“Sanatçılar Girişimi”, sanatla ilgili konulara değil yangın felaketi, Afganistan’dan Türkiye’ye göç, yoksulluk, işsizlik, ekonomik sıkıntılar, seçim güvenliği gibi konulara değinen “Kaygılıyız” başlıklı metin yayımladılar. Bu tür grupların uzmanlıklarının dışında da konularla ilgili görüş belirtmesini olumlu buluyorum. Zira sadece kendi sorunlarımıza ilgilenerek bir çözüm olmaz. Yalnız madem çeşitli memleket sorunları ele alınıyor, o halde bazı konuların atlanmasının samimi mi yoksa çıkarsak mı olduğu, ele alınmayı gerekli kılıyor. “Söyledikleri haksız mı!” diyerek geçiştirilemez. Söylediklerinin haklı olup olmadığı kadar söylemediklerinin neden söylenmediği de önemlidir. Uğur Mumcu “İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar” demişti. Emperyalizmin, PKK ve FETÖ’nün ve bunlarla ilişkili veya bunlarla benzer hedefleri olanların planlar yaptığı ülkemizde, söylenmeyenlere ve ne maksatla söylenmediklerine dikkat çekmek, bu planları boşa çıkarmak açısından gereklidir.
Sanatçılar Girişimi’nin değinmediklerine dikkat çekelim. Sanatçılarımız;
1. Akdeniz illerimizde 200 civarında yangının sürdüğü bir zamanda bu açıklamayı yapıyorlar ama PKK’nın yangınları çıkardığına yönelik itirafına değinmiyorlar. Hadi PKK’nın kendini güçlü göstermek için böyle açıklama yaptığına inandıklarını düşünerek bu itirafa katılmasınlar. İyi de en azından bu itirafın da olduğuna, sorgulanması gerektiğine değinebilirlerdi. Dahası muhalefetin PKK ve meclis temsilcisi HDP ile yan yana gelmemesini isteyebilirlerdi. Daha Haziran ayında muhalefet partileri HDP ile “Demokrasi Konferansı” düzenlemişlerdi. Konferans’ın çağrıcıları arasında HDP’li Ahmet Türk de vardı. Konferans’ın sonuç bildirisinde PKK ve FETÖ’nün demokrasiyi katlettikleri, uyanık olunması gerektiği yazmıyordu. Sanatçılar Girişimi buna da sessiz kaldı. Demek ki PKK ve FETÖ ile bağlantılı kesimleri incitmek istemiyorlardı.
2. Yabancı ülkelere yönelik bireysel girişim olarak başlatılan “Help Turkey” çağrısının emperyalist müdahaleye zemin yarattığını söyleyebilirlerdi. Zira devletlerle vatandaş değil devlet ilişki kurur. Bir devlet kafasına göre ülkemize yardım edemez. En azından bunun ciddiyetsizliğini ifade edebilirlerdi, etmediler. “Vatandaş” diye siyasi özne olmadığına göre, iyi niyetli bile olsa vatandaş girişiminin, yardım istenen devlet nazarında “devletiniz aciz kalmıştır, vatandaşlarınıza yardım edemiyorsunuz, vatandaşlarınız bizde yardım istiyor” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni uluslararası zeminde Amiral Cihat Yaycı’nın dediği gibi “serseri devlet” konumuna sokabileceğini belirtebilirlerdi. Zira Irak, Suriye, Libya gibi ülkelere müdahalenin gerekçesi, vatandaşların taleplerine bu devletlerinin duyarsız kaldığı idi.
Anlaşılıyor ki ya bunu düşünme kapasitesinden yoksunlar ya da sırf iktidar zorda kalsın diye milletini, devletini küçük düşürmeyi bilerek göze aldılar.
3. Göç sorununun Esad ile anlaşarak çözüleceğini söylemediler.
4. Muhalefete çağrı yapıyorlar. Demek ki muhalefet zemzem suyuyla yıkanmış! Bağımsız bir aydın duruşu sanılan bu girişim, dolayısıyla topluma seslenmiyorlar.
5. Muhalefete yaptıkları aşağıdaki çağrı gösteriyor ki iyi niyetli olanları açısından emperyalizm gibi dertleri yok. Sözlüklerinde emperyalizmin hedefleri yok. Artniyetli olanları ise emperyalizmden medet umuyor. Çağrı şöyle:
“Muhalefetin demokrasi ve sosyal adalet için mücadelesine bütün olanaklarımızla katkı vermeye ve bu uğurda her türlü özveriye hazırız.”
BİLDİRİDE EMPERYALİZM, PKK, FETÖ YOK
Bu sanatçılarımıza göre Türkiye’nin demokrasi ve sosyal adalet dışında ve emperyalizme karşı vatan, millet bütünlüğü gibi sorunları yok. Afgan göçmelerden bahsediyorlar ama bundaki emperyalist amaçtan bahsetmiyorlar. O kadar çeşitli konuları gündeme getiriyorlar ama Mavi Vatan konusundaki emperyalist tehdidi, ABD’nin Yunanistan’daki üslerini, Yunanistan’a tank, taarruz helikopteri gibi saldırı silahları vermesini sorgulamıyorlar. Bildiride AB, ABD’nin niyetleri yok, PKK yok, FETÖ yok. Anlaşılıyor ki amaçları çeşitli konular üzerinden toplumu aydınlatmak değil. Öyle olsa milli birliği sağlam tutmaya yönelik belirttiğim emperyalist tehdit ve tehlikeleri gündemlerine alırlardı.
6. Muhalefete çağrı yapmaları ise bazıları açısından, muhalefete yönelik “seni önemsiyorum, iktidarı da eleştirdim, beni etkinliklere, iletişimde olduğun belediyelere gazetelere, tvlere davet et, konserler verdirt, kitaplarımı okut” mesajıdır. Zira ülkemizde muhalefeti de eleştiren aydınlarımızın muhalif mecralara davet edilmediğini gayet iyi biliyorlar.
ANTİEMPERYALİST SANATÇI DURUŞU
Türkiye Sanatçılar Birliği Genel Başkanı Murat Demirbaş, ‘Kaygılıyız’ bildirisinin, sanatçı sorumluluğu ve aydın tavrı ile bağdaşmadığını belirti. Hatta “emperyalizmin ülkemiz için kurduğu tuzakları görmeden, yaratıcı yıkıcılık diye tarif edilen provokatif söylemlerinizle esas çelişkileri saklamanızdan ve batının kullanışlı aparatlarına alan açma çabanızdan kaygılıyız” dedi. Bildirilerinin hiçbir yerinde FETÖ’nün, HDPKK’nın adını anmadıklarını da ekledi. Emperyalist müdahaleye zemin yarattıklarına yönelik olarak da şunları söyledi:
“Emperyalizmin bu söylemi kullanarak pek çok coğrafyaya nasıl askeri müdahalelerde bulunduğunu bilmenize rağmen ‘tek adam’, ‘diktatör’ gibi kavramları kullanarak iktidarı devirmek için işgal güçlerinin ülkemize müdahalesine meşru zemin hazırlama çabanızdan kaygılıyız…
Kendinizi aydın olarak görmenize rağmen yaşadığımız sürecin bir Türk-Amerikan savaşı olduğunun farkına varmayıp, döviz baskısını ‘ekonomik buhran’, terörle mücadeleyi ‘barışı baltalama’, teröristi yargılamayı ‘adaletin yok olması’ olarak görmenizden kaygılıyız…
Yükselen Asya uygarlığını görmeyip, AB ve ABD’nin Türkiye’yi her fırsatta eleştirdiği S-400, Mavi Vatan, Libya, Kıbrıs, Karabağ gibi başlıklardaki konular gündeme geldiğinde başınızı kuma gömüp, küreselci söylemlerin peşine takılmanızdan kaygılıyız…
15 Temmuz’da, Hendek Savaşı’nda, özerklik ilanlarında hiç kaygılanmadığınız için kaygılıyız…
Suriye’nin kuzeyinde terör koridoruna karşı mücadele verilirken, Akdeniz’de Mavi Vatan için harekete geçilirken, Karabağ’da işgale karşı savaşılırken, ABD ve NATO üsleri ülkemizi çevrelediğinde bu kaygıları hiç duymadığımız için kaygılıyız…
Şimdi, PKK’nın çıkardığı yangınlarda halkımız ve devlet görevlileri cansiperane boğuşurken, daha yangınlar bile söndürülmeden ortaya çıkıp ülkemizi uluslararası kamuoyu önünde aciz göstermeye çalışıp kaygılarınızı dile getirmenizden, yangınları çıkaranların açıkça biz yaptık demelerine rağmen sizin kırk dereden su getirerek esas sorumluları gizleme çabanızdan kaygılıyız…”
Murat Demirbaş cümlelerini şu öneriyle bitiriyor:
“Size yakışan Büyük Türk Devrimi’nin kazanımlarıyla kavga etmeden, yaşanan kimi eksikleri ve hataları sömürgeci devletlerin eline koz olarak hazırlamadan, halkın birlik ve dirlik duygusuna zarar vermeden, duyarlılığınızı ve yaratıcılığınızı insanlığın sömürüye karşı büyük yürüyüşü için kullanmanızdır.”
Bu öneri bazıları açısından çıkarsal bir amaca dayandığından dikkate alınmayacaktır ama yine de içinde milletine karşı sorumluluk bilinciyle hareket edenlere yönelik, ben de bu öneriye katılayım. Nitekim imzasını geri çeken sanatçımız da oldu. Biz uyarımızı yapalım. Yoksa bazıları “hain” konumuna sürüklenecek, iyi niyetli olanları da daha sonra uyandıklarında ne kadar utanç verici bir girişimde bulunduklarını görecekler.
MUSTAFA SOLAK