Çin, jeopolitik jargonda denize çıkan küresel güç liginde bir kıta devleti olarak tarif edilebilir. Tıpkı 1900’lerin başındaki Almanya gibi. Bu durum denizlerin hakimine bir meydan okumadır. Denize çıkan güç sadece denizcilik gücü alanında değil, üretimde, ticarette, teknolojide öne çıkmaya çabalar. Bugün Çin, deniz hegemonyasını küresel siyasette Rusya ile dengeleyebilen konuma gelmiştir. Bu durumun en önemli nedenleri arasında her geçen gün büyüyen Çin Donanması (PLAN) kadar Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) öne çıkıyor. İlan edildiği 2013’ten 2022’ye kadar Çin ile BRI ülkeleri arasındaki ithalat ve ihracatın toplamı her yıl %6,4 büyüme ile 19,1 trilyon ABD doları oldu. Diğer yandan Çin ile BRI ortak ülkeleri arasındaki çift yönlü yatırımların toplamı, 380 milyar ABD dolarına ulaştı. Bu miktarın 240 milyar USD madencilik, limanlar ve enerji alanında kullanım ağırlığı ile Çin tarafından temin edildi. Diğer yandan Çin’in nakit ABD doları olmayan Küresel Güney ülkelerine USD borç verdiği, ancak bu krediler için ödeme olarak Yuan/RMB talep ettiği bir program başlattığını; Suudi Arabistan ile Yuan üzerinden petrol ithalatı yaptığını ekleyelim.
DENİZE BAĞIMLI ÇİN
Çin, dış ticaretinde ve enerji güvenliğinde denize bağımlı bir devlet. Dış ticaretinin % 80’i denizlere bağımlı. Güney Çin Denizi üzerinden Hint Okyanusuna açılan Malakka Boğazı onun yumuşak karnı. Günde 16 milyon varil petrol ve 70 bin geminin geçtiği, Endonezya, Singapur ve Malezya’nın kontrol ettiği Malakka Boğazını kendi çıkarları için uzaktan emniyete alacak strateji gereği üslenme/konuşlanma faaliyetlerine hız veriyor. Bu boğazdan geçen petrolün kabaca 5 milyon varili Çin’e gidiyor. Çin’deki günlük tüketimin 14 milyon varil olduğu göz önüne alınırsa, Malakka Boğazı’nın Çin için hayati önemi ortaya çıkar. Çin’in başta petrol olmak üzere, enerji güvenliği ve arz çeşitliliği için 2014 sonrası 29 ülke ile 90 milyar $’lık 75 proje geliştirdiğini de not edelim.
DENİZ ÜSLERİ VE HEGEMONYA
Çin Devlet Başkanı Xi, çok sık şekilde Çin’i denizde süper güç yapma hedefinden bahseden bir lider. Gerçekten de bugün Çin, nükleer uçak gemileri ve nükleer denizaltılar ile ileri deniz üsleri dışında her alanda ABD’nin önüne geçmiştir. Söz konusu alanlarda ABD ile Çin arasındaki büyük hesaplaşma geciktiği sürece Çin açığı kapıyor. Yarışta en önemli zayıf alan şüphesiz üs zinciri. Denizde süper güç olmak donanma yanında, deniz aşırı üslere sahip olmak demektir. ABD’nin donanmanın münhasıran kullanımında kendi karasında 54; deniz aşırı 14 ülkede 20 deniz/deniz hava üssü var. Buna karşılık Çin’in ülkede 15 deniz/deniz hava üssü mevcutken deniz aşırı üssü yok. Ancak Kuşak ve Yol (BRI) girişimi ile yakınlaşmış ve iş birliğine girmiş olduğu devletlerde elde ettiği liman kolaylıkları, bu olanağı zamanı geldiğinde askeri amaçla kullanmaya izin verecek nitelikte. Deniz hegemonu ABD ve müttefikleri bu konuda büyük endişe içindeler. Örneğin 16 Mart 2022 tarihinde ABD Kongresinde yapılan oturumda konuşan ABD Afrika Komutanı Orgeneral Towsend şöyle demişti: ‘’Benim üzerinde en çok endişe duyduğum konu Çin’in Atlantik kıyısında askeri üs kurmasıdır. Bugünlerde en çok dikkat çeken faaliyetleri Ekvator Gine’sindedir…Önceliğimiz bu varlığın caydırılması veya önlenmesidir.’’
ÇİN’İN LİMAN ZİNCİRİ
Çin, üretimin gücünün finanstan üstün olduğunu ispatlamış bir devlet konumunda. Bu durum ilgi ve etki alanlarını ticaret ile genişletme sonucunu doğurdu. Bugün itibarıyla değişik ölçeklerde Çin sermayesi ile işletilen 50 ülkede 105 liman mevcut. Bu limanlar arasında Çin’in çoğunluk hisselerine sahip olduğu, inşa ettiği, işlettiği ve operasyonel kullanım haklarını kiraladığı limanlar mevcut. Bu sayı 2000 yılında 20 idi. Çin, donanma gücünü geliştirirken, bu gücü çıkarlarını korumak için uzak denizlerde kullanmaya yönelik olarak liman zincirini de genişletiyor. Gerek Deniz İpek Yolu (MSR) gerekse dışında teşkil edilen liman zinciri, ABD’nin okyanus liderliğine ciddi şekilde meydan okuyor. Bu meydan okuma ABD’nin ekonomik çıkarlarına sıcak savaştan çok farklı türde bir boyut getiriyor. Çin dünya tarihinin bugüne kadar gördüğü en büyük deniz ticaret gücünü kurmuştur. Bu ticari gücün dolaylı olarak askeri güce dönüşü artık zamanın bir fonksiyonudur. Aralarında ABD limanının da olduğu 105 limanlık zinciri içinde konjonktür büyük güçler mücadelesi çatışma aşamasına geldiğinde Çin karşısında düşman olarak yer alacak devletler de mevcut. Ancak bu duruma rağmen liman yatırımları ve müşterek işletmeler devam ediyor. Bu limanlar içinde 59 limanın geliştirilmesi için Çin yatırım yapıyor. 2023 itibarıyla 10 milyar USD yatırımla Tanzanya; 8 milyar USD ile Avustralya, 4 milyar USD ile Sri Lanka, 2,5 milyar USD ile Singapur dikkat çekiyor. Bulunduğumuz bölgede de her biri 1 milyar USD yatırım ile İsrail ve Rusya da yer alıyor. Diğer yandan NATO’nun her seviyedeki toplantısında Çin’i batı için tehdit olarak ilan etmesine rağmen, Çin liman yatırımlarının NATO ülkelerinde devam etmesi son derece dikkat çekmekte. Türkiye, 1 milyar USD, Fransa, yarım milyar USD, Yunanistan 411 milyon USD, İspanya 454 milyon USD, Hollanda 139 milyon USD, Almanya 76 milyon USD, İtalya 59 milyon USD, Belçika 39 milyon USD ve hatta ABD 162 milyon USD’lık Çin ile ortak liman yatırımlarına devam ediyor. Diğer taraftan Çin’in seçtiği 105 liman arasında deniz ulaştırma bağlantılık endeksinde en yüksek derecelere sahip olan ülkeler de yer alıyor. Listede Güney Kore, Singapur, Malezya, ABD İspanya, Hollanda, İngiltere, Belçika, Vietnam, Tayland, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, Suudi Arabistan, Fransa, Japonya, Tayland, Mısır ve Fas yer alıyor.
ÇİN DONANMASI VE LİMANLAR
Anglosakson deniz hegemonyası bir yandan bu yatırımları alırken diğer yandan bu limanların Çin Donanması tarafından kullanım potansiyelini de araştırıyor. Son olarak ABD merkezli CFR tarafından yapılan bir çalışma bu limanları teker teker inceleyerek söz konusu potansiyeli ortaya çıkardı. (https://www.cfr.org/tracker/china-overseas-ports9 Bu çalışmaya göre 105 liman içinde 55 liman büyük tonajlı savaş gemilerinin yanaşmasına ve desteklenmesine uygun koşullara sahip. 10 liman Çin hisselerinin çoğunlukta (%50 üzerinde) olduğu liman statüsünde. Bu limanlar Sri Lanka, Myanmar, Yunanistan (Pire), Türkiye (Kumport), Belçika (Zeebruge), Nijerya, Togo, Kamerun, Brezilya ve Peru’da bulunuyor. Söz konusu limanlar gelecekte jeopolitik dengeler ve siyasi konjonktür izin verdiği zaman Çin donanma gemilerine destek verebilecek (derinlik, genişlik, uzunluk, yol ve altyapı) potansiyele sahipler. Bu arada Cibuti’de ve Sri Lanka’da donanma gemilerine hizmet verecek imkanlara sahip olan Çin’in Birleşik Arap Emirlikleri’nin Halife limanında askeri tesisler kurma çabasını yeniden canlandırırken, Mısır’ın Süveyş Kanalına yakın alanlarda, Ain Sokhna ve İskenderiye gibi limanlarda da etkisini artırdığını bu çalışmadan öğreniyoruz.
OKYANUSLARDA ÇİN BAYRAĞI DOLAŞIYOR
Kısacası Çin, Deniz İpek Yolu üzerinden, üretim, ticaret ve sermaye gücünü beş kıtaya yayıyor. Her kıtada Çin’in uçak gemilerinden daha etkili olan konteyner filosu ve onu destekleyen limanları büyük bir ağ içinde dünyayı sarmalına alıyor. Ticaret gemileri, Arktik dahil her yerde bayrak gösteriyor. Çin iştirakli 105 limana bu gemiler her gün giriş çıkış yapıyorlar. Yani okyanus ve denizleri kullanıyorlar. Bugün Amerikan donanması okyanusların jandarması olarak görülse de jandarmanın gemi sayısı yetişmiyor. Bugün itibarıyla savaşa hazır 291 gemisi var. Bu gemilerin sadece 232 adedi muharip gemi. Geri kalan 59 gemi tanker gibi yardımcı gemi statüsünde. 232 muharip geminin dünya okyanus ve denizlerinde görev başında 74’ü muharip 108 gemisi mevcut. Şu anda pervanesi dönerek görev başında olan toplam gemi sayısı ise 69. İsrail Filistin krizi nedeniyle 69 geminin toplamda 25 gemisi Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’de İran ve Hizbullah’ı caydırmakla meşgul. Dünya okyanusları 232 gemi için pek değil, devasa büyük.
TÜRKİYE DERSLERİ
Ankara’nın Çin’den öğreneceği çok şey var. Osmanlı ve Çin imparatorluklarının tarihsel süreçleri birbirine benzer. Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti tarihlerinde de ortaklıklar mevcuttur. Çin, komünizmden daha çok Kemalizm’e yakın bir devlet kapitalizmi ile bugünkü aşamaya gelmiştir. Bizden farkı devletçilik, halkçılık ve devrimcilikten uzaklaşmamıştır. Felsefe toplumu olduklarından laikliğin örselenmesi gibi sorunu da olmamıştır. Milyarı aşan nüfusu bizde bazı kesimlerde olduğu gibi 7. Yüzyıla değil 22. Yüzyıla erişme arzusundadır. Diğer yandan bizim aksimize denizci olmaya karar vermişler ve başarmışlardır. Donanma, Limancılık, Deniz Ticareti, Gemi İnşa, Balıkçılık, Deniz Bilimleri, Deniz Dibi Madenciliği gibi alanlarda en üst ligde yer almaktadırlar. Türkiye Çin’in denizcileşme modelini örnek almalıdır. Uzağa gitmeyelim. 2003 ile 2022 arasında ulaştırma ve haberleşmeye Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 1.6 trilyon TL yatırım yapılmış. Bu yatırımların %60’ı karayolu %21’i demiryolu, %8’i haberleşme ve %9’u hava yolu için kullanılmış. Deniz yolu için kullanılan pay sadece %1. Daha fazla söze gerek yok herhalde. (https://www.uab.gov.tr/uploads/pages/bakanlik-yayinlari/ulasan-erisen-turkiye-171122.pdf)
Cem Gürdeniz