ABD-ÇİN REKABETİ VE SİLAHLI ÇATIŞMA POTANSİYELİ

15 Mayıs 2021 tarihinde Xian’da beşincisi yapılan 98 devletten 1900 temsilcinin katıldığı Kuşak ve Yol -BRI Fuarının kapanış açıklamasında Çin ile Kuşak ve Yol ülkeleri arasındaki ticaretin son yedi yılda 9,2 trilyon dolara eriştiği ve bu ülkelerde Çin’in 136 milyar dolar yatırım yaptığı bildirildi. 2013 yılında 70 ülke ile başlayan BRI girişiminin bugün üye sayısı 147 oldu. Çin’in 2020 yılındaki ihracatı 2,5 trilyon dolar iken, ABD’nin aynı dönemdeki ihracatı 1,4 trilyon dolarda kaldı.

PASİFİK’TE GERİLEYEN ABD

ABD, Uzak Asya’da son 10 yılda yakalandığı bu büyük meydan okumadan son derece rahatsız. Her ne kadar Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Ukrayna, Karadeniz, Arktik Okyanusu gibi sorun alanlarına gayret ve kaynak harcasa da, ABD, tarihinin belki de en büyük meydan okuması ile karşı karşıya kaldığının farkında. ABD’nin en önemli stratejistlerinden 97 yaşındaki Henry Kissinger yakın zamanda Arizona’da katıldığı bir forumda şöyle söyledi: Çin, ABD için büyük bir sorun, dünya için bir sorun. Çünkü çözemezsek tüm dünyada ABD ile Çin arasında bir nevi soğuk savaş başlama riski gelişecek.’’ ABD Başkanı Biden da Mart ayında yaptığı bir açıklamada ‘’Çin’ini ABD’yi geçmesine izin vermeyeceklerini ve bu alanda müttefiklerle yeni girişimler başlatacaklarını’’ ilan etmişti.

RUSYA OLMADAN ÇİN’İ DENGELEMEK ÇOK ZOR

ABD’nin, bu meydan okumayı veya tehdidi Hindistan’ı yanına çekebilse bile Rusya’yı yanına çekmeden kontrol altına alması veya yenmesi söz konusu değil. Artık Rubicon geçilmiş durumda. Bu duruma nasıl geldiğinin tarihsel analizini yapalım. İkinci Dünya Savaşında Almanya, 8 Mayıs 1945 günü kayıtsız şartsız teslim olmuştu. Japonya’nın da dayanacak gücü kalmamıştı ve bir ateşkes için şartları zorluyordu. Zira imparatorun makam aracına koyacak benzini bile kalmamıştı. Ona rağmen Başkan Truman 1945 Ağustos başında, artarda Hiroşima ve Nagazaki’ye nükleer bomba atılmasına onay verdi. 250 bin sivil öldü. İnsanlık tarihinin en büyük savaş suçu işlenmişti. ABD asla yargılanmadı. Bu yıkımın yarattığı dehşetin caydırıcılığı aslında Sovyetler Birliğinin Avrupa’daki karşı taarruzunun durdurulmasına yönelikti. Temmuz 1943 de başlayan Kursk harekâtı ile Sovyetlerin batıya yönelişi o kadar etkili gelişti ki Normandiya Çıkarmasıyla Amerikalılar ve İngilizler batıdan Berlin’ e yürümeseydi Sovyet orduları Almanya’yı ezerek Fransa’yı da kurtaracak ve Atlantik kıyılarına erişecekti. Berlin düştüğünde galip devletlerin yani Sovyetler Birliği, ABD ve Fransa temsilcilerinin Berlin’de bulunduğu ateşkes masasında Alman ordusunu temsil eden Mareşal Wilhelm Keitel imza atarken muzaffer Sovyet Mareşali Konstantinovich Zhukov’a dönerek şöyle der: ‘’…ve bunlar da bizi yendiğini iddia ediyor. ‘’ Amerikan askeri gücü nükleer yeteneği ile Japonya’yı yenmişti.

NÜKLEER TEHDİTLE ÇİZİLEN ETKİ ALANLARI

Avrupa cephesinde Almanya’yı asıl yenen Sovyetler Birliği idi. Onu durdurmak için Normandiya çıkarması yapılmış ve Asya’da sarı ırka karşı nükleer silahlar kullanılmıştı. Stalin durmasaydı Pasifik cephesinde mutlak zafer getiren nükleer yetenek Avrupa’nın etki alanlarının belirlenmesinde ve gerekirse Sovyetleri durdurmak için kullanılacaktı. Yıllar sonra ABD’nin Sovyet şehirlerini henüz müttefiklik statüsü içindeyken bile vurma planları ortaya çıkmıştı. Bunu Stalin de biliyordu. 2 Dünya Savaşının sonunda, yeni dünya düzeninin sınırlarını nükleer tehdit çizmişti. Aynı yeteneğe 4 yıl sonra, 29 Ağustos 1949’da Sovyetler de erişmiş ve soğuk savaş başlamıştı. Çin’in nükleer güç olmasına 15 yıl vardı. Nükleer silahların yarattığı dehşet dengesi iki blok arasında Avrupa Atlantik ve Pasifik cephelerinde yeni bir dünya savaşı çıkmasını engelledi. Avrupa’da yeni bir dünya savaşının yeniden çıkmasını önleyecek nükleer dehşet dengesinin aracısı olarak savaştan 4 yıl sonra 1949 yılında NATO yaratılmıştı. Karşı taraf da 6 yıl sonra 1955 senesinde Varşova Paktını yaratmıştı. Denge kurulmuştu.

PASİFİK’TE KURULAMAYAN DENGE

Ancak Pasifik’te NATO benzeri bir yapı yoktu. ABD buna ihtiyaç duymuyordu. Japonya tam teslim olmuş Mac Arthur yönetiminde bir nevi ABD’nin yeni bir eyaleti yaratılmıştı. Avrupa’daki gibi Pasifikte komünizme karşı ideolojik bir savaş ve cepheleşme başlamışsa da bu cephede Amerikan askeri hakimiyeti kayıtsız şartsızdı. Diğer yandan Çin’in 1949’da Mao liderliğinde dünya siyaset sahnesinde bağımsız bir devlet olarak yerini alması ABD’nin Pasifik hegemonyasına en büyük tehdidi oluşturacaktı. Başta George Kennan olmak üzere dönemin Amerikalı jeopolitik uzmanları Pasifik bölgesinde fayın kırıldığını ve gelecekte Pasifik kıyılarının en büyük komünist devletinin Amerikan jeopolitiğine en büyük meydan okumayı yaratacağını o günlerde görüyorlardı. Bu gelişmenin artçıları Kore ve Vietnam’dan geldi. Dünyanın en kalabalık ülkesi 100 yılı aşkın süren bir aşağılanma dönemi, Japon istilası ve iç savaş sonrası Tayvan hariç ulusal toprak birliğini sağlamış ve 1921’de kurulmuş olan Çin Komünist Partisi Mao Tse Tung liderliğinde ülkede tam kontrolü tesis etmişti. ABD için askeri bir tehdit olmasa da rejim tehdidi olan bu büyük ülkenin geri kalmışlığının ve parçalanmış statüsünün devamı ABD jeopolitik çıkarları ile uyum içindeydi. Öyle ki BM’de Kore’ye müdahale kararı için Komünist Çin’in değil Milliyetçi Çin temsilcisinin BM daimî temsilcisi olarak onayı bir emrivaki ile alınmıştı. Stalin ve Mao dostluğu sonucu 1950-1953 arasında devam eden Kore savaşında arkasına BM ve batı dünyasını alan ABD, Kore yarımadasının tamamında kontrolü sağlayamamış ve Kuzey Kore, Çin’in müttefiki olarak kurulmuştu. Benzer durum Vietnam’da 1955-1975 arasında yaşanmış, yanındaki Laos ve Kamboçya gibi ülkelerle birlikte savaşın bedelini ağır ödeyen Vietnam, ABD’yi dize getirmiş ve Kuzey Kore’den sonra ABD’ye boyun eğmeyen ikinci ülke olmuştu.

ÇİN-RUSYA BOŞANMASI

Bu süreçte başlangıçta Çin S-ovyet yakınlaşması ve ideoloji birliği etkili olmuştu. Ancak sonradan işler değişti. Jeopolitik, ideolojinin önüne geçti. 1968 sonrası bozulan Sovyet-Çin ilişkileri 1969 Mart ayında iki ülke arasında sınır çatışması kaynaklı kısa süreli bir savaşı getirmişti. ABD’nin istediği jeopolitik şekillenme kendiliğinden oluşmuştu. Bu arada geri kalan Pasifik ülkelerinde Amerikan kontrolü sağlanmış, arada hizadan çıkan Endonezya, Filipinler ve Tayland gibi ülkelere ABD darbeler üzerinden müdahale etmişti. ABD’nin bu esnada Vietnam bataklığından kurtulmak için bir mucizeye ihtiyacı vardı. O da Sovyet -Çin rekabeti hatta düşmanlığı ile gelmişti. 1973 yılında ABD Dışişleri Bakanı Kissinger Başkan Nixon’u Pekin’e götürdüğünde ABD’nin asıl amacı Sovyetleri güneyden kuşatan kenar kuşağa destek sağlamasıydı. Sovyetler Birliği Çin tehdidine karşı en az 400 bin askeri sınırda tutmalıydı. 1979 Afganistan müdahalesi ile bu sayıya 100 bin daha eklenmeliydi. Avrupa’da 600 bin asker tutulduğu göz önüne alınırsa Sovyetlerin kaynaklarının ne denli zorlanacağı ortaya çıkıyordu.

ÇİN, KENAR KUŞAKTA

1973 sonrası Çin, komünist bir devlet olmasına rağmen ağır ağır kenar kuşakta ABD yanında yer aldı. Bu arada kapitalist ekonominin tüm olanakları en ziyade müsaadeye mazhar ülke statüsünde Çin’e açıldı. Çin ekonomisi büyüdükçe büyüdü. 1989 yılında soğuk savaş bitince Rusya’da Yeltsin rejimi ABD’ye kucağını açtı ve Rus ekonomisi nerdeyse yok edildi. Yugoslavya müdahalesi ve NATO’nun 1999 Belgrad bombalaması Rusya’nın zayıflatılmasına son darbeyi vurdu. Rusya yeni dünya düzeninde Hristiyan bir devlet olarak Huntington ‘un medeniyeler çatışması tezinde ABD’nin yanında olacağını düşünmüştü. Hâlbuki ABD’nin tek amacı bu kadar büyük ve doğal kaynakları geniş bir devleti parçalamaktı. Bunu ancak 2000 yılında Putin iktidara gelince anladılar.

ÇİN’İN BÜYÜK UYANIŞI

Bu esnada ABD devlet çevrelerinde henüz kimse 10 yıl sonra Çin’in ABD’ye meydan okumaya başlayacağını öngöremiyordu. Çin bu arada büyümeye devam etti. Ben bu tarihi süreci 1942 öncesi Alman Sovyet (Ribbentorp -Molotov) saldırmazlık paktına benzetiyorum. Bu anlaşma gereği Almanya Sovyetler Birliğine askeri ve teknolojik destek sağlayacaktı. 1 Eylül 1939’dan Almanya’nın Sovyetlere saldırdığı 22 Haziran 1941 tarihine kadar Almanya Sovyetlere en gelişmiş silah ve araçlarını verdi. Bu silahlar daha sonra kendisine karşı kullanılacaktı. Almanya’nın 22 Haziran’da başlattığı Barbarossa harekâtı ile Stalin şok yaşamıştı. Günlerce odasından çıkmadı. Tarih bu kez 72 yıl sonra ters yönde tekrar etti. Almanların yerine Sovyetlerin ilk taarruzu başlattığını düşünün. Çin, işte bunu yaptı. 2013 yılında Kuşak ve Yol girişimini ilan etti. ABD çok hazırlıksız yakalandı. Çin ABD oyununu görmüş ve ön almıştı. Rusya’nın yaşadıklarından özellikle Ukrayna ve Gürcistan’da yaşananlardan ders almışlardı. Rusya bir Hristiyan devlet olduğu halde jeopolitik iflasa sürüklenmiş ve neredeyse tüm Avrupa NATO üyesi yapılarak çevrelenmesi tamamlanmış ve içten parçalanma sürecine sokulmuştu. Putin olmasa Rusya küçülmüş, Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya ve Gürcistan çoktan NATO üyesi olmuştu. Rusya’ya bunu yapanlar sarı ırka neler yapmazdı! 2013 sonrası Çin adım adım kuşak ve yol girişimini geliştirdi. Bu arada başta stratejik nükleer gücü ile deniz ve hava kuvvetlerini geliştirdi. Ekonomik gelişme, askeri yetenek gelişmesi ile paralel büyüdü. Ayrıca Rusya ve İran ile yarım trilyon dolarlık enerji ve diğer alanlarda iş birliği anlaşmaları imzalayarak Malakka Boğazına olan bağımlılıklarını azaltmaya yönelik büyük bir hamleyi başardılar. Diğer yandan İnci Taneleri stratejisi ile deniz ipek yolunun geçtiği alanlarda donanma varlığını idame edebilecek ileri üsler zincirini tamamladılar.

KARŞILIKLI EKONOMİK BAĞIMLILIK DEVAM EDİYOR

Batı Pasifik’te askerî açıdan her an yüksek hazırlık durumunun taraflarca idame edildiği ve karşılıklı askeri meydan okumaların devam ettiği bir dönem yaşanıyor. Bu süreçte artık Avrupa devletleri de askeri alanda Çin karşısında yer almaya devam ediyor. Örneğin, Fransa, Japonya ve ABD 11 -17 Mayıs 2021 tarihleri arasında tarihte ilk kez Arc 21 isimli müşterek ve birleşik tatbikatta Çin karşıtlığında bir araya geldiler. Tayvan’a Çin’in müdahale edeceği yorumları ve savaş senaryolarının ABD’de yayınlanmadığı gün yok. Ancak diğer yandan ticaret devam ediyor. ABD ile Çin arasında geçen sene 560 milyar dolarlık ticaret yaptılar. Bu senenin ilk 3 ayında 2020 yılı aylık ortalamasını bile geçtiler. Bu ticaret neredeyse dakikada bir milyon dolar civarında. İlginç olan ABD, Çin’e ihraç ettiği 1 birim karşılığında oradan 3 birim ithal ediyor.

ŞİMDİ SORUYORUM

Bu denge devam ederken ABD kendi inisiyatifi ile hem büyük bir ekonomik çöküntü hem de kuvvet kaybı yaşayacağı bir Pasifik savaşını başlatabilir mi? Ya da Çin, COVİD 19 pandemisine rağmen geliştirdiği Kuşak ve Yol Girişimini tehlikeye atacak bir kışkırtma tuzağına düşer mi?

BÖLGESEL KRİZLER YOĞUNLAŞACAK

Görünen o ki, büyük güçler mücadelesi döneminde yükselen basıncın emniyeti bölgesel gerginlikler üzerinden sağlanacak. Ortadoğu’da, Karadeniz’de, Ukrayna’da, Gürcistan’da, Doğu Akdeniz’de, Arktik’te, Afrika’da bölgesel krizler ve vekalet savaşları ile yeni krizler devam edecek. Rusya ile ABD’nin de aralarında bir askeri çatışma yaşamasını beklemediğimi söyleyebilirim. Zira ABD’nin böylesi bir kan kaybı Pasifik’te Çin’in büyük kazanımlarının kapısını açacaktır. ABD’nin bugün gelinen noktada Rusya’yı yanına almadan Çin’i dengelemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. ABD, son 20 yıllık yönetim felsefesi ile Rusya ile yeniden yaklaşmayı başarabilecek durumda olmadığına göre bu jeopolitik kilitlenme dönemi daha uzun süre devam edecektir.

(Geçen hafta hepimizi acıya boğan iki vefat yaşadık. Silah ve Balyoz davası arkadaşım, E. Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’in oğlu İstemihan Manas’ı kaybettik. Aynı gün yine Balyoz Davası ve donanmadan silah arkadaşım E. Deniz Kurmay Albay Nihat Altunbulak’ı kaybettik. Her iki zamansız vefat ruhumuza ve kalbimize dayanılmaz acılar verdi. Her ikisine rahmet; Önsel ve Altunbulak ailelerine, sevenlerine sabır ve metanet diliyorum.)

(Merhum Nihat Altunbulak ile aynı zamanlarda Harp Filosu Komutanlığında görev yaptım. 1985 yılı Deniz Harp Okulu mezunu olan mümtaz kardeşimiz, 2000 yılında TCG Turgutreis firkateyni II. Komutanı olarak Japonya seyrinde görev almış, dönüş seyrinde Çin’in Şanghay Limanını tarihte ziyaret den ilk gemi olmuşlardı. Gemi Komutanı kumpas şehidimiz merhum Deniz Kurmay Albay Berk Erden idi. Nihat Altunbulak daha sonra Donanmanın sancak (amiral) gemisi olan TCG Kemalreis firkateyni komutanı olarak son derece başarılı görevler icra etmişti. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığındaki karargâh görevi ile temayüz etmiş olan Nihat Altunbulak son olarak III. Hücumbot Filotillası Komodorluğu görevindeyken 2011 yılında alçak Balyoz kumpası ile tutuklanmış ve 3,5 yıl askeri cezaevinde özgürlüğü çalınmıştı. 2017 yılında yayınladığı ‘’Önce Vatan Dedik. Eleşkirt’ten Balyoz’a’’ isimli kitabında hayat hikayesini, yaşadığı stratejik önemdeki olaylar çerçevesinde anlatmış ve geleceğe dersler aktarmıştı. Astları ve üstleri tarafından çok sevilen, sayılan ve takdir edilen mümtaz meslektaşım ve dava arkadaşımın aziz hatırası önünde tazimle eğiliyor, eşi Nezahat Hanımefendi ve kızı Ülkem’e sabır ve başsağlığı diliyorum.)

CEM GÜRDENİZ