Sadece Atlantik’in her iki yakası değil dünyanın dikkatle izlediği seçimler için son düzlüğe girildi.
Umulan o dur ki, herhangi bir gerginlik ve kaos ortamı yaratılmaz, ülkenin kıt kaynakları ikinci bir seçimle heba edilmez.
Sonuçları itibariyle krize evrilebilecek meşruiyet sorunu yaşanmaz ve süreç tamamlanmış olur.
Türk halkı güven ve saygı duyabileceği, denetleyici özelliği olan bir parlamentoya kavuşur.
Katılım yüzdesi siyasi partiler ve yurttaşların parlamentoya olan inançlarını göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Bugüne kadar yapılan seçimlerde, oy kullanımı makul ölçüdedir.
Türk Demokrasisi, günümüzde siyasi karar alma süreçlerinin parlamentodan yürütme organına kaymasının sancılarını yaşamaktadır.
Yürütmenin ağırlıklı olduğu ülkelerde antidemokratik uygulamaların fazlalığı ve demokratik yönetim kalitesindeki sürekli gerileme dikkat çekicidir.
Kamu idaresi zayıflamakta, oligarşik yapılar topluma empoze edilmektedir.
Yapılacak seçim bir ölüm kalım meselesi olmasa bile son yıllarda siyasi ve hukuki eşitsizliğin ülke insanımızı olumsuz etkilediği apaçık ortadadır.
Ekonomik yoksunluk, sığınmacı hareketleri ve insan hakları temelinde özgürlükler, ülkemizin en büyük sorunlarıdır.
Laik hukuk sisteminde bağımsızlıktan, saygıdan ve üstünlükten yeteri bir seviyede söz etmemiz de mümkün değildir.
Sözde davaların getirildiği durum ve çocuk istismar davalarının ötelenmesi, bu savı güçlendirmektedir.
Lidere bağlı parti geleneği demokratik kültürümüzün gelişiminde en olumsuz etkenlerden biridir.
Kaybedilen seçimler liderlerin ayrılmasını mümkün kılmazken, genç nüfusun partilerde önemli görevler üstlenmesine fırsat vermemektedir.
Bu seçimin en dikkat çekici yanlarından biri de partilerin ön seçim dahi yapmadan milletvekili listelerinin oluşturulmaları ve hak etmeyen adaylara yer vermeleridir.
Hırıstiyanlık inancındaki tek olan Tanrı’nın baba, oğul ve kutsal ruhdan oluşan üçlü doğası gibi.
Sosyal medyaya katılım ve bilgilendirmelerin vazgeçilmez bir araç haline geldiği günümüzde; en önemli sivil toplum örgütü olan siyasi partilere gençlerimizi nasıl özendireceğiz, onların duygu ve düşüncelerinden nasıl yararlanacağız ya da ömrünü nasıl uzatacağız?
En düşündürücü olanı, yurttaşlarımızın siyasi oluşumlara ve kararlara katılımda ciddi anlamda gerileme kaydedilirken tarikat benzeri yapılara daha fazla eğilim göstermeleridir.
Oluşturulmaya çalışılan yeni siyasal model batılı geleneğe bağlı siyaset ikliminden ziyade Avrasya Ortadoğu ülkelerinde var olan baskıcı iktidar yapısına benzer görünüm vermektedir.
Halkımızın yaşam tarzına da sınırlama getiren bu model, gelecek açısından endişe vericidir.
Kırılgan bir görünüm veren demokrasimiz, bu seçimin sonucunda şu sorunun yanıtını bulacaktır.
Parlamenter sisteme dönüşün yolu mu açılacak ya da tekilci ve merkezi yönetime devam mı edilecek?
Seçimlerin yapılacağı 14 Mayıs, aynı zamanda annelerimizle vuslat günüdür.
Onlarda yaşamlarında bir ilki yaşayacaklar…
Bir taraftan oy kullanma diğer taraftan çocuklarına kavuşma telaş ve heyecanı…
Bu öyle bir sevda öyle bir tutku ki demokrasiden ve annelerden uzak kalabilmek ne mümkün?
Hoşgörü, gayret ve sabır abidesidir annelerimiz, sıcak sımsıcak affedesi yürekleriyle…
İstedikleri mi!..
Tertemiz berrak dünyalarında bir ses, bir nefes ve bir dokunuştur.
Bir de sırtını okşayıp, yanaklarına kondurdunuz mu bir öpücük, onlardan mutlusu yoktur artık…
Onları mesut eden, yaşama sevincini tattıran, geleceğe umutla bakmalarını sağlayan sadece bunlardır.
Bir güne sığmayacak kadar büyük olan bugün de coşku ve sevinç içinde olalım, annem diyerek onları sımsıkı kucaklayalım.
Gün gelecek, ölçebileceğimiz bir zaman olmayacağından bolca sohbet edelim ve anılar biriktirelim.
Sıkılmadan, en yüce ve en derin sevginin, anne sevgisi olduğunu unutmadan…
Ya uzaktakiler, gurbettekiler…
Gönüllerince seçtikleri, kendi kokulu bembeyaz çiçekleri göndermeliler.
Dillerinde dua, gözlerinde rüya olmak için son demlerinde.
Yaşam yolculuğumun başlangıcı olan annem başta olmak üzere tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Son sözse; “Demokrasi ve annelerimiz vazgeçilmezlerimizdir. Kıymeti bilene…”
İsmet Hergünşen