Suriye’nin baskıcı lideri göz doktoru Beşar Esad’a ilk tepki, Arap Baharı’ndan etkilenen öğrencilerden gelmişti:
“Senin de sıran geldi, doktor.”
13 yıl süren iç savaşın bu cümle etrafında şekillendiği Suriye’de bombalanmayan yer kalmamış; milyonlarca insan ya ülke dışına göç etmiş ya da yer değiştirmişti.
Takvimler 8 Aralık 2024’ü gösterirken, Beşar Esad Rusya Federasyonu’nda firardaydı; İslamcı militan güçler ise Şam’da yönetimdeydi.
Ulusal bütünlüğe sahip olamamanın sancıları Suriye’de de kendini göstermektedir.
Etnik, mezhepsel ve ideolojik grupları dengelemenin zorluğuna üçüncü ülkelerin çıkarları da eklendiğinde, uzlaşıya giden yolun sancılı olması kaçınılmazdır.
İlk anlarda çatışmaların ve anlaşmazlıkların olması normal karşılanmakla birlikte, ortaya çıkan tablo arzulananın çok gerisindedir.
29 Ocak 2025’ten itibaren Suriye Cumhurbaşkanlığı’nı elinde bulunduran, etnik ve dini çerçevede hareket eden HTŞ lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara da geçmişin yanılgıları içindedir.
Gerçek anlamda silahlı güçleri devletin tekelinde henüz toplayamayan Suriye Cumhurbaşkanı, merkezi bütünlükte de otoriteyi sağlayamamış durumdadır.
An itibarıyla Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG görünümlü PKK/KCK-PYD/YPG, batısında Alevi-Hıristiyanlar, güneyinde İsrail kontrolünde Dürzi bölgesi, Şam-Halep eksenindeyse çaresiz bırakılmaya çalışılan merkezi hükümet yer almaktadır.
Dört parçaya bölünmüş izlenimi veren Suriye’de, diplomatik girişimlerle hukuki altyapısı oluşturulmak istenmektedir.
Ahmet Hüseyin eş-Şara; Suriyeli özelinde hareket etmediği sürece iç cepheyi bir arada tutamayacağını, İsrail saldırılarına karşı koyamayacağını ve Suriye’nin parçalanmasına engel olamayacağını anlamalıdır.
Hedefi, Suriye’ye Sevr benzeri bir antlaşmayı dayatanların peşinden gitmek değil; Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak, birlik ve dirliğini tahkim etmek olmalıdır.
Bir meşale yakmak ve ölümsüz kalmak istiyorsa, çözümün adresi bellidir ve tektir.
Kısa vadeli hesaplar değil; amasız fakatsız Türk İstiklal Harbi’ni zafere ulaştıran emperyalizme karşı duruşun öncü lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Öncelikli yol da yine onun yaptığı gibi, ordu-millet iş birliği ve Meclis’e giden taşların döşenmesinden geçer.
Millî şuur ve millî birlik çerçevesinde halkın güvenliğini esas alan “Suriyelileşme” kimliğiyle oluşturulacak Suriye Ordusu, ülkenin birlik ve beraberliğinin sembolü ve kurtuluşu olacaktır.
ABD eski Başkanı Barack Obama’dan bu yana geçen süre ve son günlerde özellikli mazisi olan Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas J. Barrack’ın zihinleri yakan açıklamaları dikkate alındığında; ilkesel duruş gösterildiği takdirde çıkacak sonuç şudur:
Tarihte olmayan bir şey, isterse dünyanın tüm emperyalistleri birleşsin, yine de gerçekleşmeyecektir.
Son sözse: Aşiretten devlet çıkmaz; siyasi düzen, askerî düzen ile doğar ve gelişir.
İsmet Hergünşen