Şunu kabul etmek gerekir ki, ikiyüzlülüğün yaşandığı dünyamızda Türkiye, haketmediği yalnızlık içerisine sokulmak istenmektedir.
Siyasi, askeri ve ekonomik olarak kendini gösteren bu politika, sadece coğrafyanın bir tezahürü olarak görülmesi, hata olur.
İşbirlikçileri ile kapitalizmin sömürü düzeni kurmuş oldukları ülkemizde, meydana gelen son gelişmeler korkarım ki, yakın gelecekte sosyal çalkantılara gebe olacak niteliktedir.
Emperyalizm de boş durmuyor ve de bir türlü tatmin olmuyor. Kara bulut gibi çöktü, çöktürüldü üzerimize…
Etnik farklılıklardan kaynaklanan sorunlar, radikal dinci akımlar, aleyhine oluşturulan ittifaklar ve sığınmacı hareketleri…
Terör örgütleri ile işbirliği, yeni devletçikler kurma isteği ve komşu ülkelerde onlarca üs, sayısız asker, ağır silahlar ve depolanan akıllı muhimmatlar…
Türk Lirası’nın aşırı değer kaybı ve halkın alım gücünün gerilemesi…
Yaptırımlar, örtülü ambargolar, dayatmalar ve ardı arkası gelmeyen oldu bittiler…
Son zamanlarda yaşanan gelişmeler, ülkemizin beka ve refahını tehdit eder duruma getirmiştir.
Ulusal güvenliğini, Batı İttifakı içerisinde gören Türkiye ne hazindir ki, sadece komşularının değil müttefiklerinin de tehdidi altındadır.
Son yıllarda algılama yetersizlikleri, süreçleri yönetme tutarsızlıkları sadece komşu ve müttefik ülkeler nezdinde değil ülkemizi yönetenlerce de açıktan açığa sorgulanmalıdır.
Tarihi biraz bilen her Türk, kolayca cevap verebilir, bu soruya.
Gerçek nedenler, gaflet ve zaaftan istifade ederek politik ve maddi çıkarlardır.
Bundan yüzyıl önce sahada başka aktörler vardı, şimdilerde başkaları.
Batı’nın işbirlikçileri ile oynadığı oyunlar, bu yüzyılda da bitmeyecek gibi.
Deneyimin nasıl sonuçlandığını merak edenlerin, maziye bakması yeterlidir.
Dengelerin değişim sürecinde olduğu, sorunlar, çatışmalar ve istikrarsızlıklar içeren bölgede yer alan Türkiye, kendisine yönelik her türlü iç ve dış tehdit ve riskleri dikkate almalıdır.
Emperyal saldırılara ve ihanetlere karşı tarihin her döneminde dimdik ayakta kalmaya çalışan ülkemiz, dünyada yaşanan değişim süreciniölçülü analiz ederek kuruluş felsefesine uygun politikalar üretmek zorundadır.
En önemlisi, dış politika hedefleri ve ulusal gücünü oluşturan çeşitli öğeleri arasında bir denge kurmak ve iç cepheyi sağlam tutmalıdır.
Küresel güçlerin peşinde izlenen politikaların, onca sorun yarattığı ve insanımıza çokça zarar verdiği aşıkarken, önceki politik ve askeri yanlışlıklardan mutlaka gerekli dersler çıkarılmalıdır.
Müttefik ve komşu ülkelerin de yapması gereken, sözde ya da görünürde değil iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerine uygun davranış göstermesidir.
Yokluk içinde tarihte eşi benzeri olmayan istiklal harbini zafere ulaştırarak bağımsız bir çağdaş cumhuriyet devletine kavuşan Türk ulusunun, cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaşılırken umutsuzluğa düşmesi asla ve kat’a beklenemez, beklenmemelidir de…
Son sözse; anlaşılan o dur ki, bu yüzyılda da savaşmaya devam…
İSMET HERGÜNŞEN