İftihar kaynağımız MİLGEM’in doğuş öyküsü
İnsanı insan yapan hasletler vardır. Bunların bazıları doğuştan gelen kişilik yapısında olabilir, bazıları da kişilerin zaman içinde kendilerine kattıkları insani değerlerdir.
Günümüz insanında eksik gördüğüm hasletlerden biri de vefa duygusu. Kişinin vefa duygusuna sahip olması ve onu yüreğinde hissetmesi kendisi açısından önemli bir kazançtır. Bununla birlikte, bu önemli hissiyata sahip olmak tek başına yeterli değildir. Vefanın gösterilmesi ve bu çok temel insani hassasiyetin gereğinin yapılması da bir o kadar önemlidir.
“Vefa borcu” denilen bir kavram vardır ve ödenmelidir…
***
Bu yazımda, Türk vatandaşı sıfatımla ve vefa anlayışımın gereği olarak, MİLGEM projesinin başlangıç safhasında emeği geçen bazı kahramanlardan bahsetmek istiyorum.
Kendilerinin buna hiç ihtiyacı yok ama bu yazı gönlümden taşan övgü, takdir ve vefa duyguları ile yazılmaktadır.
Onlar, tüm isimsiz kahramanlar gibi görevlerini fevkalade bir başarıyla yerine getirmişler ve sessizce köşelerine çekilmişlerdir.
Bu yazıyı yazmakla amaçladığım şudur: Türk milleti, sonsuza kadar iftihar edeceği böyle evlâtları olduğunu öğrenmeli, bilmelidir. Eğer biliyorsa da hatırlamalı ve onları katiyen unutmamalıdır…
***
Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır. MİLGEM’i ve bu projenin nasıl başarıya ulaştığını Özden Örnek Amiralimin “MİLGEM’in Öyküsü” kitabından da bahsederek bu sütunda pek çok defalar kaleme aldım.
Birazdan bu muazzam başarı öyküsünün yani MİLGEM’in doğuşunu anlatmaya çalışacağım.
Bu yazımda, temel olarak, değerli büyüğüm Amiral Mustafa Özbey’in Mayıs 2018’de kaleme aldığı “MİLGEM projesi nasıl doğdu” isimli makalesinden yararlanacağım.
Özbey Amiralime makalesini benimle paylaşma nezaketi gösterdiği için teşekkür ediyorum.
***
Amiral Mustafa Özbey, geçmişe ışık tutan bu makalesine şu sözlerle başlıyor:
“Bugün gurur duyarak andığımız MİLGEM projesi ile ilgili başlangıç tarihi olarak 2003-2005 yılları akılda kalmıştır. O dönemde Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Oramiral Özden Örnek’in projenin başarıya ulaşmasındaki eşsiz katkısı tarihe bir not olarak düşmüştür.
Ancak tarihe düşen bu şerefli notun öncesini de paylaşarak bu muhteşem projenin tarihsel bütünlüğüne katkıda bulunmanın, proje ile ilgili görev ve bilgi sahibi kişilerin bunları toplumla paylaşmalarının da bir sorumluk gereği olduğunu düşünüyorum.”
Amiral Özbey, MİLGEM projesinin hak ettiği tarihî önemin kayıtlara geçirilmesine özel bir önem veriyor. Bu hususun temini için son yarım yüzyıldaki savunma sanayimizin evrelerininincelenmesi gerektiği düşüncesinde.
Özbey, MİLGEM projesinin şekillendiği zorlu ekonomik şartların ve sistemin iyi anlaşılabilmesinin, ulaşılan başarıyı çok daha belirgin kılacağını belirtmektedir.
Şimdi konuya girebiliriz.
Takip etme kolaylığı açısından, yazı içinde benim tarafımdan konulacak alt başlıklar yer alacaktır.
***
Genç bir kurmayın NATO görevinden çıkardığı dersler
Amiral Mustafa Özbey, bu yazıya esas aldığım Mayıs 2018 tarihli makalesinde, NATO’da görev yapan genç bir subay olarak bu kuruluşla ilgili görüşlerine de yer vermektedir:
“Brüksel’deki NATO Uluslararası Askerî Karargâh’ta yer alan “Kuvvet Planlama Şubesi”nde 1984-87 yılları arasında yaptığım görev bana diğer ülkelerin kuvvet planlama süreçlerini nasıl yönettiklerini gözlemleme ve ders çıkarma fırsatı verdi.
(…) NATO denilen yapı, başta ABD olmak üzere, savunma sanayisi ve teknolojisi gelişmiş olan ülkeler ile tedariklerini bunlardan yapmaya mahkûm edilmiş ülkelerden oluşuyordu.”
Amiral Özbey’in bu çok önemli saptamayı 38-41 yaşlarında genç bir subay olduğu dönemde yapmış olması fevkalade önemlidir.
Bu genç kurmay subay Brüksel’deki görevi sırasında ayrıca, “Batı kampında” yer alan küresel silah pazarının konsept geliştirme, standardizasyon, karşılıklı çalışabilirlik gibi temel ilke ve parametrelerinin NATO’da var olan onlarca çalışma gruplarında oluşturulduğunu da gözlemliyordu.
Ve bu gözlem ve tespitlerini aşağıdaki değerlendirmesi ile irtibatlandırıyordu:
“Türkiye bu çalışma gruplarında adeta yok gibiydi. Bazı çalışma grubu süreçlerine katılımı ise aktif katkı içinde olmak yerine, genelde bilgi edinme amaçlı oluyordu. Yani Türkiye olarak NATO’nun dev savunma sistemleri yapılanmasının mutfağında değil, bu mutfakta üretilen silah ve sistemlerin müşteriye sunulduğu ‘pazarda’ yer alıyorduk.
Bu üzüntü veren duruma gerekçe ararken bir gerçeği de teslim etmemiz uygun olacaktır. Türkiye o dönemde bu çalışma gruplarına katkı sunabilecek yeterli akademik, teknik birikim ve altyapıya da hem asker hem de sivil unsurları ile hazır değildi.”
Genç kurmay, 3 yıl süreyi kapsayan bu uzun görev döneminde NATO’nun ne olduğunu ve nasıl işlediğini anlamanın yanı sıra, iç yüzünü de yakından görerek ülkesi adına üzüntü yaşamıştı. Özbey, bu konuda:
“NATO üyesi olmanın Türkiye’yi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Bir ülkenin bağımsızlığının güvencesi ancak kendi ulusal yetenekleri ve kaynaklarıdır‘ ülküsünden hızla nasıl uzaklaştırmış olduğunu yeni görevim acı bir şekilde hatırlattı“ demektedir.
Genç subay Özbey, bu görevinde edindiği tecrübelerini MİLGEM’in doğuşu aşamasında fazlasıyla kullanacaktır.
***
MİLGEM’e giden yolda temel sorunların teşhisi ve giderilmesi
Mustafa Özbey, NATO görevinden Türkiye’ye dönmüştür. Söz kendisinde:
“Bu görevden hemen sonra Genelkurmay Plan Prensip Başkanlığı Kuvvet Plan Program Şube Müdürlüğü’ne atanmam, benim için temel sorunların teşhis ve giderilmesi yönünde önerilerde bulunmak için büyük bir fırsat yarattı” saptamasında bulunmaktadır.
Yeni getirildiği görevde 1987-90 yılları arasında görev yapan Özbey, çok geniş çaplı gözlemler yapma imkânı elde etmiştir.
Bu görevde bulunduğu 3 yıllık süre boyunca sorunların giderilmesi yönünde kayda değer iyileştirmeler yapılmasını rağmen “Hazır alım kültürü maalesef tamamen kırılamadı” demektedir.
Amiral Özbey, dönemin zorlu ekonomik şartları içerisinde MİLGEM’in adeta kendisini yoktan var ettiğini ve diğer kuvvetler için de bir “deniz feneri” gibi rehber olduğunu kaydetmektedir. MİLGEM’in fevkalade karışık sistemler ve bu sistemlerin tasarım ve entegrasyonundan oluşan dev bir proje paketi oluşturduğunu ifade etmektedir.
Bu projenin başarıya ulaşmasının, sadece Türk Deniz Kuvvetleri için değil, TSK ve hatta Türkiye için de tarihî bir kırılma noktası ve kilometre taşı olduğunu belirtmektedir.
***
MİLGEM’e doğru
Mustafa Özbey, Kurmay Albay rütbesindeyken 1990-92 yılları arasında ifa ettiği 4. Muhrip Filotilla Komodorluğu görevinin son aylarında Donanma Komutanı Oramiral Vural Bayazıt tarafından çağrılır. Komutan şunları söyler:
“Bu yıl amiralliğe terfi edersen tayin yerin belli. Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı olarak Ankara’ya geleceksin. Bu tedarik sistemini daha fazla sürdüremeyiz. Gerçek manada kendi millî gemimizi tasarlayıp başarıyla Donanmamıza katmamız şarttır. Bu konu üzerinde ön hazırlıklarını yaparsın.”
Kanaatimce Özbey’in aldığı bu emir tarihîdir. Bu konuda şunları söylemektedir:
“Evet, MİLGEM projesinin ilk direktifi bu şekilde verilmişti. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Tuğamiral rütbesine terfi ederek Plan Prensipler Başkanı olarak göreve başladım.”
Tuğamiral Özbey, çok önemli, onurlu fakat zor bir konuda görevlendirilmişti. O zamana kadar millî gemi yapılması çoğu kişi için hayal edilmesi bile mümkün olmayan bir konuydu. İşte, çiçeği burnunda Amiral Özbey, böylesine şerefli bir görevi yüklenmişti. Türkiye’ye, TSK’ya ve Deniz Kuvvetleri’ne büyük katkılar sağlayacak böylesine önemli bir projeyi başlatmak, işin temelini atmak ve projeyi hayata geçirmek için kolları sıvıyordu.
Amiral Özbey, kuvvet komutanından aldığı talimatı yerine getirmek için öncelikle kapsamlı ve çok gerçekçi bir “Durum Tespiti” yaparak öneriler hazırlaması gerektiğinin farkındaydı.
Hazırlanacak millî gemi projesi, önce Deniz Kuvvetleri Karargâhı’na, ardından diğer onay makamlarına sunulacaktı. Bu aşamada mevcut sisteme alışmış olan ve risk almaktan hoşlanmayanlar ile mevcut sistemden kişisel ve kurumsal yarar sağlayanların eleştirisine uğramak kaçınılmazdı.
Sonuç olarak Plan Prensipler Başkanlığı son derece teknik detayları ve diğer ayrıntılı konuları da içeren çalışmaları yaptı.
Bu konuların bazıları şunlardı: Tedarik süreci, tedarik finansmanı, özel sigorta modeli ile desteklenen kredi sistemi, hazır alım ya da lisanslı üretim, platforma dayalı harekât konseptinden ideal harekât konseptine uygun kuvvet yapısına ulaşılması çalışmaları, yetenek konfigürasyonu optimizasyonu, sistem entegrasyonu, üretim/verimlilik modellemesi, Hazine Müsteşarlığı ile yapılan ortak çalışmalar, tasarım ve yazılım konuları…
Ve daha niceleri…
Bu çok yoğun çalışmalara paralel olarak Teknik Başkanlık öncülüğünde özgün millî tasarımının nasıl yapılacağı çalışmaları da başlatıldı. Öncelikle bir tasarım ofisi kurulması ve çalışma yönteminin belirlenmesi gerekiyordu. Bu hususta merhum Prof. Dr. Yücel Odabaşı başta olmak üzere gemi tasarımı hususunda yurtdışında başarı ile görev yapmış akademisyenler ve sivil tersanelerimizin seçkin teknik kadroları ve yöneticileri ile kapsamlı görüşmeler yapıldı.
Ayrıntılı değerlendirmelerden sonra, ilke olarak bir korvet ve bir fırkateyn tasarımının yapılması kararı alındı. Teknik karar tekliflerinin görüşüldüğü kritik öneme sahip bir toplantıda yapılan ankette millî korvet tasarımı için “MİLGEM”, fırkateyn tasarımı için “TF 2000” isimlerinin kullanılması benimsendi.
MİLGEM isminin kabul edilmesi ile ilgili olarak Amiral Mustafa Özbey şunları söylemektedir:
“Bu toplantıda MİLGEM ismini önermiş olmanın onurunu ömrüm oldukça yaşayacağım.”
Bu noktada kişisel kanaatimi söylemeliyim: Bu hakikaten büyük bir onurdur ve Amiral Özbey’in çocuklarına, torunlarına ve onlardan sonrakilere bırakacağı en önemli manevi miraslarından biridir.
İş artık bu aşamaya geldikten ve ete kemiğe büründükten sonra projenin başarıya ulaşmasının iki temel dayanağına millî çözüm bulunması gerekiyordu.
Bunlar, millî finans modeli ve millî yazılım konularıydı…
***
Millî finans oluşturulması
Amiral Özbey’in başında olduğu Plan Prensipler Başkanlığı derhal bu sorunun üzerine giderek MİLGEM’in finans modelini oluşturdu. Özbey bu konuda şunları söylüyor:
“Emperyalizmin finansal sarmalından kurtulmak için önerdiğimiz model çok basitti. Aslında önerimiz çok basit olduğundan ve tamamen düz mantığa dayandığından itiraz edilecek bir yanı da yoktu.”
Hazırladıkları finans modelini ayrıntılandırarak kesinleştirdiler. Özbey Amiral, Deniz Kuvvetleri’ne sağladıkları devlet desteği için şunları söylüyor:
(…) Böylece devletin tüm finansal desteğini arkasına almış olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı piyasaya çıkacak ve elindeki bu güçle muhataplarıyla masaya oturacaktı.”
Oramiral Vural Bayazıt bu modeli onayladıktan sonra konu Genelkurmay Başkanına arz edildi. Bu makam da onayını verdikten sonra, sırada en zor bölüm olan projenin hükümete sunulması aşaması kalmıştı.
Amiral Özbey bu konuda şunları söylüyor:
“Bu süreç karargâhta yaşanırken Türkiye en büyük ekonomik krizlerinden birinin içinde idi ve tarihe “5 Nisan 1994 Kararları” olarak geçen IMF kontrolüne girildiği bir bunalım süreci yaşanıyordu. Bu ortamda dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller ve ilgili bakan ve bürokratların katılımı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında yapılan toplantıda MİLGEM projesi hükümete sunuldu.
Projenin finansal kaynakları kullanmasının en iyimser ihtimalle 7-8 yıl sonra olabileceği, dolayısıyla IMF ile yapılan program üzerinde olumsuz etkisinin söz konusu olmayacağı, kaldı ki her bir harcama için hükümetten önce Hazine’nin onayının alınacağı güvenceleri verilerek proje anlatıldı.
Başbakan Sayın Çiller, icracı bakanlara toplantıda talimat vererek MİLGEM projesini resmen başlatmış oldu. Böylece Hazine’nin, Deniz Kuvvetleri’ne MİLGEM projesi için 2,5 milyar USD kaynak planlaması yapması ve bunun ilgililere resmen bildirilmesi kararı derhal alındı.”
Yazarın notu: Sade bir vatandaş olarak söylemeliyim ki Tansu Çiller’den hiç hazzetmem. Son zamanlardaki siyasi çıkışlarını da çok olumsuz karşılıyorum.
Fakat MİLGEM konusunda yaptığı bu fevkalade doğru ve memleket hayrına iş için, bu defa, kendisini iyilikle yâd ediyorum.
***
Millî yazılım
Türkiye o dönem yazılım konusunda tamamen dışa bağımlı olduğu için millî yazılım konusu çetin bir sorun olarak ortaya yerde durmaktadır. Millî yazılım olmadan MİLGEM projesi düşünülemezdi ve proje millî vasfını kaybetmiş olurdu.
Bu sorunun giderilmesi için çözüm bir başka üzeri proje üzerinden bulundu.
O dönemde hücumbotların modernizasyon projesi de devam etmekteydi. “7/8 hücumbot modernizasyon projesi”nin en önemli alt birimi ise atış kontrol sistemleri ve yazılımlar ile ilgili olandı.
Bu hücumbotlara uyarlanabilecek atış kontrol sistemleri üreten şirketlerle görüşmeler yapıldı ve şirketlerden teklif hazırlamaları istendi. Verecekleri teklif paketlerinin yazılım geliştirme yeteneğini devredecek şekilde olması istendi.
Yazılım geliştirme ve bilahare millî yazılım yapabilecek yeteneğe kavuşma süreci de böylelikle başlatılmış oldu.
Anlaşmaya varılan özel şirketin tesislerinde eğitim almak üzere en seçkin 12 deniz subayı mühendisimiz Hollanda’ya gönderildi. Bu değerli mühendisler eğitim alarak yurda dönmelerini müteakip Araştırma Merkezi Komutanlığı (ARMERKOM) kuruldu.
Bu çekirdek kadro sadece millî yazılımı geliştirmekle kalmadı. Zaman içinde ARMERKOM’da millî alt sistemlerin tasarım ve üretiminin ArGe faaliyetlerini de başarıyla yaparak dışa bağımlığımızın azaltılmasına büyük katkı sağladılar.
***
Özbey Amiralim bundan tam 30 sene evvel, henüz ilk aşamadayken MİLGEM’in önünün açık olması hususunda şunları söylemektedir:
“Özetle MİLGEM projesinin fikrî temeli 1992 yılında dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Bayazıt’ın direktifi ile atılmıştır. Amiral Bayazıt’ın üç yıl görevde kalması projenin ‘yol kazasına’ uğramamasına büyük katkı sağlamıştır.”
***
Amiral Özbey’in Amiral Örnek’e vefası
Vefa, kanaatimce insanlığın ve insan olmanın yüksek hasletlerinden biridir. MİLGEM projesini başlatmak için dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Bayazıt’tan talimat alan, projeyi başlatma ve ismini koyma onuruna sahip olan Mustafa Özbey Amiralim makalesinin son bölümünde Oramiral Özden Örnek’i anıyor.
Bu konuda büyük vefasını göstererek, son satırları gözlerimi yaşartan sözlerle, silah arkadaşı Oramiral Özden Örnek’i şu sözlerle anıyor:
“Durma aşamasına gelen proje, 2003-2005 yılları arasında 20. Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan merhum Oramiral Özden Örnek sayesinde yeniden ivme kazanmıştır. Amiral Örnek, sivil tersaneleri ve yurt çapında savunma sanayi firmalarını da üretim sisteminin içine katacak bir modellemeyi başarmıştır. Kişisel gayretleri ve devlet kurum ve kuruluşları arasında olağanüstü işbirliği sağlayan liderliği sayesinde MİLGEM projesinin ilk gemisi TCG Heybeliada’nın omurgası 2005 yılında İstanbul Tersanesi’nde kızağa konuldu.
Amiral Örnek, bu denli emek harcadığı ve hayatının en önemli başarıları arasında olan TCG Heybeliada korvetinin 27 Eylül 2011 tarihindeki Donanmaya katılış törende Balyoz kumpası nedeniyle Silivri Cezaevi’nde bulunuyordu.
Hegemonya intikamını almıştı.
20 Haziran 2014’te beraat ederek özgürlüğünü geri aldığında ilk işi büyük eseri Heybeliada korvetini ziyaret etmek olmuştu. Amiral Örnek, 29 Nisan 2018 tarihinde aramızdan ayrıldığında TCG Heybeliada ve TCG Büyükada Mavi Vatan’da görevdeydi. TCG Burgazada ise teslim için gün sayıyordu. Maalesef Amiral Örnek Pakistan Donanması için 4 gemi sipariş alındığını öğrenemeden hayata gözlerini yumdu.
Nur içinde yatsın. Aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.”
***
Asker ve sivil olarak MİLGEM projesinde emeği geçen herkesi şükranla, iyilikle ve hayırla anıyorum. Yaptıkları büyük vatan hizmetinin önemini bizden sonraki nesiller çok daha iyi idrak ve takdir edeceklerdir diye düşünüyorum.
***
Kitap: II. Dünya Harbi tarihi ilgililerine…
General Heinz Guderian, “Bir Askerin Anıları.”
Wehrmacht’ın batıya yönelik olarak başlattığı “Blitzkrieg”ın en iyi uygulayacısı, tankın değerini erken tarihlerde ilk fark eden kurmay olarak Blitzkrieg’de panzer tümenine komuta eden, bilahare Generaloberst (Orgeneral) rütbesiyle panzer ordularına komuta eden, harbin kaybedildiği son dönemlerde Hitler’in Genelkurmayının başına geçen, onunla pek çok fikir ayrılığı ve tartışma yaşayan ve bilahare azledilen efsane komutan Heinz Guderian’ın anıları…
Şahsi kanaatim, Generalfeldmarshall (Mareşal) rütbesini hak etmesine rağmen, Hitler’in her dediğine biat etmediği için bu rütbeye yükseltilmemiş olduğu yönündedir.
İlk defa 2017 senesinin Ağustos ayında büyük zevkle okuduktan sonra, geçenlerde ikinci defa okuduğum bu çok değerli eseri kuvvetle tavsiye ediyorum.
MEHMET SEMİH NANE
Kaynak: DENIZKARTALI Haber Portalı – https://denizkartali.com/iftihar-kaynagimiz-milgemin-dogus-oykusu.html
İlgili Konular
Donanmaların Gizli Silahı: DENİZALTILAR | Emekli Tuğamiral Alaettin Sevim ve Gökhan Karakaş
KARTAL’IN GÜVERTESİNDEN MEYDAN OKUMA ! GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER ...
TÜRKİYE’NİN İLK DENİZ KADIN KORUYUCUSU: AYŞENUR ÖLMEZ
BARBAROS BÜYÜKSAĞNAK YAZDI “BİR FOTOĞRAFIN ANLATTIKLARI”
HAMİT NACİ MAVİ VATAN VAKFI ROTA TUTTU
KABOTAJ NEDİR NE DEĞİLDİR? İKİ KAPTAN İKİ DEĞERLİ YORUM
134 YERDE 1000 DALGIÇ… CUMHURİYET’İN EN BÜYÜK DALIŞINA DAVET
DENIZKARTALI - Konuk "Doç.Dr. Barış Özalp"