14 Nisan günü 39 yaşındaki 12,000 tonluk Rus Karadeniz Donanması sancak gemisi Moskova Kruvazörünün batışından çıkarılacak pek çok ders vardır. Ancak nasıl battığını bu satırlar yazılırken net olarak bilemiyoruz. Rusya tarafı yangın ve müteakip infilaklar sonucu tüm personelin tahliye edildiğini daha sonra da geminin yedekleme esnasında battığını açıkladı. Ukrayna tarafı ve batı medyası geminin Ukrayna tarafından milli olarak geliştirilen R 360 Neptune Gemiye Karşı Güdümlü Mermileri ile batırıldığını açıklarken, Devlet Başkanı bu bilgi için “Ne onaylarım ne de inkâr ederim” diyerek belirsizliği korudu. Ancak, gerçek, BM Güvenlik Konseyi Daimî Üyesi Rusya Federasyonu’na ait son derece iddialı bir ismi olan yüksek değerli bir ana muharip savaş gemisinin batmış olmasıdır. Bu geminin batışının sembolik anlamı da vardır. Her zaman belirttiğim gibi hegemonya mücadelesi okyanus güçleri ile kara güçleri arasındadır. Karadeniz’de ana üssüne çok yakın bir mevkide başkentin adını taşıyan büyük bir kruvazörün batışı okyanuslarda ABD’yi karşısına alacak bir güç için prestij kaybıdır. Rus devlet televizyonunda bir yorumcunun bu geminin batışı için devlet başkanına bir nevi suikasttır benzetmesini yapması dikkat çekicidir. Bu geminin bir önceki adıyla (Slava) soğuk savaşın sonunu hızlandıran 3 Aralık 1989 Malta Zirvesinde tarihi görev aldığını, ABD Başkanı George W. Bush ve Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov’un buluşmasında Sovyet delegasyonuna ev sahipliği yaptığını hatırlatalım.
BM Güvenlik Konseyi Daimî Üyesi beş devletin (ABD, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere) deniz kuvvetleri nükleer yeteneğe sahiptir. Bu devletlerin gerek barış gerekse savaş zamanı gemi kayıpları ister silahlı çatışma ister kaza, sabotaj sonucu olsun son derece dikkat çeker. Günümüzde gemi kayıpları hangi nedenle olursa olsun son derece nadir olaylardır. İkinci Dünya Savaşı dönemiyle kıyaslandığında karşımıza çıkan sayılar çok azdır.
İkinci Dünya Savaşı dünya deniz tarihinde en yoğun gemi ve denizci kayıplarının yaşandığı savaştır. Bu savaşta 157 Amerikan, 288 İngiliz, 328 Japon, 845 Alman, 180 İtalyan savaş gemisi ile 5093 müttefik ve 2943 mihver devletlere ait ticaret gemisi battı. Kısaca 1798 savaş gemisi ile 8036 ticaret gemisi okyanus tabanında yatmaktadır.
İkinci Dünya Savaşından sonra savaş gemilerinin çok azı denizde gerçek muharebe ile karşılaştı. Kore, Vietnam savaşları, Süveyş Kanalı Krizi, Arap İsrail, Hindistan Pakistan, Kıbrıs Barış Harekatı, Falkland Adaları, İran-Irak Savaşları, ABD’nin Libya Müdahalesi (Sidra Körfezi), Yugoslavya Savaşı, 1. ve 2. Körfez Savaşları, İsrail’in Lübnan müdahalesi kapsamında kısıtlı zaman ve mekân faktörleri içinde denizde karşılıklı çatışmalar yaşandı.
6 Gün Harbinde (1967), İsrail muhribi Eliat’ın Mısır’a ait OSA sınıfı güdümlü mermili hücumbotlar tarafından batırılması; (1971) Pakistan Hindistan Savaşında karşılıklı gemi kayıpları,
(1982) Falklands savaşında Arjantin hava kuvvetleri tarafından Kraliyet Donanmasının beş firkateyni ile iki amfibi destek gemisini (HMS Sheffield, HMS Ardent, HMS Antelope, HMS Glamorgan, HMS Coventry, RFA Sir Galahad ve Atlantic Conveyor); İngiliz HMS Conqueror denizaltısının Arjantin Belgrano Kruvazörünü batırması/ağır yaralaması; 1986’da Sidra Körfezinde Amerikan uçaklarının iki Libya Korvetini batırması; (1991) Birinci Körfez Savaşında Amerikan ve İngiliz Deniz helikopterlerinin düzenlediği saldırılarla Irak savaş gemilerinin batırılmaları, 2011 NATO’nun Libya müdahalesinde Libya savaş gemilerinin batırılması son 70 yılın deniz çatışmalarına bazı örnekler olabilir. Bu deniz çatışmalarında görev alan ve kaybedilen gemilerin sayısı, 1946–2022 yılları arasında inşa edilen savaş gemilerinin sayısı ile karşılaştırıldığında elde edilecek orantı binde 5’ler civarındadır.
Diğer yandan Soğuk Savaş döneminde büyük güçler arasında geleneksel anlamda bir deniz savaşı veya çatışma da yaşanmadı. Bu dönemde bugüne kadar ABD 22 gemi, İngiltere 6 gemi, Sovyetler/Rusya 7 gemi kaybetti. ABD’nin kayıpları bir gemi hariç (Kuzey Kore’de müze gemi olan USS Pueblo İstihbarat gemisi) kaza/yangın, kundaklama veya karşılıklı müdahale sonucudur. İngiltere’nin toplamda 7 gemi kaybı Falkland Savaşı nedeniyledir. Sovyetler/RF ise kaza sonucu denizaltı kayıplarında öncüdür. Bugüne kadar 6 nükleer denizaltı (K8 , K219, K278, K429, Kursk) kaza sonucu kaybedilmiş , K159 hizmet dışına çıkarıldığı üste fırtınada batmıştır. Moskova Kruvazörünün batışı yakın dönem Rus denizcilik tarihinde 7 nükleer denizaltı kaybı sonrası ilk büyük çaplı suüstü gemi kaybıdır.
Moskova’nın batışından çıkarılacak dersleri üç faraziye üzerinden değerlendirebiliriz. Bu değerlendirmeleri tamamen açık kaynaklarda geçen bilgilere dayanarak, kişisel tecrübe ve bilgi birikimimle yapmaya çalıştığımı vurgulamak isterim. Faraziyelerim şöyledir: Birincisi: Kazaya bağlı yangın ve infilak sonucu batış. İkincisi: Kıyı sulara yakın seyrederek Ukrayna tarafından ateşlenen R 360 Neptune güdümlü mermilerinin isabeti sonucu yara alıp sonradan batış. Üçüncüsü Tuna Deltasında Ukrayna kaynaklı asimetrik suüstü veya kamikaze insansız hava aracı saldırısı sonucu yangın ve infilak sonucu yara alış ve batış.
BİRİNCİ FARAZİYE: KAZA
Sovyet ve daha sonra Rus Donanmasının en ciddi sorun alanlarından birisi savaş gemilerinde etkin ve disiplin içinde uygulanan planlı bakım sisteminin (PBS) mevcut olmayışıdır. Ayrıca Rus Donanmasında işletme, bakım ve onarımdan sorumlu astsubay sınıfı Türkiye dahil pek çok batı donanmasının aksine alt ihtisas alanlarında uzmanlaşmış değildir. Ruslar Sovyet döneminin ilk yıllarının etkisinde kalarak siyasi nedenlerle subayları uzmanlaştırmıştır. Dolayısı ile subaylar hem generalist (yönetici, karar verici) hem de spesiyalist (alt saha uzmanlığı olan, teknik ara sınıf) olarak istihdam edilmektedir. Donanmada güçlü spesiyalist astsubay sınıfı eksikliği ciddi yönetim ve liderlik sorunları yaratabilmektedir.
Diğer yandan Moskova kruvazörü gibi 1983 doğumlu soğuk savaş döneminde yapılan savaş gemileri Rusya’nın 1990-2000 arasında geçirdiği çöküş döneminde uzun yıllar hareketsiz ve planlı bakım tutumdan mahrum kaldı. Bu dönemde donanma hızla küçüldü. 1990 yılında 726 muharip platforma sahipken 2000 yılında Rus donanması 262 gemiye kadar geriledi. Yeni gemi inşa programı ile Putin döneminden itibaren büyümeye başladılar. Ancak başta Kuznetsov uçak gemisi olmak üzere Soğuk Savaş döneminde inşa edilmiş gemilerin ciddi dizayn, teknik ve lojistik sorunları olduğu biliniyor. Örneğin ana üslerinden uzak denizlere gönderilen Rus görev gruplarının refakatinde daima açık deniz romörkörü ve tamir/destek ana gemisi bulundurma pratiği bugün de devam ediyorlar. Kuznetsov uçak gemisi ne zaman göreve çıksa gemide mutlaka bir yangın çıktığını geçmişte gözlemledik. Nükleer denizaltı kazaları ya ciddi kontrol ve bakım gerektiren nükleer reaktörlerle ilgili nedenlerden kaybedildi. Tek istisna 2000 yılında Kursk denizaltısında yaşandı. Torpido atışı öncesi hazırlıklarda yapılan hatalarla erken ateşleme oldu ve gemi kaybedildi. ABD donanmasının aksine Rus donanması eski gemileri çoğunluk bakımsızlık ve dikkatsizlik nedeniyle kaybediyor.
Amerikan donanması ise Soğuk Savaşta ya çarpışma ya da kundaklama/sabotaj sonucu gemi kaybetti. İlginçtir 2017 yılında, çok yakın zaman aralıkları ile en yeni iki güdümlü mermi muhribini (USS Mc Caine ve USS Fitzgerald) Pasifik okyanusunda ticaret gemileri ile çatışma sonucu kaybetme aşamasına geldi. Her iki kazada ölümler oldu ancak gemiler kurtarıldı. Çok kıymetli diğer iki gemiyi ise limanda gemi personelinin kundaklaması sonucu yangında kaybettiler. USS Miami nükleer denizaltısı kundaklama sonucu çıkan yangın ile 2012’de Maine’de Portsmouth tersanesinde yandı. USS Bon Homme Richard amfibi hücum gemisi ise 2021 yılında San Diego ana üssünde yine kundaklama sonucu günlerce yanarak kaybedildi. Her iki yangın, ne gemi ne sahil ekipleri zamanında müdahale edemediği için kontrol dışına çıktı ve gemiler kaybedildi.
Savaş gemileri dar alanlarda her yeri yanıcı ve patlayıcı malzeme ile dolu, kablo ve borular ile çevrelenmiş varlıklardır. O nedenle gemi yangınları son derece tehlikeli ve zor yangınlardır. Önemli olan yangının çıkmadan önlenmesidir. Çıkarsa kontrol altına almanın şartı hiçbir gecikme olmadan ilk dakikalar içinde müdahaledir. Eğer gemi yaşlı ise durum daha da zorlaşır. Personel başta tamirci partiler eğitimsiz ise zaten yangın baştan galip gelecektir. Yangın savunma malzemeleri gerek otomatik gerekse manuel sistemler bazında arızalı veya eksik ise aynı durum söz konusudur. Yangının çıkış anı da önemlidir. Eğer limanda veya seyirde sabaha karşı çıkmış ise istirahat halindeki personelin yangına ilk dakikalar içinde müdahalesi zorlaşır. Moskova kruvazöründeki durum yangın ve infilak sonucu ise saydığım tüm faktörler vahim bir şekilde bir araya gelmiş olabilir. Yangın çıkmasına rağmen cephanelik selbastı sistemleri geç çalıştırılmış ise durum daha da kötü bir hal alacaktır. Nitekim Rus yetkililer yangın ve infilaktan bahsetmiştir. Buradan anlaşılıyor ki infilakı önlemek için cephanelik selbastıları çalıştırılmamış ya da geç çalıştırılmış olabilir. Yangının kontrol dışına çıktığı andan itibaren de gemi komutanının gemiyi terk kararı verdiğini ve tahliye için yardım istediği anlaşılıyor. Neticede 50 gündür harekât alanında olan ve savaş yorgunluğu içindeki personelin yangına müdahalede çok geç kaldığı; geminin eskiliği ve bakım tutum zafiyeti nedeniyle yangın ve yara savunma sistemlerinde zafiyet yaşandığı; infilak sonucu teknede yara açıldığı ve bazı bölmelerin su altında kalarak gemi dengesinin daha sonraki yedekleme safhasında gemiyi batıracak kadar zarar gördüğünü düşünebiliriz. Neticede gemide ciddi harbe hazırlık eksikliği ve komuta zafiyetinin varlığı kabul edilebilir.
İKİNCİ FARAZİYE: GÜDÜMLÜ MERMİ İSABETİ
Eğer Ukrayna Savunma Bakanlığı ve batı medyasının iddia ettiği gibi Moskova karadan ateşlenen Neptune güdümlü mermileri ile vurulmuşsa burada önce taktik istihbarat ve durumsal farkındalık eksikliğinden bahsedilebilir. Eğer tekerlekli araçlarla taşınan R360 Neptune füze lançer sistemleri harekât alanında konuşlandırılmışsa, bu istihbarat bilgisinin eksikliği Rusya’ya çok pahalıya mal olmuştur. Eğer bu bilgi elde edilip Ukrayna kıyılarının 190 mili içine giren savaş gemileri uyarılmış olsaydı, geminin hazırlık durumu yüksek tutulur ve sürpriz bir saldırıya maruz kalınmazdı.
Bu duruma benzeyen yakın zamanda iki örnek yaşanmıştır. 1982 Falklands Savaşında İngiliz muhribi HMS Glamorgan Arjantin savaş gemilerinden sökülerek Falkland Adası kıyılarına sevk edilen Fransız yapımı MM38 Exocet güdümlü mermileri ile vurulmuş ve ağır yara almıştır. 2006 yılında da İsrail’in en güçlü ve en modern Hava/Güdümlü Mermi savunma sistemlerine sahip INS Hanit korveti Lübnan kıyılarından fırlatılan Hizbullah’a ait Çin yapımı CS 802 güdümlü mermileri ile vurulmuş ve yaralanmıştır.
Diğer yandan Moskova gibi 39 yaşına gelen bir geminin, yarı ömür modernizasyonu uygulansa da uzun süreli bir kriz ortamında sensörlerinin ve silahlarının sürekli çevik ve harbe hazır durumda tutulması çok zordur. Hiçbir savaş gemisi 7/24 silah ve sensörlerini aktif halde tutamaz. Mutlaka bir arıza oluşur. O nedenle gemi sistemlerinde arızalar arasında ortalama zaman değeri (MBF) çok önemli bir göstergedir. Bazı sensör ve silahlar için bu değer çok düşüktür. Bu değere göre uzun süreli seyre çıkan gemi kendi seviyesinde parça stoklarını hesaplar ve yedekte tutar. Moskova’nın batış öncesi sensör ve silahlarının performansı hakkında bir yorum yapmamız zordur. Ancak bu kadar yaşlı bir gemide savaşın başlamasından 50 gün sonra mutlaka savaş yorgunluğu ortaya çıkmıştır. Bu zafiyetin üzerine istihbarat eksikliğine bağlı ikaz/ihbar ve hazırlık noksanlığı eklenirse isabet alındıktan sonra büyük karmaşa yaşanması sürpriz olmayacaktır. Kıyıdan uçak ile mayın tehdidi dışında risk ve tehdidin beklenmediği bir nevi “kendine aşırı güven tuzağına” düşüldüğü harekât alanında 50 gün bulunmanın ve monotonluğun sonunda sürpriz güdümlü mermi saldırısı ve sonrası yaşanan yangın, infilak ve su alma süreçleriyle mücadelede başarı beklemek düşük bir ihtimaldir. Gemi krizin başladığı haftadan itibaren kıyıdan 18 mil uzaklıktaki Ukrayna’ya ait Yılan adası civarında konuşlanmış ve herhangi bir suüstü, denizaltı ve hava tehdidine maruz kalmamıştır. Gerçekte geminin S-300 bölge hava savunma sisteminden yararlanmak için 12000 tonluk geminin sürpriz asimetrik saldırılara karşı kesin emniyeti sağlanmadan daha sonra Odesa-Yılan Adası ve Kırım batı sahilleri arasında kalan üçgende görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Ukrayna’ya istihbarat sağlayan batı kaynaklarının geminin keşif karakol paternini 45 gün boyunca gözlemlediği ve asimetrik saldırı için en uygun anı tespit etmiş olabilecekleri de değerlendirilmelidir.
Diğer yandan görece tehdidin çok çok az olduğu bir ortamda 12,000 tonluk 520 personele sahip çok değerli bir geminin refakatinde savaş gemilerin olmadığını farz ediyorum. Kıyıdan güdümlü mermi tehdidinin olası varlığı bilinseydi bu gemi korvetler tarafından yakın koruma altında tutulabilirdi. Bu gemiler, yaklaşan güdümlü mermileri tespit ve imha görevine destek olabilirlerdi. Ya da bu gemiler kıyı tarafında tutularak Moskova için bir nevi füze tuzağı görevi yaparak değerli kruvazörü koruyabilirdi.
Diğer bir konu iki Neptün mermisinin gemiyi batırmasının zor olduğudur. 12 bin tonluk 186 metrelik bir gemi 2 mermi ile batmaz. Aynı tonajda Arjantin Belgrano kruvazörü Falkland Savaşında HMS Conqueror denizaltısının attığı 3 ağır torpido ile batırılmıştı. O nedenle eğer Neptune mermileri isabeti almışsa Moskova’yı batıran temel nedenin infilak sonucu oluşan yangın ve yarayı geminin kontrol edemeyişi olduğunu değerlendiriyorum.
ÜÇÜNCÜ FARAZİYE: ASİMETRİK SALDIRI
Moskova’nın hibrid bir savaşın ortasında kıyı sularında harekât yaptığı bir gerçektir. Clausewitz’in harbin sisleri (fog of war) kavramının en iyi anlaşılacağı savaş türü hibrid savaştır. Geminin krizin başından itibaren Batı Karadeniz’de Odesa açıkları ile Yılan Adası arasındaki bölgede kıyıların 15-100 mili arasında konuşlandığını anlıyoruz. Zira çatışmaların başında Tuna Deltasının 19 deniz mili doğusunda bulunan Yılan Adasını işgal eden görev birliğinde yer aldığı açık kaynaklarda yer aldı. Bu kadar değerli yüksek tonajlı bir geminin söz konusu kıyı sulara sokulması ciddi bir hatadır. Geminin yüksek süratli bot saldırısına veya silahlı insansız hava aracı ile isabet alma olasılığı göz ardı edilemez. O nedenle Tuna deltasından yüksek süratle çıkan bir saldırı botunun ya da eğer önceden deneme ve geliştirme maksadıyla gönderilmiş ise Pentagon’un Ukrayna’ya yardım paketinde yer aldığını açıkladığı Phoenix Ghost tipi kamikaze dronların en azından batırma maksatlı olmasa da yangın çıkarma ve hasar verme maksadıyla Moskova’ya karşı kullanılmış olabileceği de düşünülebilir.
DERSLER
Geminin gerçek batma nedenini bilinen Sovyet/Rus pratiği nedeniyle yıllar sonra öğrenebileceğiz. Gemide can kaybı olmadığı Rusya mercileri tarafından söylenmiş olsa da ailelerin medyaya yansıyan açıklamalarında kayıplar olduğu anlaşılmaktadır. Kayıpların sayısı bilinseydi, batış nedeni hakkında daha gerçekçi değerlendirme yapılabilirdi. Bu faraziyeler üzerinden kısaca şu dersleri çıkarabiliriz.
Birinci faraziyeye göre yani kaza senaryosuna göre bir değerlendirme yaparsak, söylenecek tek şey harbe hazırlığın temelinin geminin duruş gücünü korumak olduğudur. Böylesine büyük tonajlı ve değerli bir platform, yangın ve yara savunma alanında gerek personel gerekse donanım bakımından eksiksiz olmalıdır. Gemi yüksek hazırlık durumunda tutulmalı, kıyı sulara yani tehdidinin artış göstereceği alanlara girişte gemi uzun süreli savaş yerleri disiplinini korumalıdır. Bölmelerin kapatılması, gemide sızdırmazlığın sağlanması, değişik tamirci partilerin her an yangına veya yaraya müdahale edecek şekilde hazır tutulması sağlanmalıdır. Harp yorgunluğu (combat fatigue) ile tamirci partilerin hazırlığı ve geminin sızdırmazlık disiplini bozulmuş olabilir.
İkinci ve üçüncü faraziyeye göre bir değerlendirme yaparsak, böylesine büyük tonajlı ve değerli bir platform, kıyı sularda görevlendirilmemelidir. Eğer görevlendirilecekse mutlaka hava savunma/GMKS (Güdümlü Mermilere Karşı Savunma) destekli refakat gemileri ile korunmalıdır. Bu olaydan çıkarılacak diğer önemli ders, taktik istihbaratın hayati önemidir. Diğer bir ders, rakip deniz kontrolü sağlayacak yüzer ve dalar unsurlara sahip olmasa bile asla küçük görülmemeli, demirli mayın, dip mayını, TİHA; SİHA veya karadan atılabilecek gemiye karşı güdümlü mermi sistemlerine sahip olabileceği farz edilmeli ve etkin silah menzili içine hazırlıksız girilmemelidir. Gerek HMS Glamorgan gerekse INS Hanit bu hatayı işlemiştir. Moskova gerçekten Neptune’ler ile vurulmuşsa o da aynı hatayı işlemiştir.
Diğer bir ders, deniz savaşında artık konvansiyonel doktrinlerin dışında değerlendirmeler yapılmalı, kuvvet ve komuta yapısı asimetrik (unorthodox) deniz savaşının karmaşası ve yaratıcılığını göz önüne almalıdır. İHA/SİHA/TİHA yetenekleri denizde yeni bir dönem başlatmıştır. Benzer şekilde kıyıdan fırlatılan mobil gemiye karşı füze sistemleri son derece büyük caydırma sağlamaktadır. Bu tip silahların küçük hacimleriyle hareketliliği taktik ve operasyonel istihbarat teminini zorlaştırmaktadır. Ancak bu silahların hasar verme kapasitesi çok büyüktür. O nedenle kıyı sularda harekat ya yoğun hava kuvvetleri yumuşatma ve temizlik harekatı sonrasında başlatılmalı ya da bu tip değerli ve yüksek tonajlı, yüksek radar kesit alanı veren savaş gemileri kıyı sulara sokulmamalıdır.
Moskova’nın batışının en büyük dersi şüphesiz deniz savaşında suüstü gemilerin dönemi artık kapanmaktadır. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de üstünlük suyun altını kontrol eden tarafta olacaktır. O nedenle denizaltı silahı her ülke için gerek hasar verdirme gerekse hayatta kalabilme açısından en önemli silah olmaya devam edecektir. Türkiye olarak çıkarmamız gereken en büyük ders denizaltı filomuza göz bebeğimiz gibi bakmamız, moral ve motivasyonu yüksek tutmamız gerekliliğidir.
Bu kapsamda geçen hafta Netflix denen uluslararası internet film sunucusunda Yakamoz S 245 isimli dizinin asırlık denizaltı geleneğimize son derece zarar verdiğini buradan bir kez daha hatırlatmak isterim. Egemenliğimizin temel unsurlarından birisi olan suyun altındaki caydırıcılığımızın temsilcileri denizaltıcı subay ve astsubaylarımızın bu tip bir dizi filmde çok yanlış şekilde resmedilmelerini şiddetle kınıyorum.
CEM GÜRDENİZ