. ama denizcilikte büyük bir kriz doğurmadı. Küçük tonaj, bölgesel savaşların yarattığı ekonomik durum ve uygulanan ambargolardan çok daha fazla etkilendi. Ancak büyük tonajlarda, öyle bir piyasa oluşmadı. Bu yılın son çeyreğinde, bölgesel savaşların biteceği yönünde bir ümidim var. Eğer, bu durum gerçekleşirse küçük tonajlardaki piyasaların da toparlanacağını düşünüyorum. Savaş sonrasında piyasaların ne kadar bir sürede hangi ivmeyle toparlanacağını hep birlikte göreceğiz. Diğer taraftan küçük tonaj sahibi armatörlere, bakanlık bünyesinde yeni inşa teşvikleri verilmeye devam ediyor. Global ekonomiye gelince, iş bambaşka boyutlarda. Global ekonomide geriye doğru gidiş sürüyor. %5’lerin üstüne çıkan tarihi büyümelerden %2’lerin altına doğru düşen ekonomik bir küçülme var. Jeopolitik riskler had safhada. Bu da belirsizlikleri, farklı senaryoları, başka bir noktaya taşıdı. Tabii dünyada; Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail-Filistin çatışmaları, İran, Suriye meseleleri, diğer taraftan Trump’ın yeniden başkan seçilmesi gibi gelişmeler, jeopolitik belirsizliğin artarak devam etmesini beraberinde getiriyor. Farklı bir tabirle cin şişeden çıktı ve nereye gideceği de belli değil. Jeopolitik gelişmelerin yarattığı belirsizliğin yanında ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama sezonsal düzensizlikler yaratmakta. Bu durum ne kadar daha devam edecek ve nasıl ilerleyecek asıl sorular bunlar. Umarım dünya liderleri, doğru politikalarla yaşanan bu süreci tez zamanda iyiye doğru çevirmeyi başarırlar.
2581 Deniz Ticaret Filosunun Geliştirilmesi ve Gemi İnşa Tesislerinin Teşviki Hakkında Kanun, sektörü nasıl etkiledi?
Denizcilik sektörü için 2581 no’lu bu kanun gerçekten miladi bir karar. Sektörün paydaşları ve ekosistemin sağlığı için tonaj vergisi doğru bir iş. Artılarını, eksilerini elbet tartışabiliriz ama bizim rotamız dünya nereye gidiyorsa oraya doğru gitmek olmalıdır. Tonaj vergi sistemimizin, dünyanın 25 yıldır kullandığı hatta daha fazla süredir kullananlarda var, dünyayla yarışabilir hale gelmesi çok önemli. Türkiye’nin bugünkü konumunda bütün bunları aşabilmesi için mutlaka ve mutlaka etkili ve yetkili bir Denizcilik Bakanlığı kurulmalı, var olan sorunlar bir denizci gözüyle çözüme kavuşturulmalı. Denizcilik Bakanlığı kurulmadan, belirli sorunların çözüme kavuşması son derece düşük. Sorunlarımızın çözümü için çok çaba harcıyoruz ve nihayetinde çabalarımızın arzu ettiğimiz sonuçları doğurmaması, açıkçası motivasyonumuzu da düşürüyor. Öncelikle ülkemizin menfaatlerini gözeterek gerekli tedbirlerin alınması, ardından sektörün menfaati doğrultusunda uygulamaya geçmek istediğimiz bir sürü proje var. Türk denizciliği, uluslararası koşullarda rekabet edebilecek koşullara sahip olmadan, neleri başarabileceğini nasıl göreceğiz? Tüm bunların neticesinde vardığımız bir nokta var. O da uluslararası bazda serbest rekabet koşullarının sağlanması.
Filo yenilemesi ve hurda teşviki konusuna sektörün bakışını değerlendirir misiniz?
Filo yenilemesi ve hurda teşviki konusunda aslında bir tane sorunumuz yok. Yakın gelecekte oranlar artırıldı ve bildiğim kadarıyla 3-4 projeye de onay verildi. Ben başından beri bu projeleri, doğru buluyorum, başarılı görüyorum ve destekliyorum. Umarım ki bu gelecek yıllarda da devam eder. Dünyanın nereye gittiğini, Birleşmiş Milletler’in, IMO’nun hangi rotaları çizdiğini görmek lazım. Global dengeler var. Paris Anlaşması ve bu anlaşmanın yarattığı ekonomik savaşlar yaşanıyor. Malum Trump çekildi. Rusya zaten karışmıyorum dedi. Çin’de karşı. Burada global bir rota çizilmesi lazım. Avrupa Birliği bundan yararlanarak gemilerini, filolarını yenileyecek, denizciliği alternatif yakıtlara kanalize edecek gibi görünüyor. Ancak bu yapının doğru işleyebilmesi için IMO’nun Birleşmiş Milletler öncülüğünde ilerlemeli. Diğer türlü tehlikeli bir yapıya da bürünebilir. Ülkemiz bazında konuşmak gerekirse, denizciliğin devlet politikası olarak, eşit rekabet koşulları çerçevesinde dünyayla yarışabilir olur. Rusya, Amerika, Avrupa Birliği, Yunanistan bile yeniden bir şeyler yapıyor. Hindistan 3-4 milyar dolar tersanelere destek veriyor. Çin zaten eskiden beri veriyor. Bizde teşviği bırak önümüzdeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Öncelik; eşit rekabet koşullarının sağlanması. Teşviki, ileride ekonomik şartlar oluştuğu, fon yaratıldığı zaman yani sırası geldiğinde talep ederiz ama bunları aşmadan oralara gelemeyiz. Diğer engeller kalksa Türk denizciliği de ciddi atılımlar atılabilir; ilave fonlar, ilave kaynaklar yaratılabilir. O ekosistem kendiliğinden çözülmeye doğru gider. Aslında bunlar olmadan diğerlerinin oluşmasının önü kapanıyor. Farklı bir ifadeyle ana problemi çözmeden diğerlerini çözemezsiniz.
Alternatif yakıtlar bu yenilemede hayata geçirilebilir mi?
Teşvik paketinin içinde alternatif yeni yakıtlar, temiz yakıtlar, enerji verimliliği, yazılımlar RND’ler, karbon ayak izi, bunları yapana da ölçüsü oranında destek yatırım indirimi gibi finansal kolaylıklar var. Bunlar yol haritasının parçaları. Regülasyonlar herkesi etkiliyor. Türkiye’ye, Avrupa Birliği’ne yakın olduğu için birebir daha çok iş yapıyoruz. Esas konu Türk denizciliğinin know-how’ı. Bunu seminerlerle, toplantılarla yukarı çekmeye çalışıyoruz. Bazı kosterlerin standartlarını yükseltmesi lazım. Bazı armatörlerin kendi yönetim kapasitelerini yukarı çekmeleri gerekli. Kendimizi eğitmemiz önemli. Benim de eksiğim var. Küçük armatörler hepsi yavaş yavaş işin en ince ayrıntısına kadar giriyorlar. Ben haftada 2-3 defa danışmanlık da yapıyorum. Bazı armatörler son 5-6 yılda tonaj büyütüyor, uluslararası sulara giriyor. Sadece koster olarak kalmamak lazım. Tünelin ucunda ışığı nerede görüyorsan oraya yatırım yapacaksın. Değişime ayak uydurmak önemli. Bilgisiz hiçbir şey olamaz. Önce bilgi. Bu da sadece eğitim, diploma değil. Her gün kendimizi eğitmeli, kendimizi yukarı çekmeliyiz. Ancak bu şekilde bizden ileri seviyedekilerle aramızdaki mesafeleri kapatabiliriz. Ülkene gerçek anlamda hizmet etmekte bu değil mi! Kendini geliştirir, üretken olur, yarattığın ekosistem sağlıklı bir şekilde ilerlerse ülkene faydan dokunmuş olur. Artık Türk armatörü de değişiyor. Tabii Türk Armatörler Birliği de değişiyor ve gelişiyor.
Sicil teşvik sistemleri ve vergi rejimi uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin sicil teşvik sistemleri ve vergi rejiminde şu an için bir sorun yok ama her an sorun yaşayabiliriz. Burada aslında işin vergisel boyutunu kabul ediyoruz fakat bunun bazı teknik şartları var. Aynı vergiyi yine ödeyelim. Zaten Cumhurbaşkanımıza gittiğimiz zaman da dedi ‘tonaj vergi sistemi konusunda son sözü ben söyleyeceğim’. Bu işin bir hukuki statüsünün, yol haritasının tanınması lazım. Burada bir ekosistem oluşturulması gerekli. 40’a yakın ülke bu sistem üzerinde ilerliyor. Bizim de başka alternatifimiz yok. Türk denizciliğinin gücü katlanarak artabilir de. Kanuni bir güvence ortamı yaratılsın, bunun bedelleri neyse söylensin. Bu koşullarda Avrupa Birliği’nin en ağır tonaj vergisine dahi razıyız. Bakın yabancılar diyor ki gel benim ülkemde bizim tonaj vergisinden yararlan ama tek şartım şirketini Türkiye’de kapat ve burada aç. Bütün dünya bu yolu izliyor. Bizde böyle yapalım. Dünya standartlarını yakalayalım, personelimizden eğitimimize, sistemimizden hukukumuza kadar. Bakın bunun yılda 2 milyar dolarlık ilave istihdamı, dolaylı vergisi, ekonomiye yansıması var. En değerlisi de know-how’ı. Bizler 10 sene önceki yerimizde miyiz? Önemli olan 10 sene sonra nerede olacağımız. Günümüzün en değerli argümanı bilgidir, birikimdir.
Peki, sizce Türk denizciliği yeşil dönüşüme hazır mı?
Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik konusunda dünya hazır değil, doğal olarak Türkiye’nin hazır olması da mümkün değil. Denizcilik, uluslararası kanunlarla kurallarla sevk edilen ve yönetilen tek sektör. Bu durumda olan başka bir sektör yok. Denizcilikte uluslararası rekabet koşulları standartlarına her açıdan uymak mecburiyetindeyiz. Şu açılardan bakarsak: IMO’nun da ne yapacağını bilmediği ortada. En başta geleceğin temiz enerjisi ne? Dünya denizciliğinin rotası nasıl? IMO ayrı yolda Avrupa Birliği ayrı yolda. Okuduğum makalelere göre 14 farklı enerji çeşidi var. Bunlar alternatif temiz enerjiler ama hiçbiri geleceğin yakıtı değil. Bunları kullanmak, üretmek, yaymak mümkün görünmüyor. Şu an görünen petrol ve türevlerine mecbur olduğumuz. En yüksek alternatif bir ihtimal nükleer enerji gibi duruyor. Ama bu ne zaman olası olur kimse bilmiyor. Bu alanlarda birçok şirket yüksek fonlarla Ar-Ge çalışmaları yürütüyor. Biyoyakıt konusunda Türkiye’de de ilgi var. Enerji verimliliği konusu 2010’larda gündeme gelmeye başladı. 2020’de tabiri caizse kükürtle nişanlandık, düğünümüz de 2030’dan önce belli olmayacak. İşin özü geleceğin yakıtının ne olacağını şu an için bilmiyoruz. Bu alanda bizim de yaptığımız çalışmalar var ve bir noktaya geldik. Karbon yakalama sistemi üzerinde çalışıyoruz. Zor bir proje. Başarı oranı düşükte olsa ışık görüyoruz. Bir grup armatör olarak bu işe destek veriyoruz. Eğer başarılı olursak savunma sanayi hariç son yılların en büyük başarısı olacaktır. Türk denizciliği dünyada öyle bir yere geldi ki, takip eden değil takip edilen olma yoluna girdik. Türk denizciliği yeni çözümler bularak daha da ileriye gidip dünyada öncü olmalı.
Denizcilikteki uluslararası standartlar Türkiye’de uygulanıyor mu?
Türk Armatörler Birliği adına şunları açıkça söyleyebilirim; personel ile yaşadığımız hukuk ve mahkeme davaları ve yine personelle ilgili konularda uluslararası standartlar oluşmadan, SGK konusunda yaşanan sorunlarımızı çözmeden, rekabetin önündeki engelleri kaldırmadan sektördeki problemler her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Böyle devam ederse gelecekte daha da kötü olacak gibi. Denizcilikten uzaklaşarak ne tecrübe kazanabiliriz ne de denizci personel yetiştirebiliriz. Türkiye’de 60’ın üstünde personel yönetim firması var. Biz diyoruz ki onlar farklı biz farklı olmayalım. Denizcilik uluslararası bir sektör, kuralı kaidesi, nizamı belli. Buradaki sıkıntıyı çözmeliyiz. Bu personel yönetim firmaları sıkı kural ve kaidelere tabi tutulmalılar. Devletin bu firmalar için hazırlayacağı yönetmeliklerle bir çeki düzen vermesi gerekir. Biz Armatörler Birliği olarak, milliyetçi bir ruhla bu konularda çalışmaya ve destek vermeye gönüllüyüz. Kısaca Türk denizciliğini, dünya denizciliği ekosistemine her açıdan entegre etmeliyiz. En başta bunu yapmalıyız. Eğitimiyle, vergisiyle, kanunuyla, cezasıyla dünyaya entegre olalım.
Otomasyon ve dijitalleşme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bugünkü teknolojinin nimetlerinden yararlanma konusunda açığız. Yapay zeka daha farklı bir konu ve bu bir süreç. Hem kendinizi hem de ekibinizi eğitmeniz lazım. Dünya henüz yapay zekaya hazır değil. Türk Armatörler Birliği’nin yaptığı partnerlik anlaşmalarını incelediğimizde dünyadaki armatörlerin bile önünde olduğumuzu görüyoruz. Uluslararası toplantılarda da bunu görüyoruz. Armatörler enerji verimliliği için mutlaka ve mutlaka iyi bir yazılım kullansınlar. Arkasından yapay zeka geliyor. Dünya değişiyor, trendler değişiyor. Biz de değişerek devam edeceğiz.
Türk sahipli armatörlerin sektördeki konumu hakkında neler söylersiniz?
Türk sahipli armatörlerin kapasiteleri son bir yıldır yaklaşık 52-53 milyonda DWT civarlarından devam ediyor. 2015’lerde 15 milyon DWT olan Türk bayraklı gemiler, bugün 6 milyonlarda. Toplam Türk sahipli gemiler 53 milyonlara geldi. Burada bir şeyler eksik gidiyor. Bu işin önünü nasıl açarız ona bakmamız lazım. Denizcilik bakanlığı bu işin olmazsa olmazıdır. Gerçekten ekonomik büyüklük olarak da yeterli seviyeye geldik ve önümüzde açık. Türkiye halen 53 milyon, Yunanistan 400 milyon DWT’de. Bunun ekosistemini düşünün. Uluslararası alanda rekabet koşullarında Denizcilik Bakanlığı olursa biz de üstümüze düşen ne varsa yapmaya hazırız zaten. Zamanı geldi artık, bu koşulların doğru bir stratejiyle uygulayarak önünün açılması önemli. Eğer bu şekilde önümüz açılırsa 100 milyon DWT’ye çıkarız. Türkiye’deki ekonomik büyüklüğümüzü 2 katına çıkartırız. Bilgimiz artarak devam eder. İstanbul’u dünya denizcilik merkezleri arasında ilk üçe alırız. Er ya da geç bunu başarırız.
Son olarak neler eklemek istersiniz…
Türk Armatörler Birliği Başkanlığındaki sürem boyunca ülkem ve sektörüm için yapmayacağım hiçbir fedakarlık yok. Türk denizciliğinin yol haritasını bir an önce çıkarmalı ve bu rota doğrultusunda durmadan çalışmalıyız. Ayrıca unutmamalıyız ki gençler ülkemizin geleceğidir. Sektörümüzü de gelecek nesillere emanet edeceğiz. Tıpkı ülkemizi emanet edeceğimiz gibi. Gençleri, sektörümüze entegre etmeli, bilgilerimizi onlarla paylaşmalıyız. Eğitim sistemimizde ezber temelinden çıkmalı, uygulamalı güncel eğitim içeriğine yönelmeliyiz. Gençlerimize, her platformlarda destek vereceğimizi bilsinler.
7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
4 Eylül 2025 – 15:35