Değerli dostlarım, bugün sizlere, 1981-2006 yılları arasında Eskişehir Tıp Fakültesinde Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış olan Saygıdeğer Prof. Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey’in “Kur’an’ı anlayarak ve düşüne düşüne okumak” bağlamında elli yılı aşkın ciddi Kur’an araştırmaları bağlamındaki çalışmalarının sonuncusu ve yeni çıkan eseri “Özde Dindar Sözde Dindar” kitabından söz etmek istiyorum. Kendisini, uzmanlık alanındaki yurtiçi, yurtdışı ilmi makale ve eserleri, kongrelerde sunduğu bilimsel tebliğleri dışında saygı değer halkımız,
*Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN (Akıcı Anlam Türkçesi ve Öğretici Güncel Yorumu İle),
*OKU, Konularına Göre KUR’AN AYETLERİ(Alfabetik Konu Dizimi ‘Sözlük’),
*DİN ve BEYİN Beynimiz Nasıl Çalışır, Dini Nasıl Algılar?,
*Kur’an Kadını Koruyor,
*İslam’ın Şartı Sadece 5 Değil,
*KUR’AN ve Son İSLÂM,
*Tevrat ve İncil’de Önceki İSLĂM,
*ALLAH İle Anlaşmamız Var,
*ALLAH’tan Alacaklı Ol,
* Kur’an’ın Kulu Kölesi Mevlana, adlı bazıları tekrar tekrar baskısı yenilenen eserleriyle tanıyor.
Esasen Kur’an, her bilim dalı uzmanı tarafından, yani psikoloji, sosyoloji, nöroloji, kimya, fizik, biyoloji, astronomi, hukuk, ekonomi, botanik, zooloji, genel tarih, karşılaştırmalı dinler ve uygarlık tarihi vb. bilim dallarında kendi uzmanlık dalı açısından okunmalı, incelenmeli ve elde edilen veri /bulgu/yorumlar yazılmalı ve insanlığa ulaştırılmalıdır. Ayrıca bu anlamda çalışmalar yapmış her bilim dalından bilge insanlardan oluşan bir komisyon Kur’an’ı Kur’an’dan Kur’anca dilimize çevirisini yapmalıdır. Böyle bir çalışma dünyada bugüne kadar hiçbir ülkede yapılmadı. Bu nedenle Allah’ın Son Elçisi Saygıdeğer Sevgili Muhammed’in (a.s) mahşerde Rabbimize karşı şikâyeti olacağı Kur’an’da şöyle açıklanıyor:
“Elçi de: “Ey Rabbim! Hiç şüphesiz benim toplumum şu Kur’ân’ı mehcur /terk edilmiş bir şey edindiler” (Furkân/ 30).
Değerli Dostum Gazi Özdemir Bey’in Kur’an konusundaki son derece iyi niyetli, ciddi, bilimsel araştırmaları ve eserlerini ben, bu açıdan önemli, değerli görüyor; dikkat ve keyifle okuyor her seferinde yeni bilgiler /bulgular buluyorum.
Araştırmacı bilim insanı Gazi Özdemir Bey, Şira Yayınları arasında çıkan “Özde Dindar Sözde Dindar” adlı son çalışmasını hangi amaçla yazdığını bakın bizlere nasıl tanıtıyor:
“İndirilmiş olduğu orijinal halini koruduğuna iman etmiş olduğum Kur’an’da bir konu, herhangi bir bilim kitabında olduğu gibi sıra ile ve insan mantığı ile anlatılmaz. Bilgi ya tek bir ayette veya bir surenin birkaç ayetinde veya kitabın farklı sure ve ayetlerinde bilgi kırpıntıları şeklinde verilmiştir. Çünkü bu yöntem ile okuyanın kitabı yavaş yavaş, anlaya anlaya, anladığı üzerinde düşüne düşüne ve tüm yaşamı boyunca tekrar tekrar okuması amaçlanmaktadır. Çünkü Kur’an her okuyuşta farklı bir yönü fark edilip, farklı anlaşılan ve yorumlanan özellikte Mucize bir kitaptır.”
“İşte belki sayılı birkaç konu düzeyinde de olsa, Kur’an’ın doğru anlaşılmasına fayda sağlar niyetiyle, insanları okumaktan uzaklaştıracak kalınlıkta ve konu kalabalığında olmayan, kolay okunacak kısalıkta, fakat çok sayıda konuyu açıklayacak özellikte yardımcı kitaplar hazırlamayı uygun buldum. Bu kitapta da 33 farklı konu bölümler halinde hazırlandı.”
Prof. Dr. Özdemir Bey, sözlerine devamla diğer amacını da,
“Diğer iki amacımdan biri,
-Bu kitaplar sayesinde insanımızı Ana Temel Kitap olan Kur’an’a yönlendirmek,
-İkincisi ise bu ve diğer kitapların gelirleri ile Eskişehir Tıp Fakültesi Öğrencilerine NÖVAK Vakfı olarak vermekte olduğumuz burslu öğrenci sayısını arttırmaktır” şeklinde açıklamaktadır.
I-)Din, Dindar, Dindarlık, Salih Amel, Dinci Nedir? Müslüman ve Muhafazakâr Kimdir?
Bu soruları“Özde Dindar Sözde Dindar”adlı kitabında Prof. Özdemir Bey, kısa, öz, açık ve anlaşılır şekilde yanıtlıyor.
Yüce Allah, Kur’an’daki ayetleri muhkem ve müteşabih olarak ikiye ayırmaktadır:
“Ey Peygamber! Allah’ın indirmiş olduğu bu kitabın bazı ayetleri muhkem /değişmez amaç özellikli, herkes tarafından açık seçik kolaylıkla anlaşılan ve kitabın anaları /temeli /ana iskeleti ve hedef hükümlerdir. Geri kalanlar ise müteşabih /çok anlamlı /değişken mesajlar olup, bunların bazısı ilahi yapı ile ilgili semboller veya evren ile ilgili bilimsel bilgiler halinde, bazısı da kesin hükme yönelik, araç /yöntem /vesile mesajlardır. Kalpleri ve düşünceleri kötü niyetli olanlar, insanların arasına fitne sokmak ve kafaları karıştırmak için, çok anlamlı olan müteşabih /araç mesajlara bile bile daha fazla önem verirler…” (Âl-i İmrân/ 7)
Yüce Allah’ın Kur’an’daki tüm emir ve yasakları muhkemdir. Bu muhkem kuralların temel özellikleri her zaman ve her toplum için geçerli olmaları yanında, tartışılmaz kesinlik ve doğrulukta olmalarıdır. Bu duruma göre de muhkem kurallar, dokunulmaz kurallar demektir.
Muhkem kuralların ilki “Allah’ın tek ilah olduğu” kesin kuralıdır. Hangi kitaba ve hangi Allah Elçisine iman ederse etsin, bu ilk kuralı içten kabul eden kişiye Kur’an’da Müslüman denmektedir. Bu ad Allah tarafından verilmektedir:
“Devamla yine onlara; “Biz, Allah’a, bize Kur’an ile indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve Rabbi tarafından tüm elçilere verilenlere inanırız. Bunların hiçbiri arasında ayrım yapmayız. Biz sadece Allah’a teslim olanlarız /Müslümanlarız” şeklinde cevap ver.” (Bakara/ 136)
Allah, sadece Müslüman oluşumuzu kabul etmemekte ve ‘Allah’ın tekliği’ yanında, mutlaka diğer 4 inanç şartına da iman edilmesini de istemektedir. İmanın şartının beş olduğuna Kur’an’da (Bakara/177, 285 ve Nisa/136. ayetlerinde) değinilmiştir.
“… Kim Allah’ı, Meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve Ahret gününü inkâr ederse /küfre saparsa, yanlış yola iyice sapmış ve doğru yoldan iyice uzaklaşmış demektir.” (Nisâ/ 136)
Daha sonrasında bu iman edişi Salih ameller/faydalı işler gerçekleştirmekle ve iman etmenin pratik uygulamalarını yapmakla pekiştirmemiz istenmektedir. Buna dayanarak birçok ayette “Ey iman eden ve Salih ameller gerçekleştirenler” şeklinde ifade kullanılmıştır. Ankebud/ 3’de iman edenlerin, Bakara/ 62’de hem iman eden hem de Salih ameller işleyenlerin ancak ödüllendirileceklerine değinilmiştir:
“Biz daha önceki nesillerden ‘iman ettik’ diyenleri de çeşitli sınavlara tabi tuttuk. Aynı şekilde Allah, sizleri de sınavlara tabi tutarak içtenlikle iman etmiş olanlarınızla olmayanlarınızı belirleyecektir.” (Ankebud/3)
“Şunu iyi bilin ki, sizler ayrıcalıklı bir toplum değilsiniz. İnsanlardan ister Yahudiler ister Hıristiyan veya Sabiilerden her kim, Allah’a ve Ahret günü hesaba çekileceğine iman eder ve salih ameller /faydalı işler gerçekleştirirse, onların ödülleri Rableri tarafından verilecek ve onlar için korku ve üzüntü kesinlikle söz konusu olmayacaktır.” (Bakara/ 62)
Salih ameller /yararlı işler,benim (Gazi Özdemir) Kur’an’da 440 sayıda belirlemiş olduğum muhkem/değişmez kurala göre gerçekleştirilecektir. Bu kuralların yarısından biraz fazlası yasaklar (haramlar), diğer yarısı ise yapılması farz olanlar olarak istenenlerdir. Bunlardan gerek yasak olanları çiğnemek ve gerekse yapılması istenenleri yapmamak GÜNAH diye tanımlanmaktadır. Bu nedenle de Kur’an’ın anlayarak, üzerinde düşünerek ve öğrenilen muhkem /değişmez ana kuralların benimsenip yaşantıya yansıtılması çok önemli olmaktadır.
Kur’an’da olduğu gibi Allah’ın önceki elçilere indirdiği diğer vahiy kitaplarında da bildirilen muhkem/değişmez ana kurallar bütününe DİN denmektedir(s.62-64).Din, kadın erkek her kişinin dünyadave ahrettekendi kurtuluş ve mutluluğunu Allah’ın rızasınıkazanarak elde etmesine bir araçtır. Din, aklını selimleştiren insan içindir, onlara kılavuzdur, öğüttür.
Muhkem kurallar bütünü demek olan DİNtektir ve Kur’an’da bu dine Allah tarafından İSLAM adı verilmiştir:
“Çünkü ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık sonlandırdım ve şimdiye kadar olduğu gibi sizin için de din olarak göndermiş olduğum İSLAM’ı tamamlayıp onayladım.” (Mâide/ 3)
Hangi vahiy kitabına ve elçiye iman edilirse edilsin, Allah’ın tek dini İslam olmaktadır.
Bu duruma göre DİNDAR denilen kişi, son ve bütün muhkem kuralları en gelişmiş şekilde içeren vahiy kitabı olan KUR’ANveya diğer vahiy kitaplarından herhangi birindeki muhkem /değişmez ana kuralların bütününü veya çoğunluğunu öğrenen ve bunlara göre yaşama çabasında olan kişi DİNDAR olmaktadır. Yoksa Dindar olmak, sadece Namaz, Oruç ve Hac olan şekilsel uygulamaları yerine getiren veya kıyafet, sarık ve sakal gibi görüntüde olmak demek değildir. Bu şekilsel uygulamalar, 440 sayıda belirlemiş olduğum ve din denilen muhkem kurallar olarak birer kuraldırlar.
DİNCİ olan kişi ise içten imanı olmadığından başkalarından maddî, siyasî veya farklı bir yarar sağlamak üzere Allah ve din ile aldatan ve sadece görünüşte inanır gibi görünen ve söz kalabalığı ile inandırıcılığı olan kişi demektir. Böylelerinin birer zalim konumunda olduğu ayette şöyle vurgulanmıştır:
“Allah’a gerçek dışı yakıştırmalar yapıp iftira etmekte olan veya O’nun adını kullanıp insanları aldatan ve haklarını gasp edenden daha zalim kim olabilir?” (Hûd/ 18)
Bütün Allah elçileri gibi elçi Muhammed’e (a.s) de yapılan ilk karşı çıkış, “ataların inançları” ve “geleneksel uygulamalar” üzerinden olmuştur. İşte ataların inanç ve görüşlerini özgür aklı ile düşünmeyen, eleştirmeden olduğu gibi kabul eden, dinselleştirilmiş veya dinselleştirilmemiş geleneksel uygulamaları eleştirmeyen ve müteşabih mesajları da muhkem /değişmez ana kurallar gibi değişmez kabul eden kişi MUHAFAZAKÂR olmaktadır. Hâlbuki Bakara/ 170-171. ayetlerde bu yaklaşıma karşı çıkılmış ve böyle davrananlara hayvan sürüleri denilmiştir.
Dolayısıyla gerek Kur’an gerekse O’nu tebliğ etmiş olan Saygıdeğer Allah’ın Son Elçisi Muhammed (a.s), muhafazakâr değil, Yenilikçi-DEVRİMCİ olmaktadırlar. (s.66)
II-)ÖZDE DİNDAR (Mümin) Ve
SÖZDE DİNDAR (Sadece müslüman) Kimdir?
Kur’an, Dünya Okulundaki inanç hedefli eğitimin başarı merdiveninin basamaklarını /sınıflarını Müslüman, İman eden,Muhsin, Mümin ve İnsan-ı Kâmil olarak 5 basamağa /sınıfa ayırmaktadır.
1.Sözde Dindar(Sadece Müslüman)
Hangi vahiy kitabına ve Allah elçisine iman ederse etsin, bunun yanında sadece Allah’ı tek ilah kabul edene Kur’an, eğitim merdiveninin ilk basamağı olarak Müslüman demektedir.
“Sizin anlayamadığınız gerçeklerden biri de şudur ki, İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyan’dı. O tek Allah’a içtenlikle iman edip teslim olmuş, tertemiz /hanif bir Müslüman’dı ve hiçbir zaman Alllah’a şirk-ortak koşanlardan /müşriklerden olmadı.”(Âl-i İmrân/ 67)
Ey iman edenler! Allah, gerek size ve gerekse önceki tek ilah olarak ve bildirdiklerine inanmış milletlere Müslüman adını vermiştir. Bu nedenle de en son indirdiğimiz vahiy kitabı olan Kur’an ile de Elçisizi uyaracak ve kıyamet günü O’na uyup Müslüman olduğunuza şahitlik edecek, sizler de bütün insanları uyarıp Müslüman olana şahitlik edeceksiniz.” (Hac/ 78)
“Devamla yine onlara; “Biz, Allah’a, bize Kur’an ile indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve Rabbi ta¬rafından tüm elçilere verilenlere inanırız. Bun¬ların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece Al¬lah’a teslim olanlarız /Müslümanlarız” şeklinde cevap ver.” (Bakara/ 136)
Ayetlerden de anlaşıldığı üzere hangi inançta olur¬sa olsun, hangi Allah Elçisine ve ilahi vahiy kitabına inanırsa inansın, fakat tek Allah’a iman etmişse bu kişi Müslüman olarak tanımlanmaktadırlar.
Ancak tek Allah’a iman edişi ile Müslüman olana şu ayette açıkça vurgu yapılmıştır:
“Ya Muhammed! Örneğin taşradan gelen ve Müslümanlığı kabul eden bedevi Araplar, ‘Biz iman ettik’ diyerek Allah’a ve Sana uyacaklarını belirtiyorlar. Onlara, “Siz henüz iman etmediniz, ancak Müslüman olduk /tek ilah olarak sadece Allah’a teslim olduk deyin. Çünkü iman edişiniz henüz kalbinize inmiş değil¬dir”…” (Hucurat/14)
İşte ayette değinilmiş olduğu gibi Sadece Müslü¬man basamağında olan kişi ancak “Sözde Dindar” demektir. Son yıllarda Kur’an’ın Müslüman dediği kişi aynı anlamda Deist kelimesi ile tanımlanmaktadır. (s.67-68)
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Kur’an’da Müslüman olarak tanımlanan kişi ile İslam coğrafyasında kendini Müslüman kabul edenler arasında çok büyük fark vardır. Atalar dini üzerinde kalarak nüfus kâğıdı Müslümanı olmak ve böylece kalmak Kur’an’ın istediği /tanımladığı Müslüman değildir. Çünkü Kur’an, Müslüman sözcüğünü “mücrim” sözcüğünün zıddı olarak sunuyor (Kalem/ 35). Kur’an, mücrimi, küfür, nifak, inkâr, şirk, zulüm, fısk vb. cürümleri işleyen kişi olarak tanımlamaktadır. Burada Sözde Müslüman diye tanımlanan kişinin,Kur’an’da cürüm olarak nitelenen eylemlerden uzak kalmış olması gerekmektedir.
2.ÖZDE DİNDAR (Mümin, Muttaki, Muhles, Muhsin)
Kişi, Allah’a teslimiyetle ilk Müslüman oluş aşamasını ayrıca iman edişin diğer dört şartı olan Ahrete, Meleklere, Vahiy Kitaplarına (Kur’an’a) ve Allah’ın Elçilerine bilinçli inanma ile kuvvetlendirmesi gerekmektedir. Böylece tam imanlı Müslümanlık derecesine yükselebilecektir. İman’ın şartlarının Kur’an’da topluca geçtiği üç yerden biri olan şuayette İslam’da imanın şartlarının sadece beş olduğu açıklanmaktadır:
“Ey insanlar! Allah’a, buyruklarını bildiren elçisine, elçiyle indirdiği kitaba /Kur’an’a ve daha önceden indirdiği kitaplara içtenlikle /tam bir teslimiyetle iman edin. Kim Allah’ı,Meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve Ahret gününü inkâr ederse /küfre saparsa, yanlış yola iyice sapmış ve doğru yoldan iyice uzaklaşmış demektir.” (Nisa/ 136)
Allah, ilk basamak olan Müslüman oluşu ve İmanın toplam5 şartını kabul edişi ile ikinci basamak birlikteliği olan Tam İmanlılığı, Özde Dindarlık dediğimiz içten dindarlık için yeterli görmemektedir. Tam İmanlılığın,mutlaka salih ameller/faydalı işler gerçekleştirme çabasıyla pekiştirilmesini istemektedir. Yani kişi bu aşamada hâlâ “SözdeDindar”dır.
3.Beşİman Şartı İle Birlikte Salih Eylemler Yapmak
Kur’an’da bu isteği vurgulamak için “Yâ ey- yüha’lleziyne Âmenû ve Amelü’s-Salihâtü” “Eyiman edenler ve salih ameller gerçekleştirenler” ikili ifade birkaç ayette birlikte kullanılmıştır. İşte bu ikiliyi birlikte gerçekleştirme çabası için¬de olana Kur’an’da Muhsin denmektedir.
Gerçek muhsinliğin, benim (G.Ö.) Kur’an’da 440 sayıda belirlemiş olduğum muhkem /değişmez ana kurallar temelli gerçekleştirilen Salih amellerden /Allah’ın yarattıklarına bir şekilde fayda sağlayacak faaliyetlerin yarıya yakınını tutturmak demek olduğunu düşünüyorum. Ve Muhsin kişi İnsan-ı Kâmillik yolunun 3 ncü basamağına /sınıfına yükselmiş demektir. Ve bu aşamada artık “Özde Dindar”lığm ilk aşamasındadır, başlangıcındadır.
“İman edip salih ameller Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kurallara uygun faydalı işler gerçekleştirenlerin /Muhsin’lerin, salâtı ikame edenlerin /sosyal yardımlaşma faaliyetlerini kurumlar oluşturarak sürdürenlerin /uygulayanların (bazen birlikte Namaz) ve elde ettikleri imkânlarından zekât /vergi ve/veya yardım olarak verip toplumu faydalandıranların Rableri tarafından belirlenmiş ödülleri vardır Onlar için bir korku ve bir üzüntü olmayacaktır.” (Bakara/ 277)
İnsanların bir bölümü ise Ateist, yani imanlı Müslüman olmaksızın, sadece Salih ameller /faydalı işler yaparlar ve İmansız Muhsin olarak tanımlanabilirler. Ve Dünya eğitimlerinde bu eksik basamak olarak Muhsinlikte kalır ve daha üst basamak olan 4 ncü basmağa /sınıfa hiçbir zaman yükselemezler. Görüldüğü gibi Bakara/ 277. ayette, imansız da olsa bu imansız Muhsinler için Dünya yaşamlarında yine de korku ve üzüntü olmayacağı belirtilmiştir. Tabii bu kişiler, Sözde Dindar olarak da tanımlanmazlar (s.69-70).
“Çünkü Biz, ‘salih amelleriyle güzel davrananlara /muhsinlere daha fazlasını veririz’ demiştik.”(Bakara/ 58)
Gerçekte Allah’ın bizlerden beklediği, hiç olmazsa imanlı Muhsin basamağında olmamız ve böylece de Allah’a yönelmemizdir. Ve bu aşamaya varmış olana, gerçekeştirdiği Salih amellerine daha fazlasıyla karşılık verileceği vurgulanmıştır. İmanlı Muhsin, artık 4. basmakta bulunan müminlik basamağına yaklaşmış olmaktadır.
“Çünkü her kim içtenlikle iman ve tövbe edip, olumlu ameller de gerçekleştirirse, şüpheniz ol¬masın ki, artık onun tövbesi kabul edilmiş ve Allah’a yönelmiş demektir.” (Furkan/ 71)
4.İmanlı Muhsinlikten Gerçek Müminliğe Ulaşmak
Artık bizden beklenen İmanlı Muhsinlik’ten sonra dördüncü rahmani kişisel gelişim eğitim basamağı olan Mü-minlik basamağına /sınıfına yükselmemizdir. Bunun için de Salih ameller olarak faydalı işleri, muhkem /değişmez ana kuralların yarısından fazlasına dörtte üçe kadar yükseltmemiz gerekmektedir.
“Elif, Lam, Mim. Bildirdiklerinin doğruluğundan asla kuşku olmayan bu Kur’an, Allah’a karşı takva içinde olanları hidayete /doğru yola yönlendirici bir kılavuzdur.
Ki böyleleri gaybe (5 gaybe) iman ederler, salâtı ise ikame ederler ve kendilerine verdiğimiz imkânlardan (mal, sağlık, huzur ve/veya bilgiden) muhtaçlara pay ayırırlar /infak ederler /onları da ihtiyaçlarını gidermek üzere yararlandırırlar.
Ya Muhammed! Ayrıca sana indirilen Kur’an’a veondan önce vahyedip göndermiş olduğumuz bütün kitaplara ve Ahrete de tereddütsüz iman ederler.
İşte, Allah böyle davrananları doğru yola /hidayete yönlendirir ve işte bunlar, gerçek mutluluğa erişecek olanlardır.” (Bakara/ 1-5)
5.Allah’ı Tek İlah, Kur’an’ı Değişmez Kılavuz Edinerek Sıratı Müstakim Üzere Olmak
Allah’ın katında artık Özde Dindarlık ba¬samakları olan Müminlik ve bunun bir üst ve son basamağı olan İnsan-ı Kâmillik basamağı olmaktadır. Bu kişi Muhkemlere göre olan salih amelleri artık yüzde 90’ın üstünde gerçekleştirebilmektedir diyebiliriz.
İşte Kur’an’da Allah’ın, müminlikten başlamak üzere gittikçe artmak üzere ve en fazla İnsan-ı Kâmillik basamağına /sınıfına şu ayrıcalıkları vereceğine değinilmektedir:
-Onlara büyük bir ödül verileceği ayette şöyle vurgulanıyor:
“Ey İnsanlar! Hiç kuşkusuz bu Kur’an …. olumlu işler gerçekleştiren ve beş gaybe (Allah’a, ahrete, meleklere, elçilere ve vahiy kitaplarına) iman eden müminleri karşılık olmak üzere büyük bir ödülle sevindireceği müjdesini verir.” (İsra/ 9)
-Müslümanların değil ve hatta Muhsin olanların da değil, ancak Müminlerin din kardeşi olduğu Kur’an’da belirlenmiştir:
“Ve bütün müminler kardeş olduklarına göre de kardeşleriniz arasında barışı adaletle sağlayın ve Allah’a karşı takva sahibi olun ki, merhamet edilesiniz.” (Hucurât/ 10)
-Allah’ın ancak Özde Dindar olan Müminlerin velisi /gerçek koruyucu dostları olduğu da Kur’an’da vurgulanmaktadır:
“İnsanlardan Müslüman olup Allah’a şirk koşmadan /müşrik olmadan inananlar, İbrahim’e uyanlar gibi, kendi elçilerine de inanıp uyanlardır. Ve şu bir gerçek ki, Allah ancak bu müminlerin velisidir /dostudur, destekleyicisidir.” (Âl-i İmran/ 68)
O gün bu dereceye ulaşmış olanlara hitaben:
“Mutlu sona ulaşmış nefse, ‘Dön Rabbine /O’nun huzuruna dön, sen O’ndan, O da senden memnun kalmış olarak’ “Memnun kalmış olduğum kullarımın arasına katılın.
Ve cennetime hep birlikte girin” denecek (Fecr/ 27-30).
III-) Özde Dindarların Allah Katındaki Özelliklerinden bazıları
*Özde Dindar olan Allah’ın yanına başka bir ilah ekleyerek şirk koşmaz (Enâm/ 151).
*Allah ile insan arasında olan iman konusunun hesabına karışmaz ve Allah’a bırakır (Zümer/ 46).
*Başkalarını Allah’la asla aldatmaz (Bakara/ 9).
*Özde Dindar olan kasten öldürmez ve zinada bulunmaz (Furkan/ 68; Nisâ/ 16).
*Özellikle din temelli farklı düşman gruplar /hizipler, mezhepler oluşturmanın Kur’an’a aykırı olduğunu bilir (Enâm/ 159; Şûra/ 13), bu tür işlere bulaşmaz.
*Allah’ın tek dininin İslam olduğunu benimser (Âl-i İmran/ 19).
*Özde Dindar olan kararlarında adaleti gözetir (Nisâ/ 135).
*Hak gaspı ile kazanım sağlamaz ve hak gözetir (Nisâ/ 29).
*Ölçü ve tartıda asla hile yapmaz (A’raf/ 85).
*Özde Dindar kibirlenmez (İsrâ/ 37).
*Anarşi, bozgunculuk ve fesat çıkarmaz (A’raf/ 74).
*Topluma yararlı olacak olan zekâtı ihmal etmez, infak ve zekâtı başkalarına gösteriş aracı yapmaz (Müzzemmil/ 20; Nisâ/ 38).
*Kur’an dışında dinî kural koyucu olarak başka kitap koymaz, Kur’an dışı haramlar eklemez (Enâm/ 93; Yunus/ 59).
*Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmaz (En’âm/ 151).
*Yeminlerini aldatma ve hile aracı yapmaz (Nahl/ 94).
*Salâtı /sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetini sürekli uygular ve kurumlaştırıp sürdürür (Meâric/ 22).
*Sözünde durur, emanete sadık olur ve yalan yere tanıklık yapmaz (Meâric/ 32; Meâric/ 33).
*Zulme karşı çıkar zalimlere boyun eğmez (Enfâl/ 25).
*Kur’an’ın anlaşılması için çaba gösterir, Allah’ın ipi Kur’an’ı yaşam biçimi edinmeyi gerçekleştirir (Enfâl/ 36; Âl-i İmran/ 103).
*Her işi ehline verir, hiçbir konuda aşırı hırs yapmaz (Nisâ/ 58; Meâric/ 19).
*Özde Dindar olanlar Müminun/2-9. ayetlerinde geçen ilkeleri uygular; Furkan/ 63-75.ayetlerinde Rahman’ın kulları olmanın ilkelerini yaşam biçimi edinirler (ayrıca diğer özellikler için bkz. s.74-97).
Prof. Nörolog Özdemir Hocamızın “Özde DindarSözde Dindar”lık nedir ve “Özde DindarSözde Dindar” kimlerdir, özellikleriyle Kur’an’dan dayanaklarıyla ortaya koyduğu bu önemli konu, kitabta sadece ele alınan konulardan birisidir. Bu konu gibi kitapda geleneksel İslam kültüründe doğru kabul gören fakat Kur’an ayetleri ışında yanlışlığı vurgulanarak ezber bozan daha otuz iki konu olduğunu anımsatmak isterim. Tüm bu konuları bizlere Kur’an’dan Kur’anca bilim insanı özeni ve ciddiyetiyle hazırlayıp sunan değerli Prof. Özdemir Hocamız, değerli emeği için teşekkürlerimiz ile saygılarımızı fazlasıyla hak ediyor. Sizleri bir çırpıda okuyup bitirdiğinizde mutlaka beğeneceğinizi umduğum ve birçok konuyu Kur’an’dan Kur’anca doğrulanarak aktarılanlardan da çok şeyler öğreneceğinize inanıyorum.
Kur’an’ın en kısa surelerinden biri olup indiriliş sırasına göre 13. sırada bulunan Asr suresinde Yüce Allah, daha işin başlangıcında Özde Dindarı şöyle tanımlamaktadır:
“Zamana yemin olsun ki, insan gerçekten bir aldanış /hüsran içindedir. Ancak
– İçtenlikle iman edip,
– Salih ameller gerçekleştirenler ve
– Birbirlerine Kur’an ile bildirilen gerçekleri tavsiye edenler,
– Güçlüklere karşı sabretmeyi önerenler,
Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat demek olan doğru yoldadırlar. Onlar hüsrana uğramazlar.”
İyi ve keyifli okumalar Değerli Dostlar.
SEDAT ŞENERMEN
Kaynakça
Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, Özde Dindar Sözde Dindar, İstanbul, 2021, Şira Yayınları.