Caydırmak, askeri stratejide rakibin siyasi hedefini elde etmek için göğüsleyeceği maliyetlerin veya risklerin elde edeceği faydalardan daha ağır basacağına ikna ederek, hamle yapmasını önlemeyi amaçlar. Düşmanı ya savaşmadan ikna eder ve geri çekilmesini sağlarsınız; Ya da düşmanca eylemde bulunursa misilleme ile cezalandırırsınız. Tırmanma, caydırma işlemediği andan itibaren devreye girer. Tehditlere, yanlış hesaplara cevap vermek üzere taraflar ya eylemlerin yoğunluk ve zarar verme şiddetini artırır, ya da çatışma alanını coğrafi ya da eylem alanı olarak (askeri, ekonomik, siber, istihbarat, medya vb.) genişletir.
CAYDIRMANIN ÇÖKMESİ
Rusya-Ukrayna Savaşında her iki taraf (Ukrayna/ABD/AB ile Rusya) başlangıçtan itibaren birbirini caydıramadı. Rusya, Ukrayna’nın NATO üyeliği ve Donbas Bölgesinde Rus azınlığa uygulanan baskıları milli güç unsurlarının 2022 başlangıcındaki topyekûn sentezi ile önleyemedi. Zira karşısındaki Ukrayna değil, tek kutuplu dünyayı temsil ettiğini iddia eden hegemonyanın kendisi idi. Hegemonya yani ABD/AB/NATO bloğu da Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğine rıza göstermesini sağlayamadı ve Rusya’nın Donbas Bölgesini emniyete almak için savaştan ziyade Özel Askeri Harekat (SMO) yapmasını caydıramadı. 2021 sonbaharı yani başlangıçtan itibaren gerginliğin kısa sürede tırmanması, Rusya’nın 2021 Aralık ayında sunduğu Barış Planının dikkate bile alınmaması aslında hegemonyanın ucuz kan bulduğu Ukrayna üzerinden Rusya’yı silahlı çatışmaya adeta teşvik ve davet etmesinden kaynaklanıyordu. Rusya’nın Ukrayna sınırında yığınağa başlaması tırmanmayı tetiklerken, caydırıcılık iki taraf için de 24 Şubat 2022 tarihinde çöktü.
TIRMANMA MERDİVENİ
Tırmanma Merdiveni Caydırmanın çöküşünden sonra ABD/AB ve NATO’nun Ukrayna’yı silahlandırma stratejisi aslında verilen silahların cinsine, askeri eğitim ve paralı asker gayretlerinin yoğunluğuna ve sahadaki uygulama şekline göre tırmanma merdiveninin basamaklarını şekillendirdi. Tırmanmanın kontrollü olması için iki tarafın kırmızı çizgileri yardımcı rol oynar. Örneğin başlangıçta batı bloğu tarafından Ukrayna’ya Rusya’nın ana karasına saldırı izni verilmedi. Kırım dahil Donbas bölgesindeki Rus askeri ve ekonomik hedeflerinin imhası tırmanma aracı olarak kullanıldı. Rusya da Ukrayna’nın sivil kayıplarını asgaride tutmak için ateş gücünü dikkatli kullandı. Karadeniz’de donanmasının neredeyse yarısını kaybetti. Buna rağmen sahip olduğu ateş gücünü kontrolsüz şekilde Ukrayna halkının cezalandırılması için kullanmadı. Ukrayna’nın savaşın ilk yılında taktik başarılar elde etmesi ABD/AB ve NATO bloğunu siyasi hedefi elde etmede yani Rusya’yı yıpratarak, ekonomisini çökertmek ve rejim değişikliğine sebep olmak sürecinde son derece ümitlendirdi. Bu durum 2023 yılında batı bloğunun tırmanmayı artırmasıyla sonuçlandı. 2024 Baharından itibaren sürekli mevzi kaybeden Ukrayna, 6 Ağustos 2024 tarihinde Rus toprağı Kursk’ta bir saldırı ve işgal harekâtı icra etti. Bu harekatın asıl maksadı Rusya ile ateşkes ve barış görüşmeleri başladığında ellerinde Rusya’ya ait bir toprak parçasını pazarlık masasına getirebilmekti. Bu gerçekte bir nevi stratejik intihardı zira Donbas bölgesinde Rusya’ya karşı savunmada kullanabilecekleri birliklerin önemli bölümünü bu bölgeye getirmişlerdi. Anavatanındaki Kursk bölgesine bir işgal harekâtı yapılması Rusya’nın kırmızı çizgilerinin son raddeye kadar zorlanmasıydı. Bu kapsamda savaş boyunca Ukrayna’ya ABD toplamda 120 milyar doları aşan askeri yardım yaparken, İngiltere, Fransa sadece maddi yardım değil askeri personel desteği de sağladı. Diğer yandan batının bir yıl içinde Rusya’yı topyekûn şeytanlaştırması ve düşmanlaştırması, tırmanma merdiveninde büyük basamak atlanmasına neden oldu. Rus halkı 80 yıl sonra İkinci Dünya Savaşında yaşanan psikolojiye geri döndü. Bu kez ekonomik abluka, yaptırım ve baskılara rağmen özellikle askeri endüstri ve üretim ekonomisinde büyük bir seferberlik başlatıldı. Batı krizi tırmandırdıkça, Rusya birleşti.
RUSYA’NIN NÜKLEER TEHDİDİ KULLANMASI
Caydırmada esas olan kırmızı çizgilerin geçilmesini engellemektir. Rusya bu çizgilerin geçilmesini caydırmak için 2008 Osetya krizinden sonra sürekli olarak nükleer tehdidi kullandı. Ukrayna krizinde de bu söyleme sık müracaat etti. Ancak nükleer meydan okuma batının caydırılmasına neden olmadı. Putin’in nükleer silah konusunda blöf yaptığı ve aşırıya kaçtığı izlenimi doğdu ve her tehdit deklarasyonu sonrası batı bloğu yeni ve yıkıcı bir konvansiyonel hamlede bulundu. Ancak Rusya, batının tahminlerinin aksine bu saldırılardan etkilenmedi. Zira gerek derinliğine savunma alanı büyüklüğü gerekse savaşabilecek nüfusu, enerji kaynakları ve askeri endüstriyel kapasitesi bu savaştan daha fazlasını idame edebilecek yeteneklere sahip olmasını mümkün kılıyor. Bu meyanda Rusya’nın sene içinde Kuzey Arktik Deniz Yolunu tüm ticaret gemilerine açarak Anglosakson deniz güçlerinin kontrolü dışında hamle yapması ve Kuzey Kore ile askeri ittifak anlaşmasına gitmesi tırmanmayı hızlandırdı. Bu tırmanmada Rusya’nın kırmızı çizgileri batı tarafından sürekli esnetilerek test edildi. Diğer yandan Biden ve neocon ekibi Putin’in nükleer tehdidi kullanırken aslında belirsizlik yarattığının da farkında olarak belirsizliği değişik şekillerde kendi lehlerine kullandılar. Yani bir nevi deneme yanılma metodu ile ilerlediler. Nasıl olsa her denemeden sonra acı çeken Ukrayna halkı ve ordusu idi. Bu durum Rusya’nın caydırıcılığının hem güvenilirlik hem de etkinliğini kademeli olarak aşındırdı. Ancak son tahlilde her şeye rağmen Rus ordusunun Ukrayna karşısında cephede ilerlemesini önleyemedi. Bu kapsamda asıl olan kara cephesinde durumun Rusların bu derece lehinde iken Putin’in nükleer silah kullanarak NATO’yu ve ABD’yi misilleme ile resmen topyekûn bir savaşın işine çekmesi beklenemezdi. Batı bu gerçeği de görerek hareket etmeyi tercih etmiş olabilir.
BIDEN NEDEN ATACMS KULLANIM İZNİ VERDİ?
Bu savaşta bin gün geçti. O süre zarfında ABD, Rusya’nın kırmızı çizgilerine dikkat ederek, Ukrayna’ya başlangıçta kısıtlı harekât seçenekleri sunuyordu. Ancak kara cephesinde işler iyi gitmeyince doz artırıldı. Özellikle Trump’ın büyük bir zaferle seçimleri kazanmasından sonra ABD neoconları tırmanma merdiveninde birkaç basamak atladılar. Bunun üç sebebi var. Birincisi, Rus ordusunun Donbass’tan Dinyeper Nehri’ne doğru ilerlemesi sürüyor. Rus azınlığın yaşadığı ve kendileri için stratejik savunma bölgesi kabul ettikleri alanı kontrol altına alıyorlar. Bu durum ABD’de ve NATO’da panik yaratıyor. İkinci faktör yeni seçilen Başkan Trump’ın 20 Ocak’ta koltuğa oturunca savaşı sonlandıracağını söylüyor olması. Üçüncüsü de Rusya’nın bu savaştan beklenenin aksine siyasi, ekonomik ve askeri alanda daha da güçlenerek çıkmasıdır. Batı, ‘Üç yılda ekonomileri çökecek, boyun eğecekler, rejim değişecek’ diyordu. Bu olmadı. Kısacası batı başından beri ortaya koydukları vizyon paralelinde hiçbir şeyi gerçekleştiremedi. Aksine tarihte görülmemiş boyutlarda Rusya ve Çin yakınlaşması ile başta BRICS olmak üzere küresel güneyin yeni çekim alanına girmesine neden oldular.
RUSYA NEDEN ORSHNİK FÜZESİNİ KULLANDI?
Putin, 20 Kasım 2024 günü Ukrayna’nın Dnipro kentinde bulunan askeri hedeflere karşı, test aşamasında olan ve 2017’de Rusya tarafından rafa kaldırılan Orta Menzilli Balistik Füze (MRBM) RS-26 füzesinin deneysel bir modifikasyonu olarak sınıflandırdığı Rusça’da “fındık” anlamına gelen “Oreshnik” füzelerini kullandı. Bu sürece nasıl gelindi? 2024 Ağustos ayında Biden, kara kuvvetleri için geliştirilen Dark Eagle gibi 2700 km menzilli hipersonik balistik füze sistemleri başta olmak üzere Tomahawk cruise füzeleri ile PrSm ve SM6 füzelerinin Almanya’ya yerleştirilmesinin planlandığını söyledi. Putin de bunun karşılığının olacağını söylemekte gecikmedi. ABD aslında önce 2002 yılında tek taraflı olarak ABM (Anti Balistik Füze Anlaşması)’ndan ve daha sonra bu tip füzelerin Avrupa’ya yerleştirilmesini önleyen 1987 tarihli INF (Orta Menzilli Nükleer Silahlar) Anlaşmasından 2019 yılında tek taraflı çekilerek bugünün koşullarını yaratmıştı. Rusya da 2019 sonrası INF Anlaşmasının ortadan kalkmasıyla Oreshnik gibi yeni tip MRBM füzelerinin geliştirilmesine hız verdi. Biden’ın söz konusu deklarasyonundan sonra BM Genel Kurulunun toplandığı ve Biden- Zelensky görüşmesinin yapıldığı 2024 Eylül ayında Ukrayna’nın talebiyle ABD ve batılı güçler, Ukrayna’ya verilecek saldırı silahlarının tipi ve ateş gücü dozunu artırdılar. Böylece Rusya ile tırmanma riskini artırmış oldular. Putin 24 Eylül’de ‘’Rusya’nın Ukrayna’daki savaşta nükleer bir devlet tarafından desteklenen nükleer olmayan bir devletten gelen bir saldırıya maruz kalması durumunda, Rusya’nın bu saldırıyı nükleer silah kullanmaya başvurabilecekleri “ortak saldırı” olarak değerlendireceğini’’ söyledi. Ancak bu ihtara ve 5 Kasım 2024’te Başkanlık seçimlerini kaybetmesine rağmen Biden, Ukrayna’ya verilen ATACMS Ordu Taktik Füze Sisteminin Rusya’nın içlerinde kullanıma 17 Kasım 2024 tarihinde onay verdi. Aynı günlerde İngiliz Başbakanı da Storm Shadow füzelerinin kullanımına izin verdi. Bu kararlar hem Trump hem de Putin için sürpriz oldu. Her iki füzenin Amerikan ve İngiliz teknik ve taktik desteği olmadan kullanılamayacağını ayrıca hatırlatalım. Anglosaksonların söz konusu kararı Putin’in nükleer blöf yaptığına inanmalarıydı. Putin 19 Kasım 2024 tarihinde yani Oreshnik Füzelerinin kullanmadan bir gün önce nükleer doktrini yeni değişiklikler ile güncelleyerek resmileştirdi. “Rusya Federasyonu’nun Nükleer Caydırıcılık Alanındaki Devlet Politikasının Temelleri’’ isimli güncel doktrin Rusya’nın nükleer silah kullanma koşullarını genişleterek sunuyordu. Yeni doktrin sadece Rusya’nın değil, ilk kez isim vererek Beyaz Rusya’nın da egemenlik ve toprak bütünlüğünü tehdit eden nükleer ve konvansiyonel saldırılara karşı nükleer silahların misilleme aracı olarak kullanımına izin veriyordu. Belgede geçen “Rusya Federasyonu’na ve (veya) müttefiklerine karşı nükleer olmayan herhangi bir devlet tarafından nükleer bir devletin katılımı veya desteğiyle yapılan saldırganlık, onların ortak saldırısı olarak kabul edilecektir” maddesi nükleer misilleme gerekçesi olarak ortaya çıkıyordu. Bu kapsamda gözden geçirilmiş doktrinde 2020 doktrininde belirtilen devletin varlığının tehdit edilmesi (very existence of state) yerine Rusya ve Beyaz Rusya’nın egemenlik ve toprak bütünlüğü ifadesinin kullanılması önemli bir değişiklik olarak görülüyor. 20 Kasım Oreshnik saldırısı Putin’in 24 Eylül ve 19 Kasım 2024 deklarasyonlarının fiiliyata geçirilmiş bir manifestosu oldu. Şöyle ki Putin asli amacı nükleer saldırı olan ve nükleer stratejinin ve caydırmanın en önemli aracı olan MIRV yani “birden fazla bağımsız hedefe yönelebilen yeniden giriş aracı” özelliğine sahip orta menzilli hiper sonik balistik füzeyi konvansiyonel bir rolde kullandı. Yani nükleer arenanın bir savaş aracını konvansiyonel başlıkla kullandı. Bu tarihte ilk kez gerçekleşen bir olaydı. Zira MIRV olarak bilinen birden fazla savaş başlığına sahip balistik füzeler, nükleer savaş doktrini gereği ‘’karşılıklı garantili imha (MAD)’’ paradigmasının aracı olarak kullanılır. Yıkıcılığı son derece büyük ve önlenmesi son derece zor bu füzeleri kullanmakla Putin ve kurmayları batıya son derece ciddi bir mesajla adeta rest çekti ve tırmanma merdiveninde nükleer silah kullanımından bir önceki basamağa çıktı. 10 Mach süratle ilerleyen bu füze infilak ettiğinde 4000 derecelik bir enerji yayıyor. ABD ve Avrupa’daki hiçbir hava savunma sistemi bu füzeye karşı koyamıyor. Dolayısı ile bu aşamadan sonra Batı’nın yapabileceği çok fazla kışkırtma kalmadı.
ORESHNİK KULLANIMI HANGİ SONUÇLARI YARATACAK?
Öncelikle Putin, Ukrayna cephesinde Trump koltuğa oturana kadar çok ciddi zaman kazandı. Ukrayna şimdiden barış görüşmeleri için sondajlara başladı. Ancak neoconlar Ukrayna’da kaçınılmaz geri çekilme süreci başlarken Gürcistan ve Suriye’de Rusya’yı zor duruma sokacak kışkırtmalara hız verdi. Gürcistan’ın Fransız asıllı etki ajanı Cumhurbaşkanının seçim sonuçlarını tanımama kararı alarak Turuncu Devrimin baş rol oyunculuğunu 30 Kasım 2024 günü deklare etmesi dahi kışkırtmanın boyutunu gösteriyor. Benzer şekilde ABD ve İsrail destekli köktendinci HTŞ, AL Kaide gibi terör örgütlerinin meşru Suriye devleti sınırları içinde kalan Halep şehrine yüksek teknoloji elektronik harp olanakları ile saldırması Rusya’nın Akdeniz’de sıkıştırılması, İsrail’in Suriye’yi kantonlara bölerek kukla bir Kürdistan ile İsrail yanlısı habis oluşumları gerçekleştirmesini hedefliyor. Bu gelişmelere Kosova’da meydana gelen Sırplarla Kosovalıları yeniden karşı karşıya getiren kışkırtmaları da ekleyebiliriz. Madem Ukrayna’da kaybediyoruz o zaman Rusya’nın ve direniş cephesinin diğer yerlerde gücünü örseleyelim görüşü ile ABD, İngiltere ve AB en iyi bildiklerini yapıyor. Kumpas, kışkırtma, rüşvet üzerinden karar vericileri satın alma ve kardeşi kardeşle düşmanlaştırma. Örneğin Suriye’de Müslüman Müslümanı öldürüyor ve İsrail, Gazze ve Batı Şeria’da Filistinli soykırımına devam ediyor. Tek hedef Asya ve Avrupa’yı paramparça tutmak. Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi Anglosakson liderliğindeki sömürgeci hegemonyaya denge sağlayan oluşumlara engel olmak.
AMERİKAN SİLAH SANAYİ KAZANCI ARTACAK
Diğer yandan ABD silah endüstrisi Oreshnik sonrası çok daha kazançlı bir döneme girecek zira nükleer üçgenin modernizasyon süreci çok daha hızlanacak. Ohio sınıfları yerine Columbia sınıfı SSBN (Nükleer Balistik Füze Denizaltıları); B52 ler yerine Raider stratejik bombardıman uçakları; Minuteman III yerine Sentinel Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) tedarik süreçleri hızlanacak. 1950’den 2000’lerin başına kadar ABD’nin sadece nükleer silahlanma için 5 trilyon dolar harcadığını hatırlatalım. Diğer yandan hava savunması çok büyük önem kazandı. Bu füzeler karşısında hava savunma sistemleri çaresiz kalıyor. Rusya’nın genelde kullandığı cruise füzeler, taktik balistik füzeler ve diğer füzelere karşı bir savunma sistemi vardı. Balistik füzeler karşısında Romanya ve Polonya’daki SM-3 bataryaları mevcut. Ancak Oreshnik karşısında hepsinin yetersiz olduğu görüldü. Şimdi ABD, NATO ve müttefiklerinden yeni tip füze kalkanı sistemleri için muazzam bir talep artışı olacak.
PUTİN SAVAŞIN GİDİŞATINI DEĞİŞTİRDİ
28 Kasım 2024 tarihinde Astana’da yapılan Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Toplantısında tarihi bir konuşma yapan Putin, gelecekte uygulayacakları stratejinin ip uçlarını açıkça verdi. Bu konuşma, Oreshnik saldırısından sonra Rusya’nın Bryansk ve Kursk bölgelerine ATACMS ve Storm Shadow saldırılarının devam etmesi üzerine Ukrayna’nın enerji merkezlerini hedef alan çok yoğun hava ve füze saldırılarından sonra yapıldı. 1000 günlük savaşın belki de en yoğun hava saldırısı 100 farklı sınıf füze ve 466 taarruz uçağı ile gerçekleştirildi. Ukrayna enerji çevriminin büyük hasar görmesi Putin’in bugüne kadar dikkat ettiği Ukrayna halkını cezalandırmaktan kaçınmak yerine artık onları soğukla baş başa bırakarak Zelensky’e karşı oluşacak halk muhalefetini tetiklemeyi hedefliyor. Tam da Ukrayna hükümetinin 18 yaşındaki erkekleri zorunlu askere alma sürecini tartışmaya başladıkları bir anda gerçekleşen bu yoğun enerji hamlesi çok dikkat çekici. Putin konuşmasında ayrıca şöyle diyor: ‘’Şüphesiz, potansiyel düşmanlarımızın hizmetinde olan ilgili silah sistemlerinin sayısının farkındayız. Kaç tanesinin depolarda tutulduğunu biliyoruz. Tam konumlarını, Ukrayna’ya kaç silah tedarik edildiğini ve kaç tane daha tedarik edilmesinin planlandığını biliyoruz.’’ Bu da kendi füze kapasitelerini geliştirmek ve stokları idame edebilmek için ciddi istihbarat faaliyeti içinde olduklarına işaret ediyor. Devam ediyor: ‘’İlgili füze sistemlerinin ve ilgili ekipmanların üretimi söz konusu olduğunda, Rusya, tüm NATO ülkelerinin toplam çıktısından 10 kat daha fazlasına sahip. Önümüzdeki yıl üretimi yüzde 25 ila 30 daha artıracağız. Kiev rejiminin elebaşlarının efendilerine farklı türden askeri teçhizat için yalvardıklarını görebiliriz. Teknik özellikleri açısından dünya çapında eşi benzeri olmayan Kalibr, Kinzhal ve Zirkon hipersonik füze sistemlerini kimse unutmasın. Üretimleri de artırılıyor ve tam hızda devam ediyor…Son olarak, nükleer olmayan konfigürasyonunda en son hipersonik saldırı sistemi Oreshnik. Az önce de söylediğim gibi, Batı’nın Bryansk ve Kursk bölgelerine ATACMS ve Storm Shadow füzelerini içeren silah saldırılarına bir yanıt olarak savaş koşullarında test etmek zorunda kaldık.’’
SONUÇ
Rusya 1000 gün önce başlattığı ve halen uluslararası çatışma hukuku açısından savaş yerine Özel Askeri Harekat (SMO) olarak tanımladığı süreçte Oreshnik füzesi kullanımı ile caydırma ve tırmanma paradigmalarında yeni bir sayfa açtı. Gelecekte gerek Çin gerekse ABD bu tip MIRV Başlıklı hiper sonik füzeleri konvansiyonel savaşta kullanabilecektir. Zira sonuç almıştır. Rusya nükleer silah tehdidini kullanmaya devam etse de bu silahları Ukrayna karşısında karadaki hedefleri başardığı sürece hiçbir zaman kullanmayacaktır. Bu gelişmeden sonra NATO’nun genişleme ve Rusya’yı kuşatma stratejisi duraksamaya girecektir. Moldova’da, Gürcistan’da yeni kışkırtmalar turuncu devrim ve rejim değişikliği aşamasına gelemeyecektir. Zira bu ülkelerdeki Amerikan mandacıları iş silahlı çatışmaya geldiğinde neyle karşılaşacaklarını artık anlamışlardır. ABD füze üretim kapasitesi, iş gücü yeterliliği ve bütçe sorunları da göz önüne alındığında ABD karar vericileri ve askeri endüstrisi bir yandan Çin ile 2027’de büyük hesaplaşmaya hazırlık, diğer yandan İsrail’e Ortadoğu’da hamilik ve destek sağlarken Rusya ile yeni cepheler açmaya kolay kolay girişmeyecektir. 20 Ocak’tan sonra Trump’ın iktidara gelmesi zaten bu süreci akamete uğratacaktır. Trump’ın 80 yaşındaki Ukrayna Rusya özel temsilcisi Emekli General Kellog’un savaşa son vermeye yönelik fikirleri zaten geleceğin ip uçlarını veriyor.
TÜRKİYE DERSLERİ
Türkiye bu yeni dönemde 1952’den bu yana coğrafyasını kullandırttığı ABD ve NATO hegemonyasının Kıbrıs, Suriye, Irak, Güneydoğu Anadolu’muz ve çevre denizlerimiz yani Mavi Vatanımızda yeni kışkırtma ve ters bayrak (false flag) kumpaslarıyla tuzaklarına düşmemelidir. Maalesef Halep’te oluşan durum jeopolitik perspektifte Türkiye’nin çok aleyhindedir. İsrail’in oluşan yeni duruma zil takarak sevinmesi bu görüşümüzün ispatıdır. Türkiye tarihinden ve milletinden aldığı güçler 2002 sonrası yaptığı çok büyük yanlışlara (Kuzey Irak’ta özerk Kürt yönetimi; Annan Planı, Suriye ve Libya’nın parçalanmasına destek; 2020 sonrası Akdeniz’den sismik ve sondaj gemilerini çekmek; Yunanistan ile hayati konularda hiçbir taviz almadan yumuşamaya gitmek; Merkel’in hatıratında anlattığı üzere 3 milyon Suriyeliyi 3 milyar avro karşılığında sığınmacı olarak kabul etmek vb.) düşmemeli, ders çıkarmalıdır. Avrupa ve Ortadoğu’da 1922 sonrası 102 yıldır topyekûn savaş görmeyen çok az sayıda devletlerden birisi olduğumuzu asla unutmadan, İsrail’in Gazze ve Lübnan’da örneklediği akıl ve ahlak dışı soykırıma destek veren hegemonyanın jeopolitik piyonu olmaya ekonomik ve siyasi şartlar ne olursa olsun HAYIR diyebilmelidir. Bu yazıyı büyük ve ebedi kurtarıcı Atatürk’ün sözleri ile bitirelim:
‘’Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir”
Cem Gürdeniz