Roosevelt-Mahan İlişkisi. ABD kurulduğunda denizci değildi. Her iki okyanusa erişerek iç savaş sonrası ülkesel bütünlüğünü sağlayıp, ekonomik sıçrama yaparak devleşen ve en önemlisi 1858 yılında petrolle buluşan ABD, jeopolitiğinin gereği olarak denize çıktı ve bir daha karalara dönmedi. ABD’nin, güçlü jeopolitik bir temele dayalı deniz gücü oluşturmasında Amerikalı tarihçi ve stratejist Amiral Mahan ve Theodore Roosevelt’in hayatlarının 19’uncu yüzyıl sonunda çakışması önemli rol oynamıştır. Roosevelt, Mahan’ın ünlü eseri “Tarih Üzerinde Deniz Gücünün Etkisi”ni Başkan olmadan 19 sene önce genç bir Bahriye Bakan Yardımcısı iken okumuş ve çok etkilenmişti. ABD’nin kaderi, belki de aralarındaki yaş farkı 39 olan, bu iki denizci akılın buluştuğu gün yazılmıştı. Roosevelt, henüz bakan bile değilken, 1882 yılında ABD Donanması’nın geleceğine yönelik olarak şu sözleri sarf ediyordu: “Etkin bir donanmaya sahip olmak acil bir ihtiyaçtır…Bu hedefe erişmekten bizi sadece inanılmaz boyutlardaki siyasi öngörüsüzlüğümüz engelleyebilir…”
Mahan’ın Öğütleri. ABD Başkanı William Mc Kinley, Roosevelt’i Bahriye Bakanı yaptığında, Roosevelt artık teoriden pratiğe geçiyordu. Bu arada 1890 yılında ABD ekonomisi, İngiltere’yi geçiyor ve dünyanın en büyük ekonomisi unvanını alıyordu. 1893 yılında işgal edilen Hawaii’ye, 1899 yılında, Puerto Rico, Küba ve Filipinler ve Samoa ekleniyordu. Tümü donanma sayesinde ele geçirilmişti. Amiral Mahan,: “Deniz büyük bir kara yolu gibidir… Bazı deniz yollarının ötekilere oranla tercih edilmesinin nedeni, onların daha iyi denetlenmesindendir. Bu çok kullanılan yollara, ticaret yolları adı verilir…Hattı korumak için polis gereklidir; deniz ticaretini ve ticareti korumak için deniz güçlerinin de donanmalara ihtiyaçları vardır…Denizler medeniyetin büyük meydanı ve oyun bahçesidir. Küresel politik mücadelenin sonucunu belirleyen değişken deniz gücüdür,” diyordu. Roosevelt 1901 yılında ABD Başkanı oldu. Mahan ona şu öğütleri veriyordu: “Tarihi dikkatle okuyunuz…Denizlerde gerekli denetimin sağlanmasıyla ulusal ticaret, ulusal refah ve ulusal büyüme arasındaki açık ilişkiyi değerlendiriniz ve üzerinize düşen rolü uygulamaktan çekinmeyiniz… Genişleme politikasının ülke yararına dönük bir biçimde kullanılması ile yalnızca ulusal değil, dünya refahını da geliştireceğinizin bilincinde olunuz”
ABD Denizde büyüdü. Mahan, 1914 yılında öldü. 1901 ile 1909 yılları arasında görev yapan ABD Başkanı Roosevelt, onun fikirlerini eyleme geçirdi ve çok büyük bir donanma yarattı, bu donanmanın önemli bir bölümünü “Büyük Beyaz Donanma” (Great White Fleet) adı ile bir yıl boyunca dünya etrafında dolaştırdı. ABD deniz gücü, 20’nci yüzyıla, Mahan okulunun somut bir başarısı olarak girdi. 1933 yılındaki Amerikan Savaş Bakanı Stimson, Mahan’ı öylesine yüceltti ki, “Okyanuslar Tanrısı Neptün, onun peygamberi Alfred Mahan ve yeryüzündeki gerçek tek kilise de Amerikan Donanması’dır” diyebilmişti. Özetle ABD, denizler sayesinde büyüdü ve küresel emperyal düzenin denizlerdeki jandarması oldu.
Çin’in denizde büyümesi. Günümüzde ABD, Çin’i son derece keskin bir şekilde eleştiriyor. Son olarak geçen Mayıs’ta Singapur’da İngiliz düşünce kuruluşu IISS tarafından düzenlenen Shangri-La isimli diyalog toplantısında ABD Savunma Bakanı Hagel, Çin’i tek taraflı hamleleri ile dengeleri bozucu bir devlet olarak suçladı. Eleştirilerin başında Çin’in çevre denizlerde yaptığı fiili uygulamalar geliyor. Özellikle 2010 yılında Japonya’nın Doğu Çin Denizindeki tartışmalı Diayou adacıkları civarında bir Çin balıkçı gemisi kaptanını tutuklaması ile başlayan olaylar zinciri, 2014 yılına kadar alevlenerek devam etti. 2013 sonunda Çin’in söz konusu adaları da kapsayacak şekilde tek taraflı Hava Savunma Tanıtım Bölgesi (ADIZ) ilan etti. 2014 başında bu kez Güney Çin Denizinde açık deniz alanlarını kapsayan bölgede balıkçılık bölgesi ilan ederek diğer ülkelerin balıkçılığını izne bağladı. Geçen ay içinde Güney Çin Denizinde, Vietnam’la tartışmalı Nansha (Spratly) Adaları bölgesine, sahip olduğu en büyük açık deniz petrol sondaj tesisini yerleştirdi. (Bu suları Vietnam kendi münhasır ekonomik bölgesi olarak görüyor. 1998 yılında bu sular için Çin ile çatışmış ve 70 Vietnamlı ölmüştü.) Aynı bölgede, Filipinlerle sorunlu Chigua (Johnson South Reef) kayalıklarını inşaatla büyüterek kısa bir uçak iniş/kalkış pisti inşa ediyor.
Çin-ABD Benzerliği. Çin ile ABD’nin küresel güce dönüşüm süreçleri aslında büyük benzerlikler içeriyor. Nasıl ki ABD 1890 yılında ilk kez dünyanın en büyük ekonomisi olduysa, Çin de ilk kez 2010 yılında dış ticarette ABD’yi geçti ve ABD liderliğini 120 yıl sonra kaptırdı. (Bu işler sırayla oluyor. ABD de liderliği İngiltere’den kapmıştı.) ABD büyümeye başlarken jeopolitik bütünlüğünü sağlamak için önce güney (Meksika) ve kuzeyini (Alaska-Kanada) emniyete almış daha sonra Pasifik (Hawaii-Filipinler) ve Güney-Orta Amerika (Karayipler) bölgesine el atmıştı. Çin de, önce deniz yetki alanlarında genişlemeye çalışıyor. Zira denizlerin diplerinin, karalardan çok daha kıymetli olduğunu çok iyi biliyor. Bir yandan donanmasını büyütürken, bölgeler ve kıtalar arası deniz üsleri zinciri ile harekât çapını genişletiyor. Mahan’ın öngörüsüne karşın ABD’nin 20’nci yüzyılda terk ettiği deniz gücünün diğer bacağı olan deniz ticaret filosu ve tersanelere yani denizcilik gücüne olağanüstü yatırım yapıyor. Unutmayalım, 2025 yılında Hindistan nüfusu Çin ile aynı olacak. Yani kaynaklar mücadelesi büyüyecek. Şehirleşen Çin nüfusunun daha çok enerjiye ihtiyacı olacak. Çin de her büyük güç gibi jeopolitik reflekslerle hareket ediyor. ABD’den tek farkı jeopolitik genişlemesini oligarşik bir seçkinler grubunun hizmetine sunmuyor.
Cem Gürdeniz