AMERİKAN BASININDA İZMİR YANGINI VE SONRASI (1922) 2/8

(2./8 BÖLÜM)

Yangınla İlgili Haberler ve İddialar

Amerikan basınında İzmir Yangını ile ilgili ilk haberlerin genellikle Atina ve Londra kaynaklı olduğunu ve bu kaynaklardan gelen haberlerde de önyargılı bir şekilde yangının sorumlusu olarak Türklerin işaret edildiğini görüyoruz. The NYT’ın ilk olarak 15 Eylül 1922 tarihinde “İzmir Yanıyor, 14 Amerikalı Kayıp, Türkler Şehri Yaktığı İçin 1000 Kişi Katledildi” başlığıyla duyurduğu yangın haberinde, ciddi boyuttaki bir yangının İzmir’i kasıp kavurduğu, Yunan ve Ermeni mahallelerinde başlayan yangının hızla diğer bölgelere yayıldığı, yangında Yunan ve Ermeni mahallelerinin tamamen tahrip olduğu, şehri kontrol altına alan Türk askerlerinin insanlara ateş ettikleri ve şiddet kullandıkları, hatta yangının bir Türk misillemesi olduğu iddiaları yer alıyordu.

Aynı gazete, Chicago Tribune gazetesinden alıntı yaparak ilettiği “60 Bin Kişi Evsiz Kaldı” başlıklı haberinde yangının ayrıntılarını, “Yangın, İzmir’de dün öğleden sonra, saat dörtte, Amerikan Koleji yakınında, Ermeni mahallesinin merkezinde başladı. 60 bin Ermeni ve Yunan evsiz kaldı, güzelim Ermeni ve Yunan yabancı mahallesi ile şehrin batı kısmının sol girişi yok. Dün gece biz limandan ayrıldığımız zaman, yangın tam olarak kontrol dışındaydı ve İngiliz ve Amerikan konsolosları geliyorlardı. Yabancı konsolosların tamamı muhtemelen ölmüşlerdi, rıhtım, mültecilerle dolup taşmıştı” şeklinde aktarıyor ve “Tehlikede olan Amerikalı yoktu. Amerikan zırhlısı Simpson, yangın başladığı zaman mülteci statüsündeki Amerikan vatandaşlarını alıyordu. İzmir’deki diğer bütün Amerikalılar da gemiye yerleştirildiler…” ifadeleriyle Amerikan vatandaşları hakkında da bilgi aktarıyordu. Bu haberde, Ermeni ve Yunanlılara ait ölü sayısı hakkında da bir değerlendirme yapılarak, “Ermeni ve Yunan ölü sayısını tahmin etmek mümkün olmayacak. Dr. Post ve diğer Amerikan çalışanları, yaklaşık bin ölü olduğunu tahmin ediyorlar. Bunların kaçı gece esnasında öldürüldü, kaçı yangın bölgesinde tuzağa düştü bilinmiyor. Limandaki yabancı zırhlılar, mümkün olan korumayı mültecilere verebilmek için bütün gece boyunca projektörlerini iskeledeki kalabalıklar üzerinde dolaştırdılar. Türk birliklerinin çemberi de aynı zamanda onların etrafını çevreliyordu” şeklinde görüşler ileri sürülüyordu.

Aynı haber, yangının kaynağıyla ilgili olarak bazı iddiaları da gündemine taşıyordu. Bu iddialardan en önemlisi ve birçok yayın organında da yer alan, Amerikan Koleji Müdürü’nün anlattıkları idi. Bu haberde The New York Times gazetesi, anılan iddiaları, “…Yangının kaynağıyla ilgili birkaç hikâye anlatıldı. En güvenilir olanı, Amerikan Koleji Müdürü Minnie M. Mills’in anlattıkları idi. Mills, ilk alevlerin görüldüğü yerin yakınındaki bir binanın girişinde bir Türk çavuşu veya subayı gördüğünü söylüyordu. O, açıkça benzin içeren teneke kutular taşıyormuş. O, evden ayrıldıktan hemen sonra alevler çıkmaya başlamış. Kısa bir zaman sonra da diğer küçük yangınlar başlamış” şeklinde haber yapıyordu. Bu haberin devamında, Türklerin İzmir’e girişlerinden beri ilk kez çıkan güneybatı rüzgârının alevleri şehrin Müslüman bölgesi yerine batı bölgesine doğru yönlendirdiği, bundan dolayı Türk mahallesinin yangından etkilenmediği, İzmir yakınındaki Ermeni ve Yunan köyleri ile yabancı yerleşim varoşları olan Bornova ve Buca’nın da yandığı belirtiliyordu.

Amerikan Koleji Müdürü Mills’in yangının çıkışıyla ilgili iddiaları, The New York Times’ın 27 Eylül tarihli baskısındaki “Bayan Mills Yangın İçin Türkleri Suçluyor” başlıklı haberde bir kez daha yineleniyordu. Haberde, Yakın Doğu Yardım Kuruluşu’nun, yangında yok olan İzmir Amerikan Koleji’nin Müdürü Bayan Minnie Mills’den gelen bir telgrafı yayınladığı bildiriliyor ve telgrafta Bayan Mills’in “İnanıyorum ki İzmir’in gerçek durumu Amerikan basınında yanlış temsil edilmektedir. Türklerin düzenli ordularıyla ve subaylarıyla düzenlediği bu acımasız katliam, bütün müttefik gemilerinin gözleri önünde gerçekleşti ve modern tarihin en tehlikeli durumlarından birisini oluşturdu… Binlerce insan öldürüldü ve yağmalandı ve çok geniş kapsamda tecavüzler gerçekleşti. Hıristiyan mahallesini yok eden yangınları Türklerin çıkardığına dair ortada su götürmez kanıtlar vardır. Sadece küçük bir nüfus kaçarak kurtulabildi. Geriye kalanlar yiyeceksiz ve susuzluk içerisinde kaldı ve ordunun merhametine kaldılar ve kendilerine acınmadı, katledildiler” şeklindeki iddialarına yer veriliyordu. Burada Bayan Mills’in “su götürmez kanıtlar” olarak belirttiği konu, The NYT’ın 15 Eylül 1922 tarihli haberinde gündeme getirilen “Mills, ilk alevlerin görüldüğü yerin yakınındaki bir binanın girişinde bir Türk çavuşu veya subayı gördüğünü söylüyordu” ifadeleridir. Oysa bunların Türk askeri üniforması giymiş Ermeniler olduğu, ilerideki bölümlerde açıklanacaktır.

Aynı haberde Yakındoğu Yahudi topluluklarıyla iş birliği yapmak için iş adamlarından oluşan bir komitenin kurulduğu ve İzmir’deki Yahudilere yardım etmeye çalıştıkları, bu kapsamda İthalat ve İhracat Sigorta Şirketi Kurul Başkanı Leon Schinasi ve diğer birkaç tütün şirketinin İzmir’deki 65.000 Yahudi için 50.000 dolarlık bir yardım yaptıkları vurgulanıyordu .

The NYT, 15 Eylül 1922’deki bir başka haberinde yangınla ilgili olarak, “İzmir yanıyor. İnsanlar panik içerisinde. Bütün yerli Amerikalıların eşleri ve çocukları Atina’ya götürüldü. Amerikan Konsolosluğu’nu da içeren şehrin Avrupalı kısmındaki binaların çoğu yok oldu. Amerikalı denizciler ve müttefik askerler bir yangın tugayı kurdular. Fakat büyük yangın onların da kontrolleri dışında kalıyor. Ticari zarar milyonlarla tahmin ediliyor. Yangın Ermeni mahallesinde başladı ve hızla yayıldı. İzmir’deki bütün yerli Amerikalılar, Simpson zırhlısının bordasında, Amerikan Genel Konsolosu George Horton’un eşliğinde Atina’ya götürüldüler” şeklinde bilgi veriyordu. Gazete aynı gün İstanbul’daki Amerikan yüksek komiseri Amiral Bristol’un gönderdiği telgrafa dayanarak verdiği yangınla ilgili haberinde, Türk milliyetçilerinin girmesinden sonra İzmir’i kasıp kavuran yangında on dört Amerikalının kaybolduğunu, dün öğleden sonra başlayan ve bugün de ilerlemeye devam eden büyük yangının İzmir’in Avrupa mahallesinin girişini yok ettiğini ve yangının Ermeni mahallesinde başladığını bildiriyordu. 16 Eylül 1922 tarihli gazeteler artık İzmir’in bir enkaz yığını haline geldiğini anlatıyorlardı. Yangının çıkışıyla ilgili iddialar da devam ediyordu. The NYT, “Şehir Bir Enkaz Yığını” başlıklı haberinde her iki tarafın görüşlerine yer vererek “İzmir, iki gündür devam eden büyük yangın sonucu harabeye dönmüş durumda. Binlerce insanın öldüğüne inanılıyor. Sadece Türk mahallesi ayakta duruyor. Yunanlılar tarafından ortaya atılan teorilere göre, Kemalistler kasıtlı olarak şehri yaktılar, böylece bütün Hıristiyan nüfusun şehri terk edeceğini ve Anadolu’daki azınlık sorununun da bu şekilde çözüleceğini umdular. Diğer taraftan Kemalist resmi makamlar ise yangının, hücum eden Türk kuvvetleri ile Yunan ve Ermeniler arasında çıkan çatışmanın ve kendilerine açılan ateşin sonucunda oluştuğunu iddia etmektedirler” ifadelerini kullanıyordu.

The NYT, 16 Eylül’de Atina’dan gelen Londra kaynaklı haberinde yangının Türkler tarafından çıkarıldığı şeklindeki Yunan iddialarına yer veriyordu. Habere göre “Londra’dan gelen son raporlar göstermektedir ki, Yunan ve Ermeni mahalleleri tümüyle yok olmuştur. Fakat Türk mahalleleri, güneybatıdan esen rüzgâr nedeniyle yangının etkisi altında kalmamıştır. Atina’dan açıklanan raporlara göre bu mahalleler Türkler tarafından galibiyetlerini kutlamak için yakılmış ve insanlar bu yüzden katledilmiştir ve yangın sürerken de kutlamalar hala devam etmekteydi.”

The Hartford Courant gazetesi de 17 Eylül 1922’deki haberinde, İzmir’deki yangının şiddetini “Yangın Tarafından Yok Edilen Büyük Limandan Geriye Sadece Türk Mahallesi Kaldı” başlığı ile okuyucularına bildiriyordu.

The NYT, 17 Eylül’de “İzmir’de Sadece Harabeler Kaldı. Yangın Şehri Tamamen Kasıp Kavurdu ve Banliyölerde Şiddetle Yayılıyor” başlıklı haberiyle, azalmayan şiddetle üç gündür devam eden yangının şehri kasıp kavurduğunu ve artık İzmir’in mevcut olmadığını, geride sadece Türk mahallesinden küçük bir kalıntı ve kararmış duvarların kaldığını bildiriyordu.

The NYT, 30 Eylül’de “İzmir’de Sorumluluk” başlıklı bir haber yorum yayınlıyordu. Yangının sorumluluğunu Türklere yükleyen yorum şu şekildeydi: “Mustafa Kemal eğer duygulu bir adam ise, İzmir’in yıkılmasını istemezdi. O, zengin ve değerli bir şehirdi ve o, yanlış davranışların herkes tarafından görülebildiği yer olan bütün Avrupa’nın sade bir manzarasıydı. Türk Yüksek Komutanlığı’nın aşırılığa engel olmaya çalıştığına dair kanıtlar vardır, aynı zamanda başarılı olamadığına ait kanıtlar da. The Times için gönderdiği mesajında Mr. Mark Prentiss tekrarladı ki, sorumluluk bölünmüştü. Türkler şehre girdiği zaman, Yunanlılar ve Ermeniler tarafından bombalar fırlatıldı ve Yunan ordusunun geri çekilme sırasında geçtikleri yerleri yakıp yıkmalarından dolayı, Türk kuvvetleri tahrik edildi. Olay yerindeki muhabirlere göre, bunun sonucunda birkaç yüz kişi öldürüldü ve Hıristiyan mahalleleri yangın başlamadan önce tamamen yağmalandı. Yangının Hıristiyan mahallesinde başladığından şüphe yoktur ve mesajlar, kararı, dürüstlüğü ve tarafsızlığı iyi bilinen çok sayıda Amerikalı görgü şahidinin tanıklığını rapor etmektedir. Türk askerleri ve subayları binaları ateşe verirken görüldüler. Kemal, birliklerini kontrol edemedi. Komutanların amaçları sağduyulu değildi. Fakat ordunun frenlenemez hırsı kesin bir faktördü, Türk’ün halen Türk olduğunun kanıtıydı. Bununla birlikte Fransız Dışişleri Bakanlığı,‘Türkler binaları ateşe vermediler ve hasar için Türklerin herhangi bir sorumluluğu olduğunu gösteren bir kanıt yoktur’ şeklinde bir resmi rapor yayınladı. Bu, Berlin’de ilgiyle okunmalıydı. O (Yangını Türklerin çıkardığı iddiası-TBG), yerel sivillere ve tarafsızlara da hücum eden ve bütün hayal edilebilir hataların üstünü örtmeye çalışan bir ordunun (Yunan ordusunun-TBG) üyelerinin seçilen tanıklığı ile erişilebilen bir sonuçtur.”

Yunanlıların Gözüyle İzmir’de Trajedi

The NYT, 17 Eylül 1922 tarihinde yaptığı bir haberde , Amerika’da yayınlanan Greek Daily adlı gazetenin Atlantis editörü Yunan asıllı Adamantios Th. Polyzoides’in anlatımıyla, Yunanlıların İzmir Yangını ve hatta Türk Ulusal Kurtuluş Mücadelesi hakkındaki görüşlerini yansıtıyordu. “Yunanlıların Gözüyle İzmir’de Trajedi” başlığını taşıyan haberde editör Polyzoides, İzmir’de kendilerince “felaket” olarak değerlendirilen sonucun ortaya çıkmasında öncelikle Fransızların, daha sonra da “İstanbul’u Onaylama Yeteneksizliğiyle” Amerika’nın katkıda bulunduğunu söylüyordu. Polyzoides’e göre, Anadolu’nun Yunan işgali altında yaşadığı süre içerisinde her şey çok güzeldi. “Üç yıl üç aydır İzmir, Küçük Asya ile birlikte, 116,000 kilometre kare ve 3 milyon ruh Yunan işgali ve yönetimi altındaydı. Bu süreç boyunca Türk milliyetçilerine karşı büyük bir savaş devam ederken, yine de belirli dalgalanmalar cephedeki ve hatta saltanattaki süreci etkiliyordu. Kibir ve milliyetçilikle dolu olarak saygısız sivil nüfus, yüzyılların kötü Türk yönetiminin eksikliklerinden kurtulmaya çalışıyordu. Cephelerde, dükkânlarda ve fabrikalarda işler devam ediyordu ve Yunanlıların para takviyesi ve bölgede yaptıkları gelişimlerle Küçük Asya meşgul ve mutluydu. İzmir’in kendisi, İyonya başkentine yeni bir yaşam ve iş imkânları veren Yunan ordusunun bölgeye getirdiği gelişmenin resmiydi. İzmir, üç yıllık Yunan işgali boyunca tüm Yakındoğu’nun en canlı şehriydi. Yaz aylarında dinlenmek için adalardan veya eski Yunanistan’dan ve diğer ülkelerden insanlar gelir, eğlenir ve mutlu dönerlerdi. Yunan ordusu kendi hattını genişletip Eskişehir, Afyon, Kütahya, Bursa ve Aydın’ı alıp neredeyse Ankara kapılarına yaklaştığında, hal ve durum bu şekildeydi”. Bu mutluluk, Yunanlı editöre göre Türklerin geri dönüşüyle son bulmuştu. Geri dönen Türkler beraberinde belki de bir ordunun üzerine çökebilecek en büyük felaketi getirip, Yunan ordusunu şehri terk etmek zorunda bırakmışlardı. Polyzoides, Türklerin şehre girişini şöyle anlatıyor; “Türkler İzmir’e Pazar günü girdiler ve Perşembe günü artık İzmir şehri yoktu. Çünkü işgalcilerin yangını İyonya başkentini bir kül yığınına çevirmiş ve iki binden fazla suçsuz, masum kurban, soğukkanlılıkla, aynı Ermeni katliamcıları, Pontus korkutucuları, Adana, Antep ve Maraş’taki katliamcılar tarafından katledilmişti”. Polyzoides, anlatımında “işgalci” olarak nitelediği insanların kendi ülkelerini, kendi topraklarını, kendi namuslarını hem emperyalizmin işgaline hem de ülkedeki yöneticilerin işbirlikçiliğine karşı savunmaya çalıştıklarını göz ardı ediyor ve doğal olarak yangını da bu işgalcilerin çıkardığını iddia ediyordu. İzmir’de Yunanlıların üç yıldır koruduğu barışçıl, düzenli, huzurlu hayat Türkler tarafından üç günde bozulmuştu. Ona göre bütün dünyaya milliyetçi Türklerin Ankara hükümetinin propagandalarının ve tüm zamanlarda gizlenen aynı çağdaki tarifsiz Türk’ün altında yatanın, aslında Mustafa Kemal’in, bir duman bulutundan başka bir şey olmadığını göstermek tam üç gün sürmüştü. Türkiye’nin asla devrim yapamayacağını da belirterek devam eden haberde; “Mustafa Kemal’in kendi egemenlikleri altındaki Hıristiyan nüfusa medeni şekilde muamele yapacağı, medeni bir fatih gibi davranacağı açıklamaları ve onun teğmenleri tarafından verilen sözler (Bekir Sami, Fethi ve Yusuf Kemal Beyler) ve onun amacına hizmet eden diğer bütün propagandalar, yani yeni milliyetçi Türkiye’nin kendi egemenliği altındaki Müslüman olmayan nüfusa saygı duyacağı, aslında tam bir yalanlar silsilesiymiş. Türkiye hiçbir zaman devrim yapamadı, asla devrim yapamayacak. Türkiye devrim yapamaz. Mustafa Kemal ya da Halide Hanım ne kadar modern gözükürlerse gözüksünler, dışarıya kendilerinin aslında hâlâ 500 yıl önceki kadın ve çocukları acımasızca öldüren, Avrupa’da kaldıkları süre boyunca savunmasızların katili aynı Türkler olduklarını kanıtladılar” şeklinde ithamlar yer alıyordu. Editör, Fransızları İngilizler ve Yunanlılara karşı Türklerle işbirliği yapmakla suçluyor ve “Ölüm ve korku şehrinden ayrıntılar geldikçe boyutları genişlemekte olan İzmir’in yağması, Türkler için, bugünlerde Fransız politikasının en iyi savunucuları olarak kabul edilen M. Pierre Loti, Claude Farrere, Berthe George Gaulis, Franklin-Bouillon ve diğer Fransız yazarların, gezginlerin, din âlimlerinin ve memurların anlattıklarını yalanlamaktadır. Bu isimlerden bahsettik, çünkü Fransız politikası bugün Kemalist zaferi sağlayabilmiştir, çünkü Fransız kıskançlığı, İngilizlerin politik zaferini gölgelemek istemiştir ve böylece İslam ışığını Yakındoğu’da uyandırmış ve başımıza bugünkü felaketi açmıştır ve bugün geldiğimiz yer, sonunu kimsenin göremediği bir noktadır. Fransız parası, Fransız danışmanları, Fransız diplomasisi, Fransız silahları ve Fransız gazeteleri, Ekim 1918’den beri Mustafa Kemal’in arkasında durmuştur. İngiliz Amiral Carden Türklerle masaya oturduğunda, arkasında Fransız Makedonya cephesi generali Franchet Desprey vardı, Türk-Fransız ortaklığının zirve noktasıydı ve İngilizlere karşı ortak hareket ederek İngiltere’yi ve dolayısıyla Yunanistan’ı köşeye sıkıştırdılar” şeklinde suçlamalarını sürdürüyordu. Polyzoides’e göre Türklere yardım eden sadece Fransa değildi. İtalya da Büyük Yunanistan fikrine sıcak bakmıyordu. Ve Sovyet Rusya da vardı ki, Yunanistan onun düşmanlığını, Ukrayna’da General Denikin’in yıkıcı seferi sonunda kazanmıştı. Aynı zamanda İngilizlerin Yunanistan cephesine soğuk bakması ve Türklere eğilimleri, özellikle Hindistan genel valisi Lord Reading, eski Hindistan valisi Montagu, Başbakan Lloyd George’un en koyu muhalifi, eski ekolun diğer emperyalistlerinin sözcüsü Lord Northcliffe gibi insanların Türk eğilimleri de bugün karşılaşılan felaketin oluşmasında etkili olmuştu. Hatta tarafsız Amerika’nın da tercihi, anayasal ve popüler rejime sahip Yunanistan değil, Amerika dahil pek çok kişinin dost olmadığı Mustafa Kemal olmuştu.

The NYT’ın haberinde konu ettiği Greek Daily adlı gazetenin Atlantis editörü Adamantios Th. Polyzoides’in görüşleri şu şekilde sonuçlanıyordu; “Yunanistan sonuç olarak, ne olursa olsun üç yıldır Küçük Asya’da görev yapmaktaydı. Finansal ve diplomatik olarak bloke edilmiş, fakat Türklerin Fransız, İtalya ve Rusya’nın mallarına serbest erişimi varken, Yunanistan, müttefik gemi bayrakları altında Türklere kaçak silah gönderilmesini görmezden gelerek müsamaha gösterdi; Yunanistan ordusu, Türk başkenti İstanbul’u işgal etmek istediğinde aynı müttefiklerce durduruldu; Yunanistan kendi içinde bir devrim yaşıyor olmasına rağmen çabalamıştı; Yunanistan sonunda, bütün Avrupa adına ve onun için sonsuza kadar savaşamayacağını anlayarak Küçük Asya’yı terketti…” “Megali İdea”nın en önemli adımlarından birini teşkil eden ve “Küçük Asya” olarak adlandırılan Batı Anadolu’yu tam elde etmişken kaybetmenin hezeyanını taşıyan Yunan asıllı editör Polyzoides, Amerikan ve Hıristiyan kamuoyunu etkilemek için dayanaksız iddialarına ve yorumlarına şöyle devam ediyordu; “Türkiye artık Yakındoğu’da bir hanımefendidir. Yakındoğu’daki en nadide ve zengin şehri bir harabe haline getirmiştir. Yunan ve Ermeni nüfusunu katletmekte, Amerikan vatandaşlarını öldürmektedir, Amerikan mallarına zarar vermektedir, Amerikan kadınlarını aşağılamakta, Amerikan bayrağını küçümsemektedir. Amerika’nın yanan bölgedeki kendi mallarında atmış milyon dolar kaybı vardır ve daha da kötüsü, sonu henüz görülmemektedir.

Yunanistan bugün, ezilmekten uzaktadır, kendi uzun tarihi boyunca daima başarıyla yaptığı gibi, şansızlıklarından yepyeni bir cesaret oluşturacaktır. Fakat Yunanistan artık yorulmuştur ve kendisine gerekli Hıristiyan desteğine ihtiyacı vardır. Yunanistan’ın beslemesi gereken yüzlerce, binlerce göçmeni vardır. Ve aynı İslam’ın savurgan şekilde Kemal’e yaptığı yardım gibi, acil yardım gerekmektedir.

Bu, 1914’den beri çok korkutucu bir şekilde ilk defa Yakındoğu’da hortlayan büyük bir savaştır. Avrupa anlaşmazlıklarla boğuşurken, Türklere verdiği cesaret ve pohpohlama sadece Yunanistan için bir trajediyle sonuçlanmamıştır, eğer bütün her şey burada noktalansaydı, bu ufak bir olaydı. Fakat İslam da en inanılmaz rüyaları gerçekleştirmektedir…

Bütün Batı dünyası, sınırlar yeniden çizilirken heyecanlanmaktadır. Sınırlar kesinleşmeden her şey oluşabilir. Bir Türk ordusu İstanbul’u işgale gelebilir ve İzmir katliamının aynısını orada da meydana getirebilir ki Türklerde katliam, savaşları sırasında en doğal şeylerden biridir. En yakın Kemalist müttefik Bolşevik Rusya belki Boğaz’a asker gönderebilir ve Boğazlardan Baltıklara, Danube’den (Tuna) Ren nehrine kadar bütün Avrupa’yı ateşe atabilir.

Eğer Amerika araya güzel bir şekilde girebilseydi, gün belki hâlâ kurtarılabilirdi, fakat bu sadece bir kezdi ve şimdi bu yeni savaşı durdurabilme kudreti Amerika’ya aittir”.

TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK

The New York Times, 15 Eylül 1922 (14 Eylül İzmir, Associated Press kaynaklı haber)
2 The New York Times, 15 Eylül 1922 (14 Eylül Atina kaynaklı haber)
3 The New York Times, 27 Eylül 1922(14 Eylül Atina kaynaklı haber)
4 The New York Times, 27 Eylül 1922
5 The New York Times, 15 Eylül 1922 (14 Eylül İstanbul, Associated Press kaynaklı haber)
6 The New York Times, 15 Eylül 1922 (14 Eylül Washington kaynaklı haber)
7 The New York Times, 16 Eylül 1922 (15 Eylül İstanbul, Associated Press kaynaklı haber)
8 The New York Times, 16 Eylül 1922 (15 Eylül Londra kaynaklı haber)
9 The Hartford Courant, 17 Eylül 1922(16 Eylül İstanbul, Associated Press )
10 The New York Times, 17 Eylül 1922 (16 Eylül İzmir, Associated Press)
11 The New York Times, 30 Eylül 1922
The New York Times, 17 Eylül 1922