Daha önceki yüzyıllarda imparatorluklardan sonra yaratılan ulus devlet, egemenlik ve güç dengesi kavramları, dünya düzeninin kurulmasında önemli rol oynamıştır.
Sadece bir devletin veya kuruluşun çözüme kavuşturabileceği türden olmayan risk ve tehditlerle mücadelede, uluslararası iş birliğine ihtiyaç vardır.
Varşova Paktı tarihteki yerini alırken son yıllarda Birleşmiş Milletler, NATO ve AGİT gibi organizasyonlar ön plandadır.
Beyaz Zambaklar ülkesi Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliklerini bu denklemde görmek gerekir.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in yılın ilk günlerinde ülkemizi ziyareti İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasıyla karşılığını buldu.
TBMM’deki siyasi partilerin oy yüzdesi ve temsil durumu dikkate alındığında İsveç’in üyeliği genel kabul gördüğü yönünde bir kanat uyandırsa da kamuoyunun düşüncesi öyle değil.
Süreç devam ediyor ve önümüzdeki günlerde Macaristan’ın onay vermesi kaçınılmazdır.
Her iki ülkenin kendi hassasiyetleri doğrultusunda bir politika izlemesi anlaşılır olsa bile ittifak içinde daha fazla karşı duruş sergilemesi beklenemezdi.
Bu süreçte ülkemiz baskı ve dayatmalara maruz bırakılırken Macaristan’ın pek fazla dikkate alınmadığı gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
Barışı koruyucu faaliyetler bir kez daha jeopolitik çıkarlara feda edilmiş oldu.
Yöntemlerin tamamlanmasıyla birlikte İsveç’in tam üyeliğiyle, muhtemeldir ki NATO 75. kuruluş yıldönümüne 32 devlet ile girecektir.
Böylece Rusya Federasyonu’nu çevreleme politikasının bir halkası daha tamamlanmış olacaktır.
İsveç’in üyeliğiyle günümüzde jeopolitik önemi artan 27 milyon kilometrelik Arktik Bölgesi’ndeki durum üstünlüğü de artık ABD’dedir.
Dünya petrol rezervinin yüzde 6’lık, dünya doğalgaz rezervinin de yaklaşık yüzde 25’lik kısmına sahip görünen bölge Rusya Federasyonu için hayati önemi haizdir.
Bölge kısa deniz ticaret yollarıyla ve kaynaklarıyla yoğunluğu her geçen gün artan yeni bir rekabet alanına dönüşmüştür.
Nitekim dünyanın önde gelen önemli enerji şirketleri faaliyetlerini yüksek seviyede sürdürmektedirler.
ABD/NATO’ya içinde bulunulan olumsuz ve güvensiz ortama rağmen bir destek daha verilmiştir.
Verilen destek ABD seçimleri öncesinde Joe Biden için de moral kaynağıdır.
İttifaka karşı yükümlülüğünü bir kez daha yerine getiren Türkiye ABD ve müttefiklerinin yaklaşımını ve niyetini artık görmek zorunluluğundadır.
Ola ki; yine oyalama, yine yaptırım ve yine dayatmalara maruz kalındığı taktirde Türkiye ilişkileri soğutma ve yükümlülüklerini yerine getirmeme cesareti gösterebilmelidir.
Bedeli ne kadar ağır olacaksa da.
Türkiye’nin üyeliğe onay vermesinin Türk RF ilişkilerini bozması beklenmemelidir. Hele ki; Ukrayna ile savaşı sürdürdüğü müddetçe.
İsveç Finlandiya ile birlikte imzaladığı 3’lü mutabakat muhtırası çerçevesinde hareket etmeli ve ülkesinde bölücü terörü kaynaklarıyla birlikte kurutmalıdır.
RF için İsveç’in üyeliği, sadece güvenlik açısından değil ekonomik ilişkileri olumsuz yönde etkileyecek ve bölgedeki gerilimleri artıracaktır.
İsveç’in de katıldığı NATO tarafından başlatılan ve RF ile muhtemel savaş senaryolarının ele alındığı ¨Sarsılmaz Savunucu 2024¨ tatbikatı tırmanma eğilimine karşı dikkatle izlenmelidir.
Dönüşü olmayan bir yola girdikleri Finlandiya ile tarafsızlıklarını ABD çıkarlarına feda eden İsveçliler için bundan sonraki hayatın kolay sürdürülebileceğini ifade etmek zor olsa gerek.
Son sözse; “Uluslararası siyasetin hamaset kabul etmediği bir kez daha görülmüştür.”
İsmet Hergünşen