Kiryakos Miçotakis Hükümeti’nin işbaşına gelmesinden sonra, Türk ve Yunan ilişkileri özellikle 2022 yılında daha da kötü seyreder bir görüntü vermiştir.
Bu gerçek, başta Ege sorunları olmak üzere diğer sorunları fazlasıyla körüklemekte, neredeyse sınırlı silahlı çatışmaya evrilebilecek noktadır.
Üyesi olduğu Avrupa Birliği, yakın ilişki içerisinde bulunduğu Fransa ve bir eyaleti olduğu izlenimi verdiği ABD’den, siyasi söylem ve askeri eylemlerle destek bulması, komşuyu her geçen gün pervasızlaştırmaktadır.
Günümüzde; GASA (Gayri Askeri Statüdeki Adalar)’ları silahlandırması, adaları işgal etmesi ve karasularını 6 milin üzerine çıkarma isteği, açıktan açığa almış oldukları desteğin sonucudur.
Esasen mevcut durumun temelinde yatan gerçek, ekonomik ağırlıklı olmakla beraber fiili durumu hukukileştirme arzusudur.
Türklerin denizlerle ilgili bağını hem güvenlik ve hem de ekonomik bağlamda kopartmayı amaçlayan bu adımlar, müttefiklik ve komşuluk ilişkilerine zarar vermektedir.
Taktik ve operatif sahada tek başına hareket edemeyeceği ve kuvvet karşısında dize geleceği bilincinde olan Yunanistan’ın maksimalist hedeflere 3. ülke ve kuruluşlar nezdinde ulaşma çabası mümkün değildir.
İki ülke arasında sürdürülmekte olan “İstikşafi” ve “Ayrıştırma Usulleri” görüşmelerinde, Yunan makamlarının isteksizliği ve görüşmelerin bu yıl da neticelenmemesi, gelinen son durumdur.
Tarihte örneğine sıkça rastladığımız gibi masanın diğer tarafı bir kez daha boş bırakılmıştır.
İki ülkenin çok yönlü anlaşmalara dayanan işbirliğine girmesi, beraberinde bir yumuşama getirebileceği gibi NATO’nun güney kanadının az da olsa nefes almasını sağlayacaktır.
Hiç şüphesiz ki; Ukrayna Savaşı nedeniyle NATO, Türk Yunan ilişkilerinin bugünkü durumundan endişe etmektedir.
İki hasım devlet tarafından yaratılacak silahlı bir çatışma, NATO’yu yeni bir kimlik arayışına ve hatta bölünmeye bile götürebilecektir.
Müttefiklerin ikircilikli ve taraflı davranışları, Türklerin büyük bir çoğunluğunu zaten NATO konusunda olumsuz düşüncelere sevk etmektedir.
Batı Dünyası tarafından Ukrayna’nın yalnız bırakılması, bu olumsuz yargıyı daha da pekiştirmektedir.
Meşru savunma çerçevesinde merkezi hükümetlerin yetersizliği ve etkisizliği nedeniyle Suriye ve Irak’ta gerçekleştirmiş olduğu harekatlarda, Türkiye’nin gücünün bir kısmını Batı’ya kaydırması, istenmeyen ortamın yaratılmasına ivme kazandıracaktır.
Dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı ve ulusal ilgi, hak ve çıkarlarının korunması ve kollanması çerçevesinde barış döneminde konuşlanmasını tamamlamış Türk Silahlı Kuvvetleri ve iç cepheyi de güvenlik içerisinde tutabilecek jandarma ve polis gücü vardır.
Türkiye’nin; 1980’li yıllardan beri yurt dışından önemli destek bulan PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ/IŞİD benzeri terör örgütlerine karşı sürdürmüş olduğu mücadelede elde etmiş olduğu deneyim ve kazanımlar dikkate değerdir.
Türkiye’nin en önemli kuvvet çarpanı tarihten gelen genetik kodlarının bir yansıması olan “Savaşma Azim ve Kararlılığı” ile “Vatan Sağolsun” düşüncesini, insanının iliklerine kadar içselleştirmesidir.
Bu eksende taraf olan sadece er kişi değil, ana, bacı ve eşler dahil hatun kişilerde yer almaktadır.
Tarih ışığında sembolleşmiş olan onca kadınımızdan ilham alındığı gerçeğinin, dünya tarafından da bilinmesi gerekir.
Türk Kadını; önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığı güç ve kuvvetle, “Vatan ve Ulus Bütünlüğü” zemininde her ortam ve şartta özgün iradesini her daim ortaya koyabilecek bir yapıya bugün de sahiptir.
Harp silah, araç ve gereçleri’nde her geçen gün yerlileştirme oranlarının artırılmasıyla olumlu ve başarı ile sonlandırılan projeler, savaş yeteneğine de ilave katkılar sağlamaktadır.
Son MGK toplantısı kararlarında; Yunanistan’ın emrivakilerine 1yalnızca GASA’ların vurgulanması, Yunan siyaset ve askeri makamlarının başka arayışlara tekraren girmesini cesaretlendirecek niteliktedir.
“Tanrı ayrıntılardadır” deyişinden hareketle; önümüzdeki MGK toplantısının gündem maddesi mi!..
Tüm yönleriyle; sadece ve sadece “YUNANİSTAN…” olmalıdır.
Son sözse; “Çözüm mü, dinazorlaşmış yöntemlerde değildir.”
İsmet Hergünşen
1Türkiye’nin uzlaşmacı ve samimi yaklaşımı ile çözüm odaklı diyalog tekliflerine kayıtsız kalan Yunanistan’dan gayri askerî statüdeki adaların silahlandırılması başta olmak üzere uluslarası hukuku ve antlaşmaları ihlal eden faaliyetlerine bir an evvel son vermesini beklediğimiz kuvvetle vurgulanmıştır.