Dış politikada önce temel ilkeyi belirleyelim. Dış politikaya Türkiye’nin yararı noktasında mı o ülkenin ve/veya insanlığın yararı noktasından mı bakacağız?
Ben ikincisine gitmenin yolunun da birincisinden geçtiğini düşünüyorum. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin elini zayıflatacak her hamle ilgili ülkenin yönetim rejimine, kimin iktidarda olduğuna bakılmaksızın ülkemizin yararınadır.
Yeni bir tartışma konumuz belirdi: Macron mu Le Pen mi?
24 Nisan 2022’de Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci ve son turu bu iki aday arasında yapılacak. Bir kesim “ikiniz de aynısınız, canınız cehenneme” diyerek tarafsızlık öneriyor. Bu kesim, açıkça belirtmese de ikisinin de yanlışına ortak olma kaygısına kapılarak “karışmayalım, tertemiz kalalım” anlayışında. “Görecelilik” diye kavram var. Az kazanmayı, hiçbir şey kazanamamaya; daha iyiyi, iyiye, kötüyü, daha kötüye yeğlerim. Yani idealime göre olmasa da görece üstünü yeğlerim. İdeale yaklaşmanın yolu budur. Her şey aşama aşamadır. Atatürk, Nutuk’ta “mücadeleyi aşamalara ayırdım” diyor. Atatürk milli mücadelede İstanbul hükümetlerine “hepiniz aynısınız, canınız cehenneme” demedi. “Damat Ferit Hükümeti de diğer İstanbul hükümetler de saltanatçı, emperyalizmle işbirliği yapıyor” diyerek hepsini aynı sepete koymadı. Damat Ferit’e göre diğer İstanbul hükümetlerini yeğledi, emperyalizme karşı cesaretlendirdi, işbirliği yaparak en fazla yararı sağlamaya çalıştı.
Bir ülkenin rejim, yönetimde kimin olacağı o ülke halkının işidir. Bizim işimiz ülkemizin yararına öncelik vermektir. Le Pen NATO’dan çıkmayı vaat ediyor, AB, ABD dayatmalarını kabul etmiyor. Bunlar ülkemizin de Fransız halkının da insanlığın da yararına. Macron ise Mavi Vatan’da, PKK vb milli meselelerimizde karşıt konumda. Le Pen ne düşünüyor bilemiyorum ama NATO’dan çıkmak isteyen, AB, ABD’ye direnen biri, destek için bize ve diğer Asya ülkelerine mecburen yaklaşacaktır.
Mücadele özünde Avrasya-Atlantik mücadelesi. Öyle olduğu için AB’nin önde gelen ülkeleri Le Pen’e karşı. Gazeteci Pablo Escobar’a göre, “Rusya’dan tüm gaz ve petrol ithalatının tüm AB’de kesilmesi” şeklindeki AB kararı, Macron’a karşı Le Pen’in oylarını artırabileceği kaygısıyla bekletiliyormuş. “Irkçı, Müslüman karşıtı” olduğu algısı gerçek mi Fransa kamuoyunu ciddi takip eden bilir ama öyleyse bile Avrasya’ya yönelen biri, bu düzeyde ırkçı, Müslüman karşıtı kalamaz.
Aslında Fransa’daki cumhurbaşkanlığı tartışmasında da görüleceği üzere ortada genel bir mesele var. Eksikli, hatalı, yanlış görülen kişi, kurum, yönetim anlayışları arasında seçim yapmak, “yanlışı paylaşmak” olarak düşünülüyor. Bu sebeple tarafsızla “tertemiz kalmak” amaçlanıyor. Bu anlayış “Ne Sam Ne Saddam”, “Ne Sam Ne Şam (Esad)”, “Ne ABD Ne Kaddafi”, “Ne Taliban Ne ABD” olarak da karşımıza çıktı. Oysa ülkemizin çıkarını öncelik almazsak, tertemiz kalamayız. İki adaya dair tahminlerimiz yanlış çıksa da her durumda ülkemizi savunacağız. Yanılırız ama bu yanılgımız nedeniyle yanlışa ortak olmuş sayılmayız. Yanlış yapanın yanlışını neden dile getirmeyelim!
Esas yanlış, izleyici kalmaktır. İzleyici kalanlar fırsatları kaçırabilir veya ilerideki yararları az olabilir. Şu anda görünen duruma göre değerlendirme yaptığımızda Le Pen’in, Macron’dan daha olumlu söylemler içinde olduğunu da gözden uzak tutmamalıyız.
MUSTAFA SOLAK