14 HAZİRAN 2021 NATO ZİRVESİ VE YENİ İSTİKRARSIZLIKLARA HAZIRLIK

14 Haziran 2021 tarihinde Brüksel’de NATO, 29. Zirvesini yapacak. Devlet Başkanları ve Başbakanlar seviyesinde temsil edilecek 30 ülke bir araya gelecek. Zirveler sonuçları itibarıyla iki perspektif sunuyor. Birincisi NATO’nun geleceğini şekillendiriyor. Diğeri de güncel gelişmelere yönelik stratejik ve operatif kararların alınmasını sağlıyor. Zirveden bir gün önce de ABD ve Türkiye Devlet Başkanları, Biden döneminde ilk kez ikili görüşme gerçekleştirecek.

NATO’NUN ZOR YILLARI

NATO’nun son zirvesi 2018 yazında Brüksel’de yapılmıştı. Bu zirvede öne çıkan kararlar NATO kuvvetlerinin hazırlık seviyesinin yükseltilmesi; külfet paylaşımının daha adil bir formatta gerçekleşmesi; Rusya ile diyalog devam ederken caydırıcılığın artırılmasıydı. Zirve başarılı geçse de, sonrasında yaşananlar Soğuk Savaş sonrası NATO’nun en dağınık ve sorunlu dönemine damga vurdu. ABD eski Başkanı Trump’ın NATO’yu dışlayan tutumu; Fransa Başkanı Macron’un NATO için beyin ölümü gerçekleşti şeklindeki değerlendirmeleri; COVİD 19 pandemisi; Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye’de ABD ve AB vizyonu dışında politika izlemesi NATO’da dikkat çeken gelişmeler oldu.

NATO GELECEĞİNİ ARIYOR

Bu yaşananlar 4 Aralık 2019 NATO Liderler Zirvesinde ittifakın stratejik ve siyasi rolünün güçlendirilmesine yönelik bir değerlendirme çalışmasının başlatılmasını tetikledi. ‘’NATO 2030: Yeni bir çağ için Birliktelik’’ başlıklı rapor, 2021 yılı başında yayınlandı. Üç bölümden oluşan raporun birinci bölümü NATO’nun 2030 vizyonunun genel çerçevesini çizerken, ikinci bölüm bugünün ve geleceğin eğilimleri hakkında değerlendirmeler sunuyor. Üçüncü bölümde çalışma grubu tarafından daha güçlü ve etkin NATO için öneriler sıralanıyor. Bunların arasında yeni stratejik konsept hazırlanması, Rusya ve Çin’e yönelik caydırıcı öneriler, NATO-AB ilişkilerinin geliştirilmesi ve NATO karar alma sürecinin iyileştirilmesi teklifleri yer alıyor. Neticede bu belge NATO’nun sadece askeri değil siyasi rolünün de artırılmasına yönelik bir vizyon belgesi olarak karşımıza çıkıyor.

RUSYA’NIN KIŞKIRTMASI

Diğer yandan 2019 Londra Liderler zirvesinden sonra NATO’nun askeri alanda Rusya’yı son derece kışkırtan tırmandırıcı bir tutumla askeri tedbirler aldığını gördük. 2020 Mart’ından sonra pandeminin genişlemesi başlangıçta bir duraksamaya neden olsa da 2020 sonbaharından itibaren NATO eski temposuna geri döndü. Eski tempodan kastım Rusya’nın Kırım müdahalesi sonrası NATO’nun uyguladığı yüksek hazırlık durumu ve faaliyet yüzdeleridir. Örneğin 2014 sonrası Rusya hava sahasında NATO/ABD bombardıman uçaklarının karakol frekansı, Rusya Savunma Bakanı Shoigu’ya göre 14 kez artış gösterdi. Rusya’nın kara ve deniz sınırlarına yakın alanlarda icra edilen NATO Tatbikatlarının sayısı son yıllarda yüzde 150 artış gösterdi. Bu kışkırtmaların en somut sonucu ABD Savunma Bütçesindeki artış ve askeri endüstriyel yapının bu artıştan nemalanması oldu. Rusya’nın Kırım müdahalesi ABD silah endüstrisine büyük katkı sağladı.

BİDEN DÖNEMİ VE ARTACAK KIŞKIRTMALAR

2021 Ocak ayından itibaren ABD’de Biden yönetiminin iktidara gelmesiyle NATO’nun yıldızı yeniden parladı. Başta Norveç, Polonya ve Romanya’nın Kuzey Denizi- Baltık-Karadeniz ekseninde geçmiş dönemlerde görülmeyen yüksek tempolu kışkırtıcı faaliyetlere ev sahipliği yaptığı görüldü. Bu dönemde Karadeniz’de ABD’ye ait stratejik B1B bombardıman uçakları devriye görevi yaparken Türk uçakları da koruma sağladı. Benzer şekilde NATO deniz gücü varlığı Karadeniz’de Montreux kısıtlamalarına uyulmasına rağmen, geçmiş dönemlerde kıyaslanmayacak şekilde artış gösterdi. Türkiye bu tatbikatların hiçbirine ev sahipliği yapmasa da hemen hemen hepsine aktif katılım sağladı. Geçen ay başlayan ve halen devam eden ABD’nin soğuk savaş sonrası en büyük müşterek tatbikatı olan Defender Europe-21’e 40,000 asker katılıyor. NATO’nun tüm olanak ve yetenekleri bu tatbikatta kullanılıyor. Türkiye de bu tatbikatın değişik safhalarına NATO çatısı altında değişik safhalarda destek sağlıyor. Bu tatbikat stratejik birliklerin ABD’den Avrupa cephesine deniz ve hava köprüsü ile kriz ve savaş zamanı intikal ettirilmesini deniyor. Bu çerçevede tatbikatın en önemli ülkelerinden birisi Yunanistan oldu. Geçmiş dönemlerde ABD karşıtlığı ile öne çıkan Yunanistan, son 3 yılda ciddi bir rota değişikliğine gitti. 2018 sonrası Türkiye ile Doğu Akdeniz ve Ege kaynaklı gerilimleri kullanan ABD ile yeni Savunma İşbirliği Anlaşması imzaladı. Başta Suda/Girit ve Dedeağaç olmak üzere 22 liman ve üssünü Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına tahsis etti.

NATO ALEYHİNE DEĞİŞEN JEOPOLİTİK İKLİM

İşte NATO’nun 14 Haziran 2021 Brüksel Zirvesi böylesine bir iklimde gerçekleşiyor. İklimin jeopolitik boyutu tüm aktörler için çok kritik. Dünya batı merkezli olmaktan çıktı. Çin, Hindistan ve Rusya’nın yeni güç merkezleri olarak 500 yıllık batı hegemonyasına yeni bir denge sağladığı artık bir olgu. NATO Genel Sekreterinin 29. Zirve gündemine yönelik yaptığı açıklama bu iklime NATO’nun ne şekilde adapte edileceğinin de ip uçlarını veriyor. Genel Sekreterin gündeminde kendi ifadesiyle bugünün ve yarının meydan okumaları; Rusya’nın Saldırgan Tutumu, Çin’in Yükselişi, Terör, Siber Saldırı ve Engelleyici Yeni Teknolojik Tehditler ile İklim Değişikliği var.

BİDEN VE TRUMAN BENZERLİĞİ

ABD’de Ocak 2021 sonrası güçlenen küresel müdahaleci, neocon yaklaşımın ağırlığı ve etkinliği göz önüne alınırsa, bu zirvede Biden’ın yaratacağı olası baskının 76 yıl önce Yalta’daki Roosevelt’den ziyade, Potsdam’daki Truman’ın tutumuna benzeyeceğini söyleyebiliriz. Truman Potsdam’da Stalin’in kulağına eğilerek ‘’bombayı yaptık’’ demişti. Zirveden birkaç gün sonra Truman, Japonya’nın teslim olacağını bildiği halde, Hiroşima ve Nagazaki’ye nükleer bomba atılmasına onay vermişti.

ABD DAYATMALARI DEVAM EDECEK

Bu zirvenin ABD’nin Avrupa’ya açık dayatması şeklinde geçeceğini söyleyebilirim. ABD ve AB tarafından uygulanan yaptırım ve ambargoların gölgesinde Rusya’nın Polonya, Romanya ve Yunanistan öne çıkarılarak NATO olanakları ve konuşlanması kullanılarak çevrelenmesinin yoğunluğu artacaktır. Özellikle Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği, Rusya’nın sinir uçlarıyla oynayacak şekilde kışkırtılacaktır. Son zamanlarda yaşanan olaylar çerçevesinde Beyaz Rusya’nın daha yoğun baskılara ve yaptırımlara maruz kalacağı göz önünde tutularak, Lukashenko rejiminin sonlandırılmasına yönelik faaliyetler artacaktır. Rusya haricinde Ukrayna’yı çevreleyen ülkelerin Beyaz Rusya, Polonya ve Romanya olduğu göz önüne alınırsa bu ülkenin batı blokuna geçmesinin ne denli önemli olduğu ortaya çıkar. O nedenle gerek Romanya gerekse Polonya’nın yeni dönemde NATO ve ABD’nin gözdeleri olmaya devam edecek olmaları sürpriz değildir. ABD, zirve sırasında devam eden Defender Europe 21 Tatbikatı ile Avrupa’ya şu mesajı vermektedir: ‘’Ben olmasam Avrupa’yı Rusya’nın saldırganlığından koruyamazsınız. Sizi koruyacak tümenleri, tankları Atlantik ötesinden ben getiriyorum.’’ Bunu yaparken bir yandan da Rusya’yı yeni kışkırtmalar üzerinden tahrik ediyor ve kontrollü tırmanma sağlıyor.

YENİ İSTİKRARSIZLIKLARA DAVETİYE

1990 yılından bu yana dalga dalga NATO tarafından çevrelenen Rusya’nın yeni bir çevrelemeye izin vermeyeceği jeopolitik bir gerçektir. Bunu 2008’de Osetya’da; 2014’te Kırım’da gördük. Yeni bir oldu bitti Rusya’nın sert tepkisi ile karşılaşmaya açıktır. Daha geçen hafta Rusya, batı sınırında 20 yeni askeri birlik kuracağını Savunma Bakanı ağzından açıkladı. Diğer yandan bu kışkırtmaların ucunun özellikle Karadeniz havzasında Türkiye’ye dokunacağı unutulmamalıdır. Rusya sadece kriz alanlarında değil, dolaylı tutum stratejisi ile NATO karşıtı tepkilerini diğer bölgelerde verecek yeteneklere sahiptir. Bu alanların başında Arktik Bölgesi gelmektedir. Batıdan ve Güneyden sıkıştırılan Rusya, öncelikle Arktik Bölgede ABD ve NATO çıkarları aleyhine her türlü oldu bittiyi yaratacak konum ve kuvvet üstünlüğüne sahiptir. Ayrıca ABD’nin 21. Yüzyılda ilan ettiği en büyük tehdit olan Çin ile askeri siyasi ve ekonomik ilişkilerini tarihte örneği görülmeyen derecede artırmaya devam edeceği de vakıadır. O nedenle Doğu Avrupa ve Karadeniz üzerinden sıkıştırılacak Rusya cevabını Arktik ve Çin ile ilişkiler üzerinden verecektir.

SALDIRGAN TONDA ZİRVE BEKLENTİSİ 

Bu zirve, zamanın ruhu paralelinde NATO üyelerinin tamamının çıkarlarına kesinlikle hizmet etmeyecek karakterdedir. Zirve sonucunda savrulmalar mutlaka yaşanacaktır. Zirvede Rusya’ya yakın tarihin göreceği en sert tehdit ve meydan okumaların gündeme gelmesi; Çin’in NATO’nun yeni tehdit ve risk tanımlamasında yeni bir konuma getirilmesi bu kapsamda NATO-AB; NATO Japonya/Avustralya/Güney Kore/Singapur; NATO-İsrail ve NATO-GKRY iş birliği ile İstanbul İş birliği Girişimi (ICI) benzeri formatta ABD yanlısı Körfez ülkeleri ile askeri iş birliği konularının gündeme gelmesi ABD jeopolitik ihtiyaçlarının kaçınılmaz sonucu olacaktır. NATO’nun Çin’i dengeleme ve çevrelemede ABD’nin yönlendirmesinde yeni sorumluluklar alması kaçınılmaz olacaktır. Zirvenin ardından NATO’nun önemli oyuncularından Almanya’ya özellikle seçimlere 4 ay kala Kuzey Akım-II projesinin durdurulması; İtalya’ya Çin ile gelişen ilişkiler konusunda baskılar yapılacağı sürpriz olmayacaktır. Yunanistan’ın Pire Limanını Çinlilere kiralama konusundaki baskıları saymıyorum bile.

Türkiye’ye ise özellikle 13 Haziran ikili görüşmesinde S-400 projesinin dondurulması, ABD’nin koruması altındaki PKK/FETÖ ile mücadelede tutum değişikliğine gidilmesi, Suriye ve Libya’da uygulanan politikanın ABD ile uyumlandırılması, Doğu Akdeniz, KKTC ve Ege’de Türk tezlerinin yumuşatılması gibi konularda doğrudan baskılar beklenmelidir. Kısacası Türkiye’nin kenar kuşaktaki yeri her türlü araç kullanılarak konsolide edilmeye çalışılacaktır.

29. ZİRVE TÜRKİYE İÇİN YENİ YALTA’DIR

Özetle, 29. NATO zirvesi gerileyen hegemon ABD’nin Biden döneminde söz konusu gerilemeyi geciktirecek kararların alınmasına aracılık yapacaktır. NATO 1949 yılında sadece Sovyetler Birliğini çevrelemek için kurulmamıştı. Aynı zamanda Avrupa’nın ABD’ye bir daha tehdit oluşturmaması ve kontrol altında tutulması için ABD ve İngiliz aklı ile yaratılmıştı. Temel jeopolitik hedef, Avrupa’nın Avrasya ile bütünleşmesini önlemekti. Bugün Avrupa’nın 1949 yılına nazaran bağımsızlık arzusu ve yetenekleri çok farklıdır. ABD, Avrupa’yı yıllarca Sovyet tehdidi üzerinden kontrolünde tuttu. Komünist totaliter bir rejim, Avrupa’nın hayat tarzına tehdit idi. Bugün ortada ekonomik ve siyasi öcü olarak kullanılacak kavramlar kalmadı. Diğer yandan Avrupa Birliği soğuk savaş boyunca kendine bir Güvenlik Şemsiyesi yaratamadı. NATO, soğuk savaş döneminde AB için bu açığı kapamıştı. Ancak AB, bugün ABD’nin bir nevi güvenlik tutsağı haline gelmiştir. ABD, Soğuk Savaşta Avrasya’nın en büyük jeopolitik varlığı olan Sovyetler Birliği ve Orta/Doğu Avrupa’daki Varşova Paktı müttefiklerini dağıtmıştır. Bu ülkelerin çoğunluğu artık NATO ve AB üyesidir. Ancak bu başarı ABD’ye yetmemiştir. Rusya’nın çevrelenmesi ve parçalanması hedefi devam etmektedir. NATO görünürde ABD’nin kışkırtmaları ile düşmanlaştırılan Rusya’ya karşı Avrupa ülkelerine göstermelik savunma garantisi sağlarken, gerçekte ABD’nin Avrasya’daki en önemli jeopolitik enstrümanı olmuştur. Ancak pek çok NATO devleti bu baskıyı ve gerçekleri görmektedir. Rusya bugün kendi varlığını korumak ve çevrelenmeyi önlemek için mücadele ediyor. Yani kendini savunuyor. Rusya’nın imdadına Çin ve Kuşak ve Yol girişimi yetişmiştir. Çin, tank ve topla değil finans ve yatırımla Avrupa’ya giriyor. Sorun ABD merkezli Atlantik sistemin jeopolitik hırsının durmak bilmiyor olmasıdır. Bugün için Baltık Cumhuriyetleri, Norveç, Polonya, Romanya ve Yunanistan gibi ülkeleri kendi jeopolitik çıkarları paralelinde şekillendirebilen ABD, Rusya ve Çin ile ilişkilerini devam ettiren ve geliştiren Almanya, İtalya gibi NATO ülkelerini dümen suyuna tamamen çekmede zorlanabilir. Diğer yandan Türkiye’nin NATO ve ABD ilişkileri tarihinin en zor dönemini yaşıyor. 19 yıl önce iktidarın batı desteğinde yükselişinde ve sağ siyasetin Türkiye’de kemikleşmesinde en önemli payanda olan NATO ve ABD, bugün farklı konumda. İlişkilerin mevcut konjonktürde ve şartlarda restorasyonu kolay değildir. Türkiye’den taviz beklenmektedir. Türkiye 21. Yüzyılda ya bu kontrolsüz jeopolitik hırsın aracı olacak, ya da NATO’daki veto gücünü kullanarak istikrarsızlıklara yol açacak oldu- bittilere dur diyecektir. Türkiye için, AB/ABD ve ilişkilerinin geleceği, NATO ile ilgili alınacak kararlarda otomatik onay verilemeyecek kadar can yakıcı sonuçlara gebedir. 29. Zirve Türkiye’nin kaderini etkileyecek gelişmelere gebedir. Yeni bir Yalta toplanıyor. Ancak Roosevelt yerine Truman var. Yeni Truman, 13 Haziran’daki ikili görüşme esnasında Türkiye’nin Asya’ya yaklaşmasını akamete uğratacak, Türk-Rus ve Türk-Çin ilişkilerini yıpratma potansiyeli olan her konuda siyasi, ekonomik, finansal ve psikosoyal spektrumda baskı uygulayacaktır. Dilerim yakın ve uzak tarihimizden ders almasını biliriz.

CEM GÜRDENİZ