UNUTULMUŞ BİR ÇAĞDAŞLAŞMA ÖNCÜLÜ: KÖY ENSTİTÜLERİ-I

Unutulmuş Bir Çağdaşlaşma Öncülü: Köy Enstitüleri-I

Giriş

2000’li yılların ilk on yılını da geçtiğimiz şu günlerde, Türkiye büyük sıkıntılarla boğuşuyor. Sayılamayacak denli çok sorun Türkiye’yi bir cendereye almış, sıkıyor da sıkıyor. Rejim sorunu, ekonomik sorunlar, Güneydoğu sorunu, komşularla sorunlar, eğitim ve sağlık sistemlerindeki sorunlar bunlardan öncelikle akla gelenler.

Eğitimin öncelikli sorunları olarak şunlar sayılabilir.

1- Eğitimde fırsat eşitsizlikleri,

2-Tevhid-i Tedrisat’a karşın, bin parçaya ayrılmış eğitim sistemi,

3-Ailelerin çocuklarını, devlet okullarından veba varmış gibi kaçırmaları, bin türlü sıkıntıyla çocuklarını özel okullara astronomik paralarla vermeye çalışmaları,

4-Her yıl yeniden değişen, yap-boz tahtasına dönmüş sınav sistemleri,

5-Siyasi yatırım olarak görülen ve amacının dışındaki işlevi artık legalleşmiş imam-hatip liseleri,

6- Atanamayan, atanmayan öğretmenler,

7-İktidarların siyasi görüşlerine göre değişen müfredatlar

Eğitim, bu ülkenin aydınlık yarınlara, aydınlık çehrelerle ve zihinlerle varabilmesi için en önemli amaç…

Ancak, Milli Eğitim sistemi, bu amacı gerçekleştirebilecek nitelikte mi?

1-Bilgisiz, kalitesiz lise mezunları, üniversite kapılarında yığılmalar,

2-İşsiz üniversite mezunları,

3-İlkokuldan üniversiteye değin tüm eğitim basamaklarında ezberci, yaratıcılıktan yoksun, kalitesiz sistem,

4-Oy kaygılarıyla, malzemesiz, hocasız açılan üniversiteler,

5-Belli bir rotada tutulması planlanmış, belli bir dünya görüşüne ayarlanmış eğitim sistemi ya da sistemsizliği.

Ve Türkiye, “güzel yurdum, üzgün yurdum”, 40’lı yıllarda bir Köy Enstitüleri deneyimi yaşamış. Topraksız, işsiz köylülerin “taşı, toprağı altın”, büyük kentlere yığıldığı, gecekondulaşmanın, plansızlığın, kent-çevre ve hava kirliliğinin doruğa çıktığı, lümpenleşmenin, “magandalığın” öne çıktığı, yükselen değerler, kaybolan değerler, plansız-programsız büyüyen büyük kentler ve tırmanan radikal dincilik gündeminde, “Köy Enstitüleri’ni hatırlamakta yarar gördük.

Özellikle bizim gibi belleksiz bir toplumda.

Prof. Dr. SÜLEYMAN KALMAN