Bertrand Russell demişki; “Dünyanın en büyük talihsizliği,akıllılarhep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendinden eminolmalarıdır.”
Son örneği, intikam duygusuyla hareket ederek dünyayı tekrar bir hesaplaşma alanına dönüştürme gayretinde olan ABD Başkanı Joe Biden’ın, 1915 olaylarını manipüle eden mesajı ile Ermeni meselesi tarihsel değil siyasi bir mesele haline getirilmeye çalışılmaktadır.
1973 yılından beri siyaset sahnesinde olmasına rağmen Joe Biden’ın cehalet, kibir ve ikiyüzlülüğe dayanan mesajı ne ABD’nin ne de ona müzahir olan ülkelerin kirli tarihini temizlemesineolanak verecektir.
Siyasi zeminde yapılan açıklama; Almanya’nın Yahudilere karşı soykırımlarını, Fransa’nın Cezayir ve Ruanda katliamlarını unutturmayacaktır.
Ha keza, ABD’nin Asya ve Ortadoğu coğrafyasında öldürmüş olduğu milyonlarca insan ile kendi ülkesinin yerleşikleri olan köleleştirdikleri siyahi ırktan olanlarla, soyunu kuruttukları Kızılderelilerinin önüne de geçemeyecektir.
Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atmış oldukları atom bombalarının nasıl bir insan kıyımı yarattığı da, hafızalarımızdaki tazeliğini hep koruyacaktır.
Hakim kılınmak istenen duygu Türk ve Türkiye karşıtlığıdır.
Bilmemiz gereken en temel konu ise ikinci bir Yahudi soykırımı olarak yaftalanmaya çalışılan“Ermeni meselesinin, Ermeni mezalimi”olduğudur.
24 Nisan 2021 tarihi,“Türklere kendini düşman eden ülke ABD” olarak geçecektir, tarih kitaplarına da.
İkinci Dünya Savaşı ertesinde Türkiye’nin cidarlarına kadar nüfuz eden ABD, son kozunu (!) da kaybetmiş oldu, böylelikle.
Son zamanlarda meydana gelen gelişmeler göstermektedir ki, ABD’nin hasımları ne Çin, ne Rusya, ne İran ve ne de Kuzey Kore.
Olsa olsa tek hedefi, NATO içindeki müttefiki (!) Türkiye.
ABD’nin ülkemiz aleyhine yaptığı her hamle, kendi cenahında çizmiş olduğu Türkiye profilinin değiştiği algısının yanı sıra NATO’daki rolünü tam kavrayamamasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye’nin Batı’nın güvenliğini ve NATO içindeki rolünü hafife alan ABD tarafının yaratmış olduğu güvensizlik ortamı, bu bölgede Türk ve Amerikan çıkarlarının dengelenmesini bundan sonra olanaksız hale getirecektir.
Eşi bulunmaz bir jeostratejik ve jeopolitik konuma sahip olan “Türkiye’nin yerini, ABD’nin herhangi bir ülke ve örgütle doldurmasınafile bir çabadan öteye de geçmeyecektir.”
Belli ki, Türkiye büyük tehlikeler içeren bir döneme sokulmak isteniyor.
Batı dünyası ve Ortadoğu coğrafyasında yer alan ülkeler ile onların vekaletçilerinin, ülkemizi nasıl bir girdap içerisine sokma gayreti içerisinde olduklarının,artık Türk Ulusu tarafından da görülmesi gerekiyor.
Yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin ittifakın dikte ettirdiği koşullara uyan bir politika yerine, kendi coğrafya konumunu öngören bir politika izlemesini dikte etmektedir.
Genel durumun doğru analiz edilmesiyle, birlik ve beraberlik çerçevesinde oluşturulacak dinamik ve güçlü bir iç yapı ile sürdürülecek kararlı tutum çerçevesinde, “Joe Biden’ın açıklaması yok hükmündedir”
Dünyada yaşanan değişim sürecini takip etmek, gereken tedbirleri almak her ülkenin sorumluluğu olmasına rağmen ABD bunu istemediğini dünya kamuoyuna bir kez daha göstermiştir.
Anlaşılan o ki; sorunların daha da derinleşmesinin yanısıra insanlığı barış ikliminden uzaklaştırarak, kavga ve kargaşa zemininde hatta savaş sürecine bile sürüklenebilecek yeni bir döneme doğru sokulmaya çalışıldığını da öngörmemiz gerekiyor.
Türkiye de topraklarına yönelik emperyalist saldırılara direnç göstermesinin yanı sıra çevresine barış, istikrar, demokrasi ve hoşgörü yansıtmak için çaba gösteren bir ülke olmakta zorundadır.
Sanırım bugüne uygun en uygun söz;MÖ 500’de yaşamış ünlü komutan, filozof ve askeri bilge Sun Tzu’nun söylemindedir.
“Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikedesin”
İSMET HERGÜNŞEN