Hayatımızdan bir yıl daha geçti, su gibi akıp giden zamanda…
Zihnimizde canlandırırken anıları, iyi ve kötü yanlarıyla kah sevinç kah hüzün yaşarız.
Ölçüsünün ne olduğunu bilmeden, yaşamın nimetlerinden fayda sağlarken, keşke hiç ölmeseydik deriz.
Bundan daha ne kötü olabilir? diyebileceğimiz bir yılı daha geride bıraktık.
Bu yıl da, hiçte anımsanmasını istenmeyecek bir miras bırakmıştır, insanlık tarihine…
Gelen yıllar gideni değil, gidenleri aratmaya başladı bu ülkede…
2022 yılı tam bir fiyaskoydu. Son yıllara damga vuran 2021 ve hemen öncesi yıllardan da pek kalır tarafı yoktu.
Evrene baktığımızda, aslında gördüğümüz sadece büyük bir resimdir.
Yoğunlaşan düşmanlıklar, çıkar odaklı güç çatışmaları ve yaratılan kaotik ortam.
Tehlike ve çalkantılarla dolu, insanı ürküten sayısız şiddet olayları.
Küresel salgının izleri daha silinmeden, politik açmazlar ve sonu gelmeyen savaşlar.
Trajediyle sonlanan umuda yolculuklar, vatanlarını kaybetmiş, yersiz ve yurtsuz kalmış, sıla hasreti çeken insanlar.
Demografik yapımızda ısrarla sürdürülen tahribat ve yılın tamamına damga vuran geçim sıkıntısı, verilen ekmek kavgası.
Etnik ve mezhepsel zeminde yaratılan istikrarsızlık, sözde müttefik ve komşu ülkeler ve onların yardakçılarıyla ateş hattına sürüklenen ülkemiz.
Lügatımıza da yeni girdi. İstismara uğrayan çocuklar ve önü alınamayan kadın cinayetleri.
İhtiyacımız olan beyin gücümüz mü? Azımsanmayacak oranda gelecek endişesiyle batılı ülkelerde.
Düşüncelere pranga vurulmuş, kabullenmesi zor acı ve ölümler.
İnsanlar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar doğuran doğa olayları.
Demokratik özelliklerden ziyade otoriter özelliklerin uygulama alanı bulduğu bir yıldı, bu yıl.
Tüm zorlukların, tatsızlıkların yoksunluklarını yaşattı bize.
Karanlık bir yaşama alıştırılmaya zorlandığımız, bir gerçek.
İnsanımızı derinden sarsan ve zorunlu olarak davranışlarımızı bile farklılaştıran bir yıla daha veda ediyoruz.
“İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” demiş, Yahya Kemal Beyatlı.
Karşılamaya hazırlandığımız yeni yılın bize neler getireceğini bilememekle, yine de güzel hayaller, beklentiler, umutlar vazgeçilmezlerimiz tabii ki.
Umudumuzu, yaşama sevincimizi, bilime olan inancımızı kaybetmemek ve her zorluğun üstesinden gelebilmek için insan olarak, birey olarak, toplum olarak üzerimize düşeni yapmaktır.
Zinde ve güçlü kalmaya, benliğimizi olabildiğince korumaya dikkat etmek, bunun ilk ve tek şartıdır.
Akan her zaman dilimi, yeni kutlamalara olanak sağlayacaktır.
Her sıkıntının bir sonu, her karanlığın bir aydınlığı vardır. Bunu bilir, buna inananlardanım.
Yılbaşı kutlamaları da bayramlar gibidir. Hem özel ve hem de güzeldir, insan yaşamında.
Yeni bir yıl; umuttur, beklentidir, sevinçtir.
Şu ölümlü dünyada, gerçekleştireceğimiz ve yaratacağımız iyi ve güzel iklimi hayal edelim.
Evlerimizi, sokaklarımızı rengarenk ışıklarla süslediğimiz gibi yeni yılımız ışıl ışıl, pırıl pırıl ve geleceğimiz aydınlık olsun.
Hep birlikte gelen yeni yıl için, en güzeli, en iyiyi, en çok sağlığı, en çok barışı, en çok sevgiyi dileyelim.
Yeni umutlar vaad eden, yeni hedefler yaratan, değerlerimizi anımsatan, yepyeni bir yıl hepimizin dileği olsun.
Hiçbir zorluk enerjimizi tüketmesin, neşemizi kaybettirmesin.
Cumhuriyetimizin 100. yılının hayal ettiğimiz gibi kutlanması dileğiyle, “Nice mutlu yıllara, benim yalnız ve güzel ülkem Türkiyem”.
Bunu hep birlikte söyleyelim.
Son sözse; “Zamanı durdurmanın yolu mu? Hak ettiğince ve gönlünce çalışmak ve yaşamaktır.”
İsmet Hergünşen