Denizin sesidir onlar

“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri…” diyen Atatürk, bir söyleşisinde, “Ben tarihi coğrafyadan öğrendim…” derken, ne kadar da haklıymış.

Biz denizciler için önemli günlerden biri de 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’dür.

İçinde bulunduğumuz coğrafyayı anlamlı kılan yalnızca kara savaşlarına tanıklık etmesi değil, aynı zamanda etrafımızın denizlerle çevrili olması ve denizin dilinden anlama yeteneğimizdir.

Deniz mi?..

Ferahtır, berraktır, asildir.

Büyüleyici olduğu kadar asidir, hırçındır, güçlüdür ama bir o kadar da sadıktır.

Tuzu vardır, kokusu vardır, acısı vardır.

Dünyanın en güzel rengi, dünyanın en güzel sesidir.

Deniz ve denizciler, şair ve yazarların eserlerinde sadık bir dost gibi yer bulmuştur.

¨Bir kısrak başı gibi Akdeniz’e uzanan bu memleket bizim¨ diyen Nazım Hikmet “Oğlumun denizci olmasını isterdim¨ şiirinde bakın deniz ve denizcileri nasıl tanımlamış:

Deniz sonsuz bir kavga alanıdır.

Deniz kavgacıdır.

Oğlumun kavgacı olmasını isterdim.

En iyi, en temiz, denizde düşünülür.

İsterdim ki oğlum,

Kavga’dan ayrılmadan,

Kavganın içinde düşünen bir adam olsun.

Romantizm akımının öncü şair ve yazarlarından Victor Hugo’ya atfedilen söz de anlamlıdır:

Dünyada üç tür insan vardır: Yaşayanlar, ölüler ve bir de denizciler.

Türk Deniz Kuvvetleri tarihinde yaşanan iki büyük denizaltı kazası…

Çanakkale Boğazı ve her ikisinin birbirine kavuştuğu yer: Mavi suların sonsuzluğu.

14 Temmuz 1942… İkinci Dünya Savaşı’nın ortaları…

“Atılay Denizaltısı” boğazdaki mayın manialarını kontrol etmek için 38 mürettebatı ile dalış yaptığı yerden bir daha su yüzüne çıkamadı.

Aradan 11 yıl geçti… Deniz Şehitleri’ne atfedilen “4 Nisan” günü…

Bu kez de aynı sonla karşılaşan “Dumlupınar Denizaltısı”.

İsveç bandıralı Naboland Şilebi ile çatışması neticesinde, 81 denizcimiz hayatını kaybetti.

“Alo Dumlu” sesiyle özdeşleşen ve çoğumuzun kulağının aşina gelen “Ah bir ataş ver” türküsüyle simgeleşti.

Denizin metrelerce altındayken bile “Vatan sağ olsun.” sözüyle veda ettiler sevdiklerine ve ülkelerine…

Sadece Atılay ve Dumlupınar mı?

Ertuğrul, Refah, Üsküdar, Kocatepe, Muavenet ve daha niceleri…

Çeşme, Sinop, Navarin baskınları nasıl unutulabilir ki?

Akdeniz’i Türk gölü haline getiren Preveze ve Cerbe Deniz Muharebeleri’ndeki Leventler…

¨Döktüğü mayınlarla¨ İngiliz ve Fransız harp gemilerine geçit vermeyen Nusret Mayın Gemisi’nin komutanı, Deniz Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey…

Bazen kelimeler yetmez anlatmaya…

Acılar öyle büyüktür ki sayfalarca anlatsanız da tarif edemezsiniz.

Yaşananlar çok hazin ve unutulmazdır.

Deniz şehitlerimiz, demirden evlerinde mavi denizin derinliklerinden gelen ses olmuştur.

Onlar artık; yakamoz, rüzgâr, gökyüzüdür…

Emrullah Nutku’nun, ¨Gemicilik Opereti’nin¨ sözleriyle selam durmalıyız deniz şehitlerimizin aziz hatıraları önünde:

Coşkun deniz, seni severiz

Sen ne kadar coşkun da olsan,

Mavi deniz, seni severiz

Sen ne kadar coşkun da olsan,

Seni bizden fazla seven yoktur.

Sana bağlılığımız çoktur.

Merhamet et denizcilere…

 

O beyaz köpüklü dalgaların, sisli, fırtınalı havaların

Bizi korkutamaz… Bizi korkutamaz… Korkutamaz…

Son sözse; “Şehitler, unutulunca ölürler.”

İsmet Hergünşen