ABD İÇİN ASLİ CEPHE BATI PASİFİK
ABD, Ukrayna Savaşında Rusya karşısında karasal cephede ciddi gerileme yaşarken, Gazze Savaşı nedeniyle İsrail’in emrivakisi ile hiç istemediği bir jeopolitik tuzağa düştü. Seçim yılında İran’a müdahale konusunda İsrail’in baskılarına ve yeni emrivakilerine, son Irak ve Suriye saldırılarında İran’dan neredeyse özür dileyecek derecede alçaltıcı konuma sürüklenmekten başka seçeneği kalmayan ABD’nin, Avrasya’nın batısında yaşanan tüm gelişmelere rağmen asli ağırlık merkezi Pasifik Cephesi olmaya devam ediyor. ABD, 34 triyon dolar borç stoku içinde Çin’e karşı sonuç alması çok zor bir çatışma dönemine hazırlanırken kendi içinde ciddi meydan okumalar ile karşılaşıyor. Çin’in kıtadan denize çıkışı ile sanayi ve ticarette yükselişinin durdurulması son 79 yılın hegemonunun en büyük hedefi olmaya devam ediyor. Ancak Pasifik cephesinde ve Çin karşısında ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu cephelerine göre işi çok zor. Bu bölge büyük bir deniz cephesi. Mesafeler çok uzak. ABD müttefiklerinin çoğunluğu Japonya, Avustralya, Filipinler gibi ada veya takımada devletleri. Yani denizden desteğe muhtaçlar. Gerek enerji ve gıda ithalatı gerekse askeri malzeme ve cephane intikalleri için deniz yollarının açık tutulması şart. Bunun için ABD ve Hint/Pasifik müttefiklerinin donanmalarının nitelik ve nicelik olarak Rusya, Çin ve Kuzey Kore donanmaları karşısında çok güçlü tutulması gerekiyor. Ancak bugün için durum iç açıcı değil. Kuvvet dengeleri 80 yıl öncesi ile kıyaslanamayacak derecede ABD ve müttefiklerinin aleyhinde. Örneğin ABD, Pasifik Okyanusunu tamamen kendi egemenliğine soktuğu ve Japonlardan temizlediği İkinci Dünya Savaşının sonunda 6000 savaş gemisi ve yardımcı gemiye sahipti. Bugün bu sayı 290. Rakibi Çin’in savaş gemisi ve ticaret gemisi yapma hızına erişmesi çok zor. Amerikan Donanma Bakanının ifadesi ile Çin’in bir yılda yaptığı gemi sayısını ABD ancak 7 yılda yapabiliyor.
ABD, UCUZ KAN ARIYOR
Diğer yandan ABD İkinci Dünya Savaşında jeopolitik çıkarları uğruna binlerce gencini savaş alanlarında feda edebiliyor ve kamuoyuna hesap vermiyordu. Bugün ABD’de emperyalist emeller için ölecek asker bulmak ve bu ölümleri kamuoyuna hazmettirmek çok güç. O nedenle ABD bugün, her kriz alanında lejyoner paralı asker firmalarını askeri harekatlar için kullanıyor. Diğer yandan her krizde ve savaşta kendi adına dökülecek başka devletlerin ucuz kanını arıyorlar. 2022’de Ukrayna bu fırsatı sağladı. Avrupa cephesinde NATO ve AB’yi kendisine tam bağımlı hale getirirken 100 binlerce Ukraynalı gencin ölümü pahasına, stratejik bir sonuç alamamış olsalar da Rusya’ya kan kaybettirdiler. Şimdi Hint/Pasifik cephede yeni bir Ukrayna arayışı devam ediyor. Tayvan’ın Ukrayna olmasının çok zor olacağını söyleyebiliriz. Zira gerek ortalama gelişmişlik ve gelir seviyeleri Ukrayna ile kıyaslanamayacak kadar yüksek iken ada devleti olduklarının ve bir Çin ablukasına uzun süre dayanamayacaklarının ancak en önemlisi Anglosakson emperyalizmi için aynı kanı taşıyan ırkdaşlarının birbirini öldürmeyeceğinin farkındalar. En önemlisi bir kıta devleti ve Polonya ve Romanya gibi iki sadık ABD müttefikine sınırdaş olmasına rağmen Ukrayna’da yaşananları görüyorlar. Diğer yandan 2022 yazında ABD Kongre Başkanı Bayan Pelosi ’nin Tayvan ziyareti esnasında Çin Donanmasının ablukası ve Hava Kuvvetlerinin yüzlerce uçak ile ADIZ sahasını ihlalini hatırlıyorlar. Zaten geçen ay yapılan Tayvan Seçimlerinden kısa süre sonra ABD Başkanı Biden’ın Tayvan’ın bağımsızlık hareketlerini desteklemiyoruz açıklaması bu durumun oluşturduğu sentezi ortaya koyuyor.
EN BÜYÜK UCUZ KAN ADAYI, FİLİPİNLER
Diğer yandan özellikle son 6 ayda yaşanan gelişmeler paralelinde ABD’nin bölgede ucuz kanı ile kullanmayı tasarlayabileceğinin ip uçlarını verdiği ülke Filipinler. Bu devletin özellikle 2022 seçimlerinden sonra iktidara gelen Ferdinand Marcos Jr., sayesinde bir önceki Başkan Duterte’nin aksine ABD rotasına tamamen girmiş olması bu değerlendirmeye izin veriyor. 7641 adadan oluşan 100 milyon nüfuslu Filipinler, adını İspanyol Kralı Philip’ten alıyor. 1543 yılında Manila’nın bulunduğu takımadaları işgal eden İspanyol Donanması buraya Krallarının adını verdi. ABD, 1898’de Amiral Dewey’in filosu ile Filipinler’i İspanyollardan aldı ve sömürgesi yaptı. 1899 ile 1901 arasında bağımsızlık mücadelesi vermeye çabalayan Filipinler, ABD’nin işgalci ateş gücü karşısında 1,5 milyon insanını kaybetti ve teslim oldu. Böylece ABD Pasifik’teki en büyük ileri kalesini kurdu. İkinci Dünya Savaşında Japonya tarafından işgal edilen ülkeyi ABD’nin ünlü General Mac Arthur’u koruyamadı ve ‘’I Shall Return (Geri Döneceğim)’’ diyerek geri çekildi. Japon istilasında 57 bini asker, 1 milyona yakın Filipinli öldü. Savaşın sonunda Amerikan Donanması tüm Pasifik’i Japonlardan temizledi ve Mac Arthur 20 Ekim 1944’te adaya geri döndü. 1946 yılında bu ülkenin bağımsızlığını tanıdı. O günden bu yana Filipinler, ABD’nin Batı Pasifik’teki en önemli müttefiki ve ileri üssü durumundadır. Filipinler, Soğuk Savaşta Sovyetlerin kuşatılmasında Pasifik Okyanusundaki Kenar Kuşak jeopolitiğinin önemli bir aktörü oldu. Bugün de Avustralya, Japonya, Singapur ve Güney Kore’den sonra ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki durumundalar. 1951 yılında akdedilen İkili Savunma Anlaşması (MDA) ABD’ye Filipinler’de üslenme imkânı tanıdı. Kore Savaşına ABD yanında muharip birliklerle katılan Filipinler, Vietnam Savaşına da destek birimleri ile katıldı. Soğuk Savaşta büyük çaplı Subic Körfezi, (Deniz) ve Clark, (Hava) Üsleri Şanghay- Tayvan ekseninde Çin’i ve Vietnam’ı kuşatacak ve Güney Çin Denizini kontrol eden bir konumda yoğun kullanıldı. İkili Savunma Anlaşması (MDA) gereğince iki büyük ana üs dışında da pek çok ileri üs ve kolaylıklar ABD emrine verildi. Soğuk Savaş bitince her iki üssü de kapayan ABD, büyük güçler rekabet dönemi başlayınca bu üslere geri döndü. 2014 yılında iki ülke arasında EDCA-Gelişmiş Savunma İş birliği Anlaşması imzalandı. EDCA kapsamında belirlenen 5 Filipin üssünde jet yakıtı ve cephanenin önceden konuşlandırılmasının yolu açıldı. Bu hafta yaşanan önemli bir gelişmeyi de ekleyelim. Filipinler tarihinde ilk kez denizaltı tedarikine karar verdi. ABD yönlendirmesi sonucu denizaltı filosu kurmak için ihale sürecini başlattılar.
DENİZ SINIRLANDIRMA VE EGEMENLİK SORUNLARI
Bugün Filipinler’i Çin karşısında kışkırtmanın en önemli aracı deniz sınırlandırma ve egemenlik sorunları üzerinde odaklanıyor. Güney Çin Denizinde Çin ile deniz yetki alanları sorunu yaşıyor. Her iki ülkenin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırması dışında, Kardak benzeri egemenliği tartışmalı Spratly Adaları, Mischief Kayalıkları ve Scarborough Sığlığı sorunları mevcut. 1996 yılı başında Spratly Adaları ile Mischief Kayalıkları için her iki donanma kısa süreli bir çatışmaya girdi. 1999 yılında Filipinler Amerikan yardımı ile alınmış, Sierra Madre isimli Tank Çıkarma Gemisini Nansha Adası yakınındaki (2. Thomas Sığlığı) Renai Resifi, Ayungin’de karaya oturtarak bölgede hak iddia etti. O günden bu yana söz konusu gemi üzerinden iki ülke arasındaki gerilim devam ediyor. Gemide Filipinli personel kalarak sığlıkta devlet uygulaması yapmaya devam ediyor.
ÇİN ALEYHİNDE HAKEM MAHKEMESİ KARARI
Yine Spratly bölgesinde 2012 baharında Çinli balıkçılar nedeniyle yeni bir kriz yaşandı. Filipinler bu gelişmeler üzerine 22 Ocak 2013 tarihinde tek taraflı olarak Uluslararası Daimî Hakem Mahkemesinde (PCA) Çin aleyhinde dava açtı ve davayı 2016 yılında kazandı. Kâğıt üzerinde mahkeme Çin’in 9 nokta deniz yetki sınırını tanımadı. Ancak mahkemenin yaptırım gücü olmadığı için Filipinler bir sonuç alamadı. 26 Ekim 2015’te bu kez ABD bir muhrip ile bu kritik bölgeden seyir serbestisi hakkını (FON) kullanarak geçiş yaptı ve Çin tarafından şiddetle protesto edildi. Bu hamleyi ABD, 2018’de tekrar ederken Çin Savaş gemisi neredeyse Amerikan muhribiyle çatma rotasına girdi ve son anda kaza önlendi. Bu olay üzerine ABD Başkanı Trump ‘’Xİ Jingpin artık benim arkadaşım değil’’ dedi.
FİLİPİNLER’DE İKTİDAR DEĞİŞİMİ
2020’de bölgedeki Çin karşısındaki gerilim hem Vietnam hem de Filipinler için çok arttı. 2021’de 200 Çin balıkçı teknesi Filipinler’in MEB’i içinde egemenlik gösterisi yaptı. Diğer yandan ABD, Çin’in bu hamlelerini Filipinler ile stratejik ortaklık ilişkilerinin geliştirilmesi için kullandı. Nitekim 4 Şubat 2023’te Filipinler’in yeni Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr. ülkedeki Amerikan üslerinin genişletilmesi ve sayılarının iki kat artması ve 9’a çıkması için onay verdi. Halen irili ufaklı üs ve yardımcı tesis olarak ABD kullanımında Donanmaya ait 8, Hava Kuvvetlerine ve Kara Havacılığı kullanıma ait 18 meydan ve tesis mevcut.
FİLİPİNLER’İN DEVLET UYGULAMALARI
2023 Ağustos ayında tartışmalı bölgelerde Çin Sahil Güvenlik gemileri ile özellikle Sierra Madre gemisine destek sağlayan unsurlar arasında tazyikli su sıkma olayları yaşandı. Çin o güne kadar bu gemide yaşayanlara denizden gıda ve sağlık desteği verilmesine izin veriyordu. Ancak Filipinler tarafı bu kez hurdaya dönmekte olan gemiye teknik destek ve malzeme göndermeye kalkınca durum sertleşti. Çin buna izin vermedi ve geminin kaldırılmasını istedi. Filipinler Çin’e ret cevabı verdi. Bu olaylar devam ederken 4 Aralık 2023 tarihinde Amerikan Savaş gemisi USS Gabrielle Giffords, Sierra Madre’nin bulunduğu Ren’ai Resifi yakınındaki sulara yasadışı bir şekilde girdi. Filipinler’e göre bu sular onlarındı. Ancak Çin için kendi egemenlik sahasıydı ve bu sadece ABD ile değil Filipinler ile de çok ciddi bir kriz yarattı. Aynı zaman diliminde ABD bir açıklama ile Güney Çin Denizi’ndeki Sahil Güvenlik güçleri de dahil olmak üzere, Filipin kamu gemilerine, uçaklarına ve silahlı kuvvetlerine yönelik silahlı bir saldırının 1951 ABD-Filipinler Karşılıklı Savunma Anlaşması’nı devreye sokacağını bir kez daha teyit eder şeklinde açıklama yaptı.
YENİ YILDA ARTAN TANSİYON
2024’e yaklaşırken Ren’ai Resif bölgesinde Çin Sahil Güvenlik gemileri ile Filipin gemileri ile çok sayıda sürtüşme ve çatışma yaşadı. Ekim ayında bir çarpışma meydana geldi. Amerikan gemisinin bu kriz döneminde bölgeye girmesi Çin için çok ciddi bir kışkırtama olarak değerlendirildi. Çin bu resifi egemen oldukları Nansha Adasının parçası olarak kabul ediyor. Nitekim bu olaydan kısa süre sonra Çinliler 135 balıkçı gemisi ile Ren’ai Resifi’nin 50 mil yakınındaki Niu’e Jiao Resif bölgesini adeta işgal ettiler. Bu süreç devam ederken ABD ve Filipinler Güney Çin Denizi’nde son derece kışkırtıcı bir karar alarak ortak donanma keşif ve karakol görevi icra edeceklerini deklere ettiler. Böylece yeni dönemde ilk defa Filipinler ile ABD, ortak tatbikat yapmanın ötesine geçerek bir üst seviyede iş birliğini artırdılar. Bilindiği üzere tatbikatlar uluslararası savunma ve dış politikada bir mesajdır. ‘’Tatbikat yapıyorum, bu geçicidir ve hiçbir ülkeyi hedefime almıyorum’’ diyebilirsiniz. Ancak ‘’ortak karakol’’ derseniz işte bu ciddi bir kriz yaratır. Gerginleşen durum üzerine Çin ve Filipin heyetleri 17 Ocak 2024 tarihinde görüşerek tırmanmayı durdurdular. Ancak Ren’ai Resifi’ne denizden ikmal gemileri göndermeme kararı alan Filipinler, bu kez 2024 Ocak ayı son haftasında bölgeye havadan malzeme attı ve Filipinli balıkçıları Huanyang adasının çevresine izinsiz olarak soktu. Çinli yetkililer bu olayın tekrarlanmaması için Çin Hava Kuvvetlerinin önlem alacağını ilan etti. Tabi böylesine havada yaşanacak bir durumun tırmanmayı kısa sürede artıracağı söylenebilir. Bu durum Çin ile ilişkileri yeniden gerdi. Aynı günlerde ABD’nin Hawaii Adası Pearl Harbor üssündeki akaryakıt ve cephanenin bir kısmının Filipinler’deki üs ve depolara nakledilmesi haberi gündeme düştü. Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr.’in siyasi rakibi olan kız kardeşinin ABD/Hawaii’den Luzon ’daki Subic Bay Amerikan Üssüne getirilen 170 bin ton Amerikan jet yakıtının durumunu Senatoda gündeme getirmesi ile durum siyasi krize dönüştü.
ÇİN’İ OYALAMA VE YIPRATMA STRATEJİSİ
Filipinler geleneksel olarak ABD için Bon Pour L’Orient (Doğu için iyidir) kategorisinde bir ülke olmuştur. Filipinler siyasetinin yolsuzluk ve usulsüzlükler üzerinden ABD istihbarat ajansları ve kurumları tarafından teslim alındığı gerçeği göz önünde tutulursa, eski başkanlardan ünlü Kleptokrat ve Diktatör Ferdinand Marcos ’un oğlunun 2022 seçimlerinde devlet başkanı olması demokratik teori ve kalıplardan ziyade ABD jeopolitiğinin gereği olarak değerlendirilebilir. Bu durumda Ferdinand Marcos Jr’un ABD neoconlarının vizyonuna göre hareket edeceğini, Çin’i en azından deniz harekât ortamında Tayvan’dan uzaklaştıracak, gayretlerini bölecek şekilde kışkırtma hamlelerine devam edeceğini söyleyebiliriz. Güney Çin Denizi şüphesiz önümüzdeki dönemde dünya gündemine en az Tayvan kadar öncelikli ve yoğun şekilde oturacaktır.
Cem Gürdeniz