Hatırlatalım tarih akıllılar için tekrar etmez

8 Ağustos 2025’te Ermenistan ile Azerbaycan arasında 35 yıllık savaşı bitirecek barış anlaşması Beyaz Saray’da paraf edildi. 8 Ağustos tarihi, 2008’de Rusya’nın Güney Osetya’ya müdahalesinin yıl dönümü olması nedeniyle ABD’nin Güney Kafkasya’ya dönüşünü ve Rusya–İran çevreleme stratejisinde yeni bir aşamayı simgeliyor. Törende iki liderin Trump’a aşırı iltifatı ve Nobel önerisi, Gazze’de devam eden katliam gölgesinde küresel ahlaki çöküşün göstergesi oldu. Anlaşmanın Türkiye açısından en kritik sonucu 44 km’lik Zengezur Koridoru. Koridorun yapım ve işletme hakkının 99 yıllığına ABD’ye verilmesidir. Bu durum Türkiye, Rusya ve İran için ciddi jeopolitik risk oluşturuyor. Hat, Türkiye’yi doğrudan Azerbaycan ve Orta Asya’ya bağlasa da ABD’nin bölgeye yerleşmesi, Güney Kafkasya’da yeni bir Amerikan kuşatma hattı anlamına geliyor. Bu durum, tarihî “Kafkas Seddi”nin modern bir versiyonu olarak değerlendirilebilir. ABD kontrolü, hegemonya karşısında direniş sergileyen Rusya ve İran’ın Ermenistan üzerinden bağlantılarını zayıflatabilir, Çin’in Turkiye ‘ye de fırsatlar yaratan “Kuşak ve Yol” projesine gerektiğinde engeller çıkarabilir. Türk–Amerikan ilişkileri bozulursa koridor Türkiye aleyhine de kullanılabilir. Asıl hedef, Güney Kafkasya’yı ABD etkisinden uzak tutarak Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Avrasya merkezli barış ve işbirliği kurmak olmalıdır. Bu koridor Washington kontrolünde kaldığı sürece Amerikan Turancılığına hizmet edeceği ve gelecekte Türk Rus, Türk İran ilişkilerinin zedelenmesi için fırsat sunabileceği gözlerden ırak tutulmamalıdır. Türk dünyasıyla bağlarımızı güçlendiriyoruz derken çok hassas küresel dengeleri aleyhimize çevirme potansiyelini göz ardı edemeyiz.

Lübnan’da Hizbullah‘ın silah bırakması için yeni bir sürecin başlatıldığı ve buna Hizbullah’ın karşı çıktığı; İsrail’in Hitler döneminin bir nevi nihai çözümünü hatırlatan Gazze ilhak planını açıkladığı; Yunanistan’ın yeni ilan ettiği deniz mekansal planlama haritasında Türkiye’yi kıtaya iten ABD ve AB tarafından desteklenen Sevilla haritasının aynısını kullanmış olduğu; İsrail’de Kuzey Kıbrıs’a askeri müdahale seçeneklerinin tartışıldığı , denize çıkışı olan bir Kürt devletinin kurulmasının gerekliliğinin yer aldığı makalelerin medyada yer aldığı; Bosna-Hersek federasyonunda Sırp başkanın görevden alındığı; ABD’ye direnen Venezuella’nın seçilmiş devlet başkanı Madura’nın başına FBI tarafından ödül koyulduğu bir konjonktürde Söz konusu anlaşmanın paraf edilmesi dikkat çekicidir. Batı’ya yaklaşarak ABD’ye, Trump’a iltifatlar ve güzellikler sergileyerek elde edilenlerin ne kadar kalıcı olduğu tarihte saklıdır. 1990 sonrası Çekiç Güce Ankara yıllarca evet dedi Irak’ta Otonom Kürt devletinin yolu açıldı. Aynı büyük hata 2013 sonrası Suriye’de yapıldı. Hem milyonlarca mülteci ülkemize geçti, hem de İsrail’le doğrudan komşu olduk. Soğuk savaş sonrası CIA’nın orta Asya’daki FETÖ yapılanmasına adeta alkış tutuldu sonuç ortada. Kısacası ABD’nin orkestrasyonunu yaptığı her girişim sadece onun işine yarar. Türkiye belli ki Güney Kafkasya’daki bu gelişmeye itiraz etmemiştir. Ağır finansal baskı altında jeopolitik geleceğini ABD hegemonyasına yaklaşmakta bulan ve her geçen gün daha riskli ve tehlikeli sulara yönelen Ankara çok temkinli davranmalıdır. Tarihten ders almalıyız.Atatürk’ün “Kafkas Seddi” tanımıyla, İngiltere’nin 1. Dünya Savaşı sonrası Kafkasya’da kurmaya çalıştığı Azerbaycan–Gürcistan–Ermenistan hattındaki Batı yanlısı tampon devletler zincirini unutmadık. 5 Eylül 1920 tarihinde Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’ya ve diğer komutanlara gönderdiği mektupta Atatürk, “Kafkas Seddi”nin Anadolu ile Türk–İslam dünyasının kara bağlantısını koparmak amacıyla oluşturulduğunu vurguluyor ve bu seddin mutlaka yıkılması gerektiğini, bunun hem millî güvenlik hem de Türk dünyasıyla stratejik bütünlük açısından zorunlu olduğunu ifade ediyordu. Hatırlatalım tarih akıllılar için tekrar etmez.

Cem Gürdeniz