UKRAYNA ÜZERİNDEN ARKTİK OKYANUSU’NA BAKMAK

Ukrayna Krizi küresel jeopolitik düzen değişikliğinin ve bloklaşmanın kaçınılmaz sonucuydu. Amerika adası, 2008 sonrası güçlenen ve birleşen Avrasya adasına karşı en büyük hamlesini kesin sonuçlu olmamasına rağmen Ukrayna üzerinden yaptı. Zelenskiy gibi kullanışlı bir siyasetçi üzerinden Ukrayna’nın bir Atlantik kaması olarak Avrasya kalpgâhına giriş hamlesi Rusya’nın karşı harekâtı ile savaşa dönüştü. Amerika adası Rusya’nın askeri bir harekât ile enerjisini alarak ve onu düşmanlaştırarak batı kamuoyunun yeni bir küresel çatışma ortamına hazırlanmasını hedefledi. Son 5 haftadır tarihte benzeri görülmemiş bir dezenformasyon, psikolojik harp ve melez savaşın tüm uygulamalarını görüyoruz. Keskin Asya ile Atlantik’in kutuplaşma ve düşmanlaşma süreci ABD’nin jeopolitik çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde başlamıştır. Bunun için ödenecek bedel ABD’nin umurunda değildir. ABD (ve Anglosakson) dünya için piyon ve kalkan olmak isteyen Ukrayna, Almanya, Japonya gibi devletler var olduğu sürece kutuplaşma insanlığa, barış ve istikrara tehdit olarak devam edecektir. Diğer taraftan Hindistan ve Çin gibi ABD baskısına rağmen Rusya’yı kınanmayan ve yaptırımlara katılmayan büyük güçlerin varlığı ABD arsızlığına karşı denge sağlamaya devam ediyor. Türkiye’nin de NATO üyesi olmasına rağmen bu dengeleyici kampa yakın durması ve yaptırımlara katılmaması son derece önemli ve değerlidir.

TARİHİN AKIŞI ABD VE AB BASKILARI İLE ÖNLENEMİYOR
18’inci yüzyıldan sonra küresel düzenin ağırlık merkezi olan Atlantik sistem yerini artık Asya-Pasifik sisteme bıraktı. Her alandaki istatistikler bu kaçınılmaz değişikliği ortaya çıkarıyor. Mevcut küresel jeopolitik yapı, demografi, ekonomi ve teknoloji cephelerinde yaşanan bu gelişmelerden kuşkusuz etkileniyor ve bloklaşma her geçen gün hızlanıyor. Zira kaynak ve pazar arayışı ile statükoyu korumak isteyen hegemon (ABD), gücü yetersiz olsa bile yükselen güçleri (RF ve Çin) her yöntemi kullanarak önce duraksatmayı sonra da geriletmeyi hedefliyor. Bunu yapmazsa 1945 sonrası kurduğu karşılıksız dolara, okyanus ve denizlere hakimiyeti ile üsler zincirine dayalı emperyal ve hegemon düzeni kaybedeceğini bilmektedir. Ukrayna üzerinden Atlantik ya da sömürgeci neo liberal kapitalist blok son olmasa da en ciddi kozunu oynamaktadır. Atlantik, yeni dünya düzeninin çok kutuplu düzene evrilmesi ile Washington Oydaşmasının (Consensus) zayıflamasına melez savaşla cevap veriyor. Aslında bu savaş 1945’ten bu yana devam ediyor. ABD’nin kurduğu emperyal düzeni korumak için yüzlerce ülkeye askeri darbelerden, konvansiyonel savaşa, ablukalardan ekonomik yaptırımlara kadar yaptığı müdahalelerde 20 milyona yakın insan öldü. Geçen hafta ölen ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı neocon, Madeleine Albright bir röportajda Irak savaşına yönelik soruya ne demişti: “Evet Irak’ta 500 bin çocuk öldü ancak buna değdi…”

AB GELECEKTE PİŞMANLIĞA HAZIR OLMALI
Yazılarımda jeopolitiğin her şeyin üzerinde olduğunu savunuyorum. ABD için ekonomi, enerji ve askeri alanda yükselen güçleri durdurmak ve ABD adasının iki okyanus alanından deniz güçleri ile kuşatılmasına mâni olmak esastır. Bu da ancak Rusya ve Çin’in kuşatılması; Batı Avrupa’nın her iki rakip güç ile başta ekonomik ilişki (enerji, Kuşak ve Yol vb.) kurmasının önlenmesi ve savunmada ABD askeri yapısının ayrılmaz parçası olmaları ile mümkündür. Rusya’ya uygulanan yaptırım ve ambargolar kuyruğuna katılan AB ülkeleri tarihin bu döneminde 70 yıl öncesinde olduğu gibi ABD’ye tamamen teslim olmuşlardır. Bu süreç AB halklarının canını çok yakacaktır. Henüz savaşta 1 ay yeni geçmiştir. Uzun dönemde ABD’ye itirazlar artacaktır. ABD’nin bu süreçte en büyük hedefi olan Almanların Rus gazı ile irtibatının kesilmesi Kuzey Akım 2 projesinin iptali ile kısmen sağlanmış görülse de nihayette nasıl sonuçlanacağını göreceğiz.

ARKTİK OKYANUSU CEPHESİNDE KALICI KRİZ BAŞLIYOR
Küresel güç mücadelesinde asli Cephe Pasifik cephedir. Rusya’nın batıda oyalanması bu cepheye yöneliktir. Nihai hesaplaşma Çin ile yapılacaktır. Diğer yandan Pasifik kadar önemli bir cephe de jeopolitik ve ekonomik perspektifte Arktik Okyanusu’dur. Arktik Okyanusu, 21’inci yüzyılın en ciddi hegemonik çatışma alanlarından birisine dönüşmüştür. Gerek çok zengin deniz dibi ve canlı kaynaklara sahipliği gerekse eriyen buzlar nedeni ile dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 75’ini birbirine bağlama potansiyelinin varlığı bölgeyi büyük güçler mücadele alanının merkezine yerleştiriyor. Çin’in kendini Arktik’e yakın (near Arktik) Ülke olarak tanımlaması ve Rusya ile pek çok yüksek değerli enerji yatırımına ortak olması jeopolitik bilek güreşini daha da karmaşıklaştırıyor. Küresel doğal gaz rezervlerinin %30, ham petrol rezervlerinin %13 ve 1 trilyon dolar değerinde nadir metallerin bulunduğu değerlendirilen bu bölgede 3,8 trilyon m³ ile dünyanın en büyük gaz rezervi olan Shkotman havzasında Rusya, 2008 yılından sonra gaz üretimine başladı. Arktik bölgesi ayrıca küresel ısınma nedeniyle soğuk sulara kaçan pek çok balık türüne de ev sahipliği yapıyor. Geçmiş yıllara göre balık stoklarının arttığı bu bölge, gıda güvenliği ve balıkçılık alanında da gerilimlere neden oluyor.

ERİYEN BUZULLAR VE DENİZLE BULUŞMA
Bu kritik rekabet alanının bir diğer özelliği de eriyen buzullar nedeniyle deniz ticaretinde devrim yaratacak 3 ayrı yeni deniz ulaştırma rotasına sahip olmasıdır. 2040 sonrası bölgenin deniz ulaştırmasına tamamen açılacağı tahmin ediliyor. Böylece okyanuslar arası deniz ticaret rotaları devrimsel avantajlarla kısalacak. Rusya, Kuzey Deniz Yolu (NSR) için 2024 yılına kadar yıllık 80 milyon ton taşıma kapasitesi hedefini koruyor. 2008 yılına kadar bu sularda seyir yapabilecek özellikte 262 buz kırıcı ticaret gemisi varken bu sayı günümüzde 1000’e yaklaştı. 28 Eylül 2018 tarihinde de dünya konteyner devi Maersk firmasına ait Venta Maersk isimli 45 bin tonluk konteyner gemisi Vladivostok’tan yüklediği konteynerleri Arktik Okyanusu üzerinden NSR rotası ile bir ayda Saint Petersburg’a getirdi. Bu süre kuzey rotası kullanılmasaydı, Süveyş Kanalı veya Ümit Burnu üzerinden 2 hafta gecikme ile gerçekleşecekti. 27 Ocak 2021 günü Çin/Jiangsu’dan kalkan Rus Arc7 sınıfı Christophe de Margerie isimli LNG tankeri de Kuzey Deniz yolunu (NSR) kullanarak 2400 millik yolculuğunu 11 gün sonra Rusya’nın Sabetta Limanında tamamladı. Kış şartlarında şubat ayında sürekli karanlıkta büyük bir bölümü refakatiz yapılan bu geçiş, Süveyş Kanalı yolu ile yapılacak seyahatten 36 gün kısa sürdü. Bu durum küresel deniz ulaştırmasında emsali görülmeyen bir devrim yaratacak. Rusya, böylece Arktik Okyanusunda 12 ayın 10 ayında geçiş yapılabileceğini ispatlamıştır. NSR (Kuzey Deniz Rotası) ilk kez ABD’nin deniz kontrolüne meydan okuyan statüde bir deniz ulaştırma ortamı olmuştur. Bu durum ABD için jeopolitik depremdir. Temel hedefi Rusya’yı okyanuslara çıkıştan mahrum etmek isteyen Amerikan doktrini yeni bir gerçekle karşı karşıyadır. Kalpgahın kuzeyi artık okyanuslara açılmaktadır. En önemlisi bu okyanus alanı ABD deniz gücünün dünyada hareket serbestisi ile giremediği tek alandır. Bu durumun hem ekonomik hem jeopolitik ciddi sonuçları olacaktır.

ÇİN VE ARKTİK’TEKİ ÇIKARLARI
Buzulların erimesi aynı zamanda Bering Boğazının önemini arttırıyor. Çin de 2015 yılında Arktik Okyanusu’nun Pasifik ve Atlantik kapısı olan Bering Boğazını Çin’in güvenlik endişe alanı olarak belirledi ve bu boğazdaki çıkarlarını için gerekirse kuvvet kullanabileceğini deklere etti. Çin, Bering Boğazı ve diğer Arktik rotaları kullandığı takdirde hem Malakka Boğazına olan bağımlılıktan büyük ölçüde kurtulabiliyor, hem de ulaştırma giderlerinde senede 100-150 milyar $ tasarruf elde edebiliyor. Çin, ŞİÖ kapsamında Rusya ile ayrıca Arktik Okyanusunda enerji iş birliğini geliştiriyor. Rus Gazprom ile Çin’in CNPC firmaları, Arktik Okyanusundaki sondaj çalışmalarını sürdürüyor.

ABD VE KARŞI HAMLELERİ
ABD, geleceğin enerji savaşında büyük rol oynayacak Arktik bölgesinde Rusya’nın kuşatılması ve kendi çıkarlarının savunulması için hem bölge ülkelerini hem de NATO’yu yoğun kullanıyor. ABD aceleyle karar veriyor ve müttefikleri için sonuçlarını düşünmeden cam dükkanına giren fil gibi hareket ediyor. ABD’nin 21 Temmuz 2018 tarihinde Soğuk Savaş sonrası lağvettiği İkinci Filoyu (Atlantik Donanması) tekrar faaliyete geçirerek, filonun sorumluluk alanına Arktik Bölgeyi eklemesi; Aynı yıl İngiliz Hükümetinin Norveç’te Amerikalı ve Hollandalı askerlerin yanısıra Rusya’ya karşı 800 İngiliz komandosunun sürekli konuşlandırılması; yine aynı yıl NATO’nun 50 bin askerle icra ettiği Trident Juncture tatbikatı; 2020 içinde ABD Başkanı Trump Danimarka’ya Grönland’ı satın almak için teklif sunması; İzlanda’da 12 adet DSH maksatlı P-8 Deniz Karakol uçağı konuşlandırması ABD ve müttefiklerinin hamleleri olarak öne çıkıyor. Ukrayna Krizi devam ederken 2022 Mart ayı başında ABD ICEX 2022 tatbikatı ile bölgeye nükleer denizaltılarını yığdı. Daha sonra başlayan ve Nisan 2022 içinde devam edecek NATO Tatbikatı Cold Response’a ise NATO’dan 23 ülke ile İsveç ve Finlandiya’dan 30,000 asker, 200 uçak ve 50 gemi katıldı. Bu bölgenin Polonya’sı yani koç başı Norveç. Arktik Daire (66°33’N enlemi) kuzeyinde daimî askeri karargâhı olan tek NATO ülkesinin Norveç olduğunu hatırlatayım.

RUSYA’NIN ARKTİK’TE COĞRAFİ VE ASKERİ ÜSTÜNLÜĞÜ
Arktik cephede kalıcı bir kriz başlamıştır ancak bu krizde durum üstünlüğü Rusya’dadır. Zira Arktik Okyanusunun %88’i sahildarların Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesisi (MEB) iken, sadece %12’lik kısmı açık deniz statüsündedir. Kıyılarının %65’i (24 000 km) Rusya Federasyonu’na ait olduğundan, deniz dibindeki enerji rezervlerinin büyük çoğunluğu da Rusya Federasyonu’na aittir. Rus Donanması’nın %67’si Kuzey Donanmasına aittir. Kuzey Donanması ana üssü de bu bölgededir. Bölgede 8’i nükleer 11 büyük tonajlı buz kıran gemi/römorköre sahipliği, iki adet buz kıran gemisi olan ABD’ye karşı, Ruslara açık ara avantaj sunmaktadır. Rusya ön bahçesi sayılacak bölgede önce Arktik Komutanlığını kurdu. Kola Yarımadası’nın kuzeyinden Franz Joseph Land’e ve doğuda Wrangel Adası’na uzanan bir dizi modern üs zinciri oluşturdu. Rusya Arktik bölgede 4 km uzunluğunda bir piste sahip büyük bir havaalanı inşa etti. Hava üsleri geliştirilip, erken uyarı radarları ve dinleme sistemleri modernize edilirken, uçak sayısı artırıldı. Ayrıca Murmansk ve Yamal bölgelerinde 6000 kişilik acil müdahale gücü kuruldu. Bu alanda Rusya Federasyonu dışında ABD, Kanada, Norveç ve Danimarka’nın kıyısı var. Ancak bölgede düzenleme ve eşgüdüm sağlayan Arktik Konsey’de bu beş sahildar dışında İsveç, Finlandiya ve İzlanda da temsil ediliyor. Sekiz ülkenin dördü NATO üyesi. Ancak Rusya, gerek coğrafyası gerekse kuvvet ve komuta yapısı Atlantik cepheden önde. ABD ve müttefikleri soğuk savaş sonrası denizde hızla küçülmenin bedelini bu bölgede ödemeye devam ediyorlar. Gerek buzkıran gemisi sayısı gerekse kış şartlarında harbe hazır birlik sayısında geriler. Ayrıca denizaltı harbi ile hipersonik gemiye karşı füzeler alanında Rusya çok önde. Ancak ABD, kısıtlı deniz gücüne rağmen bu kritik su yollarında Rusya’nın coğrafi üstünlüğüne meydan okuyor. Bu çerçevede bazı Amerikalı stratejistler İngiltere, Grönland ve İzlanda arasında kalan ve GIUK Boşluğu (GIUK Gap) olarak isimlendirilen kritik düğüm noktasına yeni bir rakip olarak Bering Boğazının ortaya çıktığını söylüyorlar. Bu bölgede Alaska ve Aleutian Adaları üzerinde Amerikan üsler zincirinin canlanması talep ediliyor. Bu gelişmelerin yanısıra müşterek NATO karargâhı JFC Norfolk, High North/ Norveç Kuzeyi bölgesinin de sorumluluğunu alıyor.

ABD’NİN NORVEÇ ÜZERİNDEN ARKTİK KUMARI
Küresel jeopolitik oyun alanında Ukrayna tali bir cephedir. Asıl cephe Tayvan, Güney ve Doğu Çin Denizleridir. Bu alanlardan sonra en önemli ağırlık merkezinin Arktik Okyanusu olduğunu tekrar edelim. Arktik bölgede askeri ve coğrafi durum üstünlüğü Rusya’ya ait olmasına rağmen, Ukrayna’da enerjisi harcanan Rusya’nın bölgede test edilerek NATO ve diğer ABD müttefiklerinin (İsveç, Finlandiya) konsolidasyonu hedeflenmektedir. Bir nevi kumar oynanmaktadır. Arktik bölgede NATO’nun -her ne kadar önceden planlı tatbikat denilen- Cold Response tatbikatı ile Rusya üzerindeki basıncı artırması hedeflenmektedir. Ancak burada ne kullanışlı bir Zelensky ne de kendini Amerikan çıkarları için feda edecek Ukrayna halkı benzeri bir halk vardır. O nedenle burada askeri çatışma yaşanırsa vekiller üzerinden yaşanmaz. Dünyanın en üst sınıf refah devletleri arasında Ukrayna’nın rolünü oynayacak gönüllü bulunmaz. Ancak ABD’nin dümen suyundaki Norveç gibi ülkeler, Rusya ile gerginliği arttırmak için ABD ve NATO’nun her tür tuzağına ve kumar masasına meze olmaya düşmeye devam ettikçe, Amerikan Askeri Endüstri devlerinin hisse senetleri yükselmeye devam edecektir. Hatırlatalım 2011 yılındaki NATO’nun vahşi Libya müdahalesinde Norveç Hava Kuvvetleri, Libya’nın fiilen bombalanmasında görev almıştı. Şimdi de Rusya’yı kışkırtmakla meşguller. ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı ambargoya Norveç katılıyor. Soğuk savaşın en yoğun günlerinde Sovyetleri kışkırtmamak için dikkatli, dengeli ve soğukkanlı politika uygulayan Norveç bu tuzaklara düşmemeliydi. Türkiye de Norveç’in düştüğü iç karartıcı durumdan kendine dersler çıkarmalıdır. Bu yüzden Türkiye günümüzün Ukrayna krizinde uyguladığı tarafsız ve dengeleyici siyasete devam etmeli, batı ve Ukrayna tarafından pompalanan garantörlük tuzağına düşmemelidir. Ankara, NATO ve ABD’nin Karadeniz’deki sınırsız maceralarına ve kışkırtmalarına asla ve asla alet olmamalıdır. Kışkırtılan ve bize düşmanlaştırılan Rusya’nın barış içinde birlikte yaşama vizyonuna geri dönmesi çok zor olur.

DIŞ POLİTİKAMIZ KARADENİZ’DE MEVCUT ROTAYI KORUMALIDIR
Eminim ki, Türk devleti halkı ile bu kışkırtmaların tuzağına düşmeyecektir. ABD çıkarlarını savunmayı aydın sorumluluğu sanan, Amerikan uçak gemisini görünce gurur duyan; AB, NATO ve batı baskılarına maruz kalan Mavi Vatan gibi ulusal çıkarlarımızın korunmasını faşizm olarak niteleyen; Başta Rusya ve Çin olmak üzere Asya güçleri ile dengeli işbirliği ve yakınlaşmayı demokrasiden uzaklaşma, otokrasiyle bütünleşme, kural temelli düzeni reddetme olarak gören ve buna rağmen 1945 sonrası ABD’nin 100’den fazla devlete müdahale etmesi ve 20 milyon insanın ölümüne yol açmasını liberal düzen, demokrasi ve insan haklarının savunulması gibi nedenlerle normalleştiren; karşılıksız basılan dolarla fonlanan ve çıkarları için kendini geçmişi ile satabilen mankurt mandacılara rağmen Asya yüzyılının yeni dünyasındaki yerimizi, içerde ve dışarda barış ve istikrar arayan Kemalist dış politikaya geri dönerek alacağız. Bu bir dilek değildir. Bu tarihin durdurulmaz akışı ile iç ve dış şartların jeopolitik çıkarlarımız ile kaçınılmaz buluşmasıdır.

CEM GÜRDENİZ