Oysa 21. yüzyıl büyük umutlarla başlamış, ortamda bir yumuşama hâkim kılınmıştı.
Neredeyse geçtiğimiz yıllardan kalan sorunların çoğu ya dondurulmuş ya da rafa kaldırılmıştı.
Varşova Paktı dağılmış, NATO adeta uyur gezer vaziyetteydi.
İttifak ile Avrupa ve Doğu Bloku Ülkeleri arasında güven oluşturmaya yönelik ¨Barış İçin Ortaklık¨ ile tüm dünyada artık korkulacak bir şey kalmadığı algısı bile yaratılmıştı.
Var olansa barışın büyüleyici ortamıydı.
Kaynaklar, silahlanmaktan çok insan odaklı kullanılmaktaydı.
Küresel güçlerin etik değerleri aşındırmasıyla yaratılan rekabet ortamı, kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin sonunu getirdi.
Yine kanlı, yine nefret dolu onca yaşanan olay, hayal kırıklıklarının habercisi oldu.
Korona virüs salgını, ülke farkı gözetmeksizin tüm dünyada belirsizlik ve psikolojik tahribat yaratırken, kalıntıları başka adlarla tehdide devam ediyor.
Barışı, güvenliği ve istikrarı bozan terörizm, mikro milliyetçilik, kitle imha silahlarının kontrolsüzlüğü, kökten dincilik, organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı ve düzensiz göç gibi riskler, adeta klasik askeri tehditlerin önüne geçmiş durumdadır.
Kazanan demekten ziyade kazandırılansa savaş sanayii.
Ara yüzü de sığ düşünceli ve öngörüsüz politikacılar.
Kaybedense, zorunlu olmadıkça cepheye sürülen 20’li yaşlarda gençler ve aileleri ile ülkelerin geleceği.
Türkiye; çok yönlü tehditlere karşı alacağı tedbirlere yönelik bir MGK toplantısını daha geride bıraktı.
Doğaldır ki, gündemin birinci ve en önemli maddesi yine terör idi.
Geçtiğimiz günlerde Irak ile başlatılan görüşmeler bildiriye olumlu yansıtılsa da, Suriye ve İran’ın var olmadığı bir süreçte terörün bitirilmesi zor görünmekle birlikte, imkânsız değil.
Kıyıdaş ülkelerle birlikte, Karadeniz’de seyrüsefer emniyetinin tahkimine yönelik çalışmaların sürdürülmesini içeren madde de, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne atıfta bulunulabilirdi.
Yapay zekâ alanında yapılacakların bildiride yer alması farkındalık yaratmıştır.
Ancak, inanç temelli daraltılmış matematik ve fen derslerini içeren yeni müfredat kapsamında, hedefi gerçekleştirmek mümkün müdür? Önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Türk ve Yunan ilişkilerinde başlatılan diyalog zemini Yunan politikacıların söylemleriyle tezat teşkil eder bir görüntü içermektedir ki, komşu ülkeye yeni oldu bittilere yönelmemesi yönünde bir mesaj verilebilirdi.
Ve sığınmacılar…
Ülkemizin demografik yapısı ve insanımızın geleceği, AB’den sağlanacak 3/5 milyar Avrodan çok önemlidir.
¨Atı Alan Üsküdar’ı geçmeden¨ bir yol haritasının çizilmesi ve bir stratejik derinlik ütopyası ¨Geri Kabul Antlaşması’nın¨ iptali gündeme getirilmeliydi.
Bir başka konu da tarikatlar.
Yakın tarihte kanlı bir darbe girişiminde bulunan FETÖ hiç olmamışçasına, bazı din istismarcı yapıların sanki kanaat önderleriymiş gibi davranmaları hayatın olağan akışına aykırıdır.
Sahip oldukları okulları, kitle iletişim araçları, sağlık teşekkülleri ve finansal yapılarını korumak için devletle iç içe yaşamak zorunda olduklarını hissetmektedirler.
Oy potansiyeli görülen bu oluşumlar, siyaset dışına çıkarılmadıkça ve sosyal yaşam alanlarına müdahalesi önlenmedikçe FETÖ benzeri bir sürece gireceği her daim beklenmeli ve devrim kanunları işletilmelidir.
Son günlerde Almanya’da tartışılan konulardan biri, öğrencilerin de savaş ve krizlere hazırlanması çerçevesinde Milli Güvenlik Dersi okutulması önerisidir.
Çevremizde yaşanan gelişmeler ve genç nüfusun ülke güvenliğine yönelik kayıtsızlığı dikkate alındığında, anılan ders ülkemizde de öğretime konmalıdır.
Devletin orta kademelerinde görev yapan sivil asker bürokrasinin bir arada eğitim sürecinden geçirildiği Milli Güvenlik Akademisi’nin açılması düşünülmelidir.
Hemen hemen tüm ülkelerde Asker Hastaneleri vardır. Teröre karşı ölümüne mücadele veren ve çatışmaların merkezinde bulunan ülkemizde tekrar hizmete sokulması için ne bekleniyor? Anlaşılması mümkün değil.
Son sözse; Politikanın askeri stratejiye evirilmesinde, harbin sonrası da eni konu planlanmalıdır.
İsmet Hergünşen